Soldan Sağa: Rita Pirpamer, Ömer Güzel, Murat Cano, Dicle Tuba Kılıç,
Wasay Najimi ve Recep Kavuş. Fotoğraf: Yücel Sönmez
İnsanlık tarihinin kitap sayfalarından hayata döküldüğü topraklardayız.
Burası Hasankeyf. Hani şu yerleşik yaşama ilk geçişin
yaşandığı, bilinen ilk okur- yazar topluluklara ev sahipliği yapan, birçok
medeniyetin beşiği, 10 bin yıllık tarihin sahibi topraklar. Ancak Dicle
Nehri ve Hasankeyf uzun zamandır büyük bir tehlike
altında: Ilusu Barajı. Dicle Nehri’ne 25 baraj yapılması
planlanıyor. 10 bin yıllık tarih, endemik bitki türlerinin, soyu tükenmekte olan
hayvanların yaşam alanları sular altında bırakılacak. Vadide yaşayanların
yerlerinden edilmesi de cabası… Doğa Derneği yıllardır buna dur
demek için çalışıyor. Geçen hafta Hasankeyf Belediyesi ile
ortaklaşa düzenledikleri “Barajsız Hasankeyf Arama
Konferansı”yla bu çalışmaları daha somut hale getirmek için adım
attılar.
Biz de Doğa Derneği Yerel Ortaklıklar Koordinatörü
Dicle Tuba Kılıç, 15 yıldır Hasankeyf için ulusal ve uluslararası
alanlarda hukuki mücadele yürüten Murat Cano, Afganistan Kültür
Miras Uzmanı Mimar Dr. Wasay Najimi, Avusturya Viyana
Üniversitesi’nden Dr. Rita Pirpamer, Hasankeyf Girişimi’nden
Recep Kavuş ve Hasankeyfli Ömer Güzel ile
konuştuk.
Adı, Dicle Tuba Kılıç. Doğa Derneği Yerel
Ortaklıklar Koordinatörü. Hasankeyf’teki projeleri yürütüyor. İlk, Güneydoğu
Anadolu bölgesi kuş atlası hazırlamak için gönüllü çalışırken yolu düşmüş
Hasankeyf’e. Dicle akmış, Kılıç yürümüş, iki ay boyunca sınıra kadar adım adım
Dicle’yi takip etmiş. Daha önce burada yaşadığı bilinmeyen kuşları atlasa
geçirmiş; kızıl akbaba, yeşil arı kuşu... Aslında fizik mezunu, doktora tezinin
savunmasını dönünce yaparım diye geldiği Dicle’ye takılıp kalmış. “Bir nehri
doğduğu yerden suların birleşip büyük bir göl oluşturduğu yere kadar izlerken,
yaşam da onunla birlikte büyüyor. O zaman bir fizikçi olmaktansa bu nehrin
korunması, bu yaşamın devam etmesi için yaşamak istediğime karar verdim. Dicle
hayatımdaki en önemli alan, çünkü hayatımı değiştirdi”. Ertesi yıl kuş atlasını
Türkiye’nin her yerinde hazırlamak için Doğa Derneği için çalışmaya başlamış.
Dicle Vadisi’nde baraj çalışmaları hızlanınca, 2004’te dernek buradaki probleme
dahil olmaya karar vermiş. Niye mi? Yanıtı Kılıç’tan: “Türkiye’de nesli tükenen
canlı türlerinin yüzde 90’ı sadece 305 alanda yaşıyor, ülkenin dörtte biri kadar
bir coğrafyaya sıkışmışlar. Bu canlılar niye tükeniyor diye baktığımızda,
Türkiye’nin yanlış su politikalarını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin
değiştirmesi gereken en önemli politika, su politikaları”.
İşe de
Türkiye’nin en büyük baraj projesinden, Ilısu’dan başlamışlar. “Ilısu Barajı”
diyor Kılıç, “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılmadan ihaleye verilmişti,
ÇED yapılsaydı, buraya zaten baraj yapılamazdı. Bunu göstermeye çalıştık. Bugüne
kadar yapılan bilimsel çalışmaları bir araya getirip Türkçe-İngilizce olarak
ilgili kurumlara sunduk. Kampanya başlattık”. Her yolla, kitapla, belgeselle,
fotoğrafla insanlara “enerji için baraj şart” söyleminin yalan olduğunu
göstermeye çalışıyorlar. Hasankeyf’in sesini uluslararası arenada da
duyuruyorlar. Doğa Derneği, bu dayanışmayı resmi bir koalisyona dönüştürmek
istiyor.
Peki nasıl bir Hasankeyf hayal ediyorlar? Barajsız Hasankeyf
Arama Konferansı’nın bunun yanıtı için kilit bir etkinlik olduğunu düşünüyor
Kılıç. Baraja yapılacak yatırımın çok azıyla düzgün bir planlama ve halka
yararlı bir proje yapılabileceğini söylüyor. Yeter ki, Hasankeyf’in
kurtarılacağına karar verilsin önce. Bunları söyleyebilmek için barajı yapmak
isteyen, kredi veren kurumlarla, Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleriyle
görüşmeye çalışıyorlar, ama… Onun hayalindeki Hasankeyf’e gelince… İnsanların
terk etmek zorunda kalmadan yaşayabildiği bir yer istiyor. “Mağaralardan evlere
derme çatma bir şekilde taşındıklarından özellikle kadınların yaşamları çok zor,
o nedenle şehre gitmek istiyorlar. Barajsız Hasankeyf arama konferansının ilk
adımı yaşam dokusunu öldürmeden, Hasankeyflilerin hak ettikleri yaşam
koşullarını sağlamak” diyor. Planlar arasında, turizm potansiyelinin
kullanılabilir hale getirilmesi de var. Sonrası, üzüm bağları, nar bahçeleri,
koyunculuk… Bunların hayal olarak kalmayacağından emin Kılıç, burayı yok etmek
için kredi veren ülkelerin projeden vazgeçmesini de kanıt olarak gösteriyor.
Şimdi sırada Türkiye’deki bankaları vazgeçirmek var. “Türkiye’de de eninde
sonunda doğaya atılan bu düğüm ilmek ilmek çözülecek. Belki biz göremeyebiliriz
hayalimizdeki Hasankeyf’i ancak bunun bir parçası olmak önemli” diyor. Kim
bilir, yeterince ses çıkarabilirsek, belki bir dahaki sefere bu fotoğrafa baraj
tehlikesinden kurtulmuş, daha huzurlu bir Hasankeyf fon
oluşturur…
|