CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin,
Büyükşehir Meclisi’nde de partisinin Grup Başkanı... Ruhsatsız belediye
binalarının bile bulunduğu kentte, “iskânsız yapılar”ın yasallaşmasını isteyince
kıyamet koptu. Ne var ki Tekin’e “vay seni imar afçısı..” diye yüklenenler,
Bayındırlık Bakanlığı’nın aynı amaçlı yasa hazırlığına
günlerdir ses çıkartmıyorlar... Oysa başta “mimar” Bakan Mustafa Demir olmak
üzere konuya aşina herkes şunu da biliyor ki; “iskânsız yapılara kullanma izni”
ancak imar affıyla olur... Bu nedenle bir yandan yasa hazırlığına kayıtsız
kalıp, öte yandan “yasa gerekir” diyen CHP’liye çullanmak, “siyasi fırsatçılık”
değil midir?
‘Neden’ler önemsenmiyor
Tekin’e “Ne demek istediniz?” diye sorduğumda, dedi ki; “Yapı imara uygun ve
depreme dayanıklıysa, diğer eksiklere kolaylık sağlanamaz mı?”
Elbette düşünülebilir ama.. yapı gerçekten “imara uygun”sa ve hatta “sağlam”
yapılmışsa, zaten neden iskânı olmasın ki?
Yani Tekin de “kente karşı suç affedilsin” ya da “çürük yapılara kullanma
izni verilsin” demiyor; ancak “ruhsatlı” olmasına rağmen “neden-nasıl iskânsız”
olduğunu da belli ki pek önemsemiyor... Zaten ister solcu ister sağcı olsunlar;
rant ekonomisine tutsak edilen ülkemizde siyasetçilerimizin ortak karakteri,
“neden”leri değil, “sonuç”ları “sorun” saymak değil midir?
Tam 60 yıldır gecekondunun “ruhsatsız”lığına çözüm aranıyor;
“izinsiz-kuralsız” yapılar için “nasıl yasaya bağlarız”dan önce “nasıl
önleyebiliriz” denmiyor. Planların “değişmez”liği yerine, kolayca
“değiştirilebilme”lerini sağlayacak yasalarla şehirciliği de yok ettik… Şimdi de
bütün bunların “sonucu”ndaki iskânsızlığı “sorun” sayıp, “Neden iskân
verilmiyor” sorusuna takılıyor; iskânsız yapılara af öneren CHP’liye kızarken,
yasasına aldırmıyoruz...
‘Kullanma’nın koşulları
Peki, “iskânsızlık” nedir ve hangi “sorun”dan kaynaklanmaktadır.
İnşaat izni (ruhsatı) bile bulunmadığı için zaten iskânı da olmayan ve
neredeyse yüzde 70’leri bulan “kaçak yapı” oranına, ruhsatlı ama “iskânsız”ların
oranını da ekleyin, “kullanılması sakıncalı” yapılar yüzde 95’lere tırmanır...
“Çözüm”(!) aranan da işte bu “izinli”, hatta “projeli” yapılara bile “kullanma
izni” verilememesi... Yasaya göre bir inşaatın bittiği tarih, “kullanılabilir”
dendiği gündür. Çünkü yapı, onaylı projesine göre tamamlanmadan, “insan”a
açılamaz. Çünkü onaylı proje, fen ve imar koşullarına uygun yapılaşma için
“önkoşul”dur. İnşaatta projeye uyulmamışsa, yapıda ve kentte esenlikli bir yaşam
sağlayamayacağı için, kullanılmasına da izin verilemez. Dahası, projeye aykırı
kısımlarının yıkılması gerekir...
Ne yazık ki kentlerimiz, rant hırsından ötürü “projesinden farklı inşa
edilmiş” yapılar yığınıdır. Bunlara altyapı hizmeti de verildiğinden, hem kaçak
hem de iskânsız kentleştik…
‘Şûra’ neden yapıldı?
Peki, ne yapmalı?
Aslında hiç bu kadar “hazırlıklı” olunmamıştı! Mayıs başında Cumhurbaşkanı
Gül’ün de “yol gösterici” diyerek katıldığı “Kentleşme Şûrası”nı kim düzenledi?
Bayındırlık Bakanlığı... Hemen tüm üniversitelerimiz ve ilgili kurumlarımızdan
300 uzman “Türkiye’nin ortak aklı” için aylarca neden çalıştı; otel, ulaşım,
yeme içme hizmetlerine onca masraf neden yapıldı? Bundan böyle yasal, planlı,
kimlikli ve “iskânlı” yapılaşmanın sağlanması için... Nitekim Şûra dedi ki:
“İmar disiplini sağlanmadan; yasadışı yapılara ‘af’lı çözümlerle ‘uygar’ca
kentleşemeyiz...”
Hadi diyelim Gürsel Tekin ve ona kızanlar okumaya zaman bulamıyorlar;
Bakanlık kendi “çalışması”nın bilimsel kararlarını nasıl göz ardı edebilir?
Kentlerimiz, “bilgi ve birikim”lerimize aldırmayan “oy beklentilerine bağlı
siyaset”in aynasıdır. Bakalım, asıl bunu ne zaman
sorgulayacağız...
|