Birgün'den Zeynep Kuray'ın hazırladığı habere göre, kötü çalışma koşullarını protesto ettikleri için yüzlercesi gözaltına alınan ve 24’ü tutuklanan 3’üncü havalimanı işçilerinin hak arama mücadelesi, gözleri yeniden inşaat işkolunda yaşananlara çevirdi. Türkiye’nin en kârlı sektörü olan inşaat işkolunda işçiler kölelik koşullarına mahkûm ediliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun, her gün ölümle burun buruna çalışan işçilere bir de ekonomik krizin faturası ödetiliyor. İnşaat işçilerinin hakları için mücadele eden Ekmek ve Onur İşçi Derneği sözcüsü Emrah Arıkuşu ile 35 yıllık inşaat işçisi ve eski İnşaat İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Adnan Akyol, bu koşulları sözün bittiği nokta olarak nitelendirdi. Akyol, “Kölelik koşullarında çalıştırılıyoruz” derken, Arıkuşu ise inşaat işkolunda mevcut yasaların değil, orman kanunlarının geçerli olduğunu söylüyor.
Arıkuşu ve Akyol krizin en çok inşaat işçilerini vurduğunu belirtiyor. Fazla maliyet altına girmek istemeyen patronların iş güvencesinden yoksun çalıştırdığı inşaat işçilerinin ekonomik kriz gerekçe gösterilerek ya maaşları ödenmiyor ya da işçiler toplu şekilde işten çıkartılıyor.
Sektörde 30 yıldır hiçbir şey değişmedi
35 yıldır inşaatlarda çalışan Mustafa Adnan Akyol, inşaat işçilerinin Türkiye’de hep kötü koşullarda çalıştırıldığını belirterek, sektörde 30 yıldır hiçbir şeyin değişmediğini vurguladı. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası uygulanmadığı için her gün en az iki inşaat işçisinin hayatını kaybettiğini belirten Akyol, devletin ise denetim görevini yerine getirmediğini ifade etti . Çalışma Bakanlığı ve iktidarın kendi koyduğu yasaları uygulamadığı gibi, şantiyelerde işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamayan patronlara da dokunmadığını belirten Akyol, “Şu anda İstanbul’da 10 bine yakın şantiye varsa, bunun 9 bininin kapatılması lazım, çünkü bütün yasaları çiğniyorlar. Yani görevini yapan bir Çalışma Bakanlığı olsa ve bu şantiyeleri denetlese tek bir şantiye kalmaz; hepsi kapatılır” dedi.
Prim ödemelerinde suç işleniyor
Şantiyelerde çalışan işçilerin sigortalarının düzenli olarak yatırılmadığına dikkat çeken Akyol, “Patronlar sigortayı yatırsalar bile bunların yüzde 98’inin sigortası asgari ücretten yatırılır. Bu da başka bir yasanın çiğnenmesi demektir. Günlük yevmiyeler yapılan işe göre değişse de genelde 100 ile 150 TL arasındadır. Asgari ücretten vergi ödenmesi açıkça bir suçtur; çünkü patronlar bu yöntemle hem devletten vergi kaçırırlar hem de işçilerin geleceğini çalarlar. Vergi kaçırdıklarını devlet de bilir, Cumhurbaşkanı da bilir, Çalışma Bakanı da bilir, herkes bilir ama bu konuda hiçbir şey yapılmaz” diye konuştu.
İşçiler haklarını bilmiyor
Taşeronda çalıştırılan işçilerin, bugün olduğu gibi, ülkeyi sarsan her ekonomik krizin ilk hedefi olduğunu ifade eden Akyol, krizden dolayı daire satamayan patronun bunun faturasını işçiye ödettiğine işaret etti. Akyol, şu anda devam eden birçok şantiyenin kriz nedeniyle durdurulduğunu; işçilerin topluca işten çıkartıldığını ve maaşlarının ödenmediğini kaydetti. Öte yandan işçilerin ihbar ve kıdem tazminatı haklarını bile bilmediklerini belirten Akyol, hiç unutmadığı bir anısını şöyle anlattı:
“3 sene önce İstanbul Evleri TOKİ şantiyesinde işçilerin paraları ödenmediği için 7 günlük işgal eylemi gerçekleştirdik. Bu 7 gün boyunca işçilere haklarını anlattık. Direnişi kazanıp ödeme sırası geldiğinde, avukatımız işçilerle birlikte işverenin yanına gitti. En kötüsü işçilerin sadece alacakları maaşları bilmesiydi; ihbar ve kıdem tazminatlarından haberleri yoktu. Hiç unutmam, Diyarbakırlı bir genç işçi vardı; bir eline maaşını, diğer eline ihbar ve kıdem tazminatını almıştı. Beni kenara çekip, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin paralarını göstererek, ‘Ağabey bu herhalde sendikanın, sizin paranız’ dedi. O paranın onun hakkı olduğundan bile haberi yoktu. O gün o çocuğa o kadar üzüldüm ki ağladım.”
"Arabuluculuk haklarımızı gasp etti"
Defalarca Çalışma Bakanlığı’na, “Gelin patronlarla değil, işçilerle masaya oturun ki problemler çözülsün” çağrısında bulunduklarını aktaran Akyol, hükümetin bu talebi karşılamak bir yana, şimdi de işçileri tamamen devre dışı bırakan “zorunlu arabuluculuğu” getirdiğini hatırlattı. Hakları yok sayılan işçilerin bu sistemle artık doğrudan dava açamadığına dikkat çeken Akyol, bu sistem getirilirken işçilerin fikrinin dahi alınmadığını ve hak gasplarına uğradığını belirtti. İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına da değinen Akyol, “İnşaat işçileri kendilerinden kesilen paradan yararlanamıyor. Fonda biriken ve işsizlere verilmesi gereken trilyonlarca lira kayıp, ortada yok ve hepsi de inşaat patronlarına peşkeş çekiliyor” diye konuştu.
Ekmek ve Onur Derneği sözcüsü Emrah Arıkuşu ise, son birkaç ayda inşaat işkolunda iş cinayetlerinin artmasının, 3’üncü havalimanı gibi büyük projelerin hızla bitirilmesi için dayatılan kötü çalışma koşullarından kaynaklandığını vurguladı. Arıkuşu, ekonomik krizin derinleşeceğini bilen patronların şantiyeleri bir an önce bitirme ve satışı bir an önce yapma derdinde olduğunu, bu nedenle işçileri daha yoğun tempoda uzun saatler çalıştırdıklarını belirtti.
Şantiyelerde çocuk işçilerin de hayatını kaybettiğine dikkat çeken Arıkuşu, çalışma koşullarının sözün bittiği noktaya ulaştığını kaydetti. Ekonomik krizin en ağır faturasının özelikle inşaat işçilerine ödetildiğini dile getiren Arıkuşu, “Resmi verilere göre, son 7 yılda inşaat sektörüne 551 milyar dolarlık yatırım yapılmış; ancak bu paradan işçilere hiçbir pay düşmemiş. Para adeta betona gömülmüş. İnşaat işçilerinin koşulları her gün daha da kötüye gidiyor. Hem emeklerinin karşılığını alamıyorlar hem yemek ve barınma koşulları çok kötü. Maliyetin artmaması için, işçilere şantiyelerde çok ucuza çıkarılan yemekler veriliyor” dedi.
Ekonomik kriz gerekçe gösterilerek işçi ücretlerinin gasp edildiğini, kıdem tazminatı süresini dolduramadan işçilerin toplu şekilde işten çıkarıldığını söyleyen Arıkuşu, “İnşaat işkolunda tamamen orman kanunları geçerli” dedi.
|