Büyük Projelerde Belediyeler...
İmamoğlu: “Kanal İstanbul’un...
Kanal İstanbul ve Ardındaki...
Türkiye, Kanal İstanbul’u...
İmamoğlu, Erdoğan'a 4 Sayfalık...
Kanal İstanbul Güzergahı Mülkiyet...
Bakan Turhan: “Kanal İstanbul’u...
Kanal İstanbul'a Karşı İnsan Zinciri
İşte TÜBİTAK’ın Kanal İstanbul Raporu
“Kanal’da Boğaz’dan Daha Sık...
Kanal İstanbul Çalıştayı Başladı
Jeoloji Mühendisleri Odası,...
Kanal İstanbul Çalıştayı 10...
Kanal İstanbul’dan Arazi Parselleyen...
İmamoğlu'ndan Kanal İstanbul...
Kanal İstanbul Davası Yolda
İBB’den Arapça Kanal İstanbul Mesajı
Kanal İstanbul Protokolü Davasıyla...
İmamoğlu: “Kanal Güzergahında...
İmamoğlu'ndan Kanal İstanbul Açıklaması
İmamoğlu: “Kanal İstanbul Tavrımız Siyasi Değil, Hayati”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İklim Değişikliği ve Su Yönetimi Sempozyumu”nda konuştu. Kanal İstanbul konusundaki tavırlarının siyasi değil, hayati oluğunu vurgulayan İmamoğlu, “Tatlı su kaynaklarını kaybeden, denizindeki yaşama kendi eliyle son veren bir İstanbul, intihar ediyor demektir.” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ'nin ev sahipliğinde düzenlenen “İklim Değişikliği ve Su Yönetimi Sempozyumu”na katıldı. Baltalimanı'nda gerçekleştirilen sempozyumda İmamoğlu'na, CHP İstanbul milletvekil Gökan Zeybek, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve İBB üst yönetimi eşlik etti. Sempozyum, İSKİ tanıtım filminin gösterimi ile başladı. Etkinlikte ilk konuşmayı İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu yaptı. Mermurtlu, İstanbul'un “su tarihçesini” ve suyun kullanım alanlarını slaytlar eşliğinde anlattı. Bir’Gün’de yer alan habere göre; Mermutlu'nun ardından konuşan İmamoğlu, “Dünya, iklim değişikliği gibi, giderek büyüyen, hayati bir sorunla boğuşurken, maalesef yeryüzündeki pek çok toplum, ‘Bana bir şey olmaz' psikolojisi içerisinde. Bizim bu topraklarda, böyle bir psikoloji içerisinde olmaya hakkımız ve haddimizin olmadığını düşünüyorum. Ülkesini, vatanını ve milletini seven; çocuklarının geleceğini düşünen herkes iklim değişikliği tehlikesine karşı bilgili ve uyanık olmak zorundadır.” şeklinde konuştu. “İklim değişikliğinin yol açmakta olduğu sorunların başında, özellikle tatlı su kaynaklarının yok olması ve kapasitelerinin oldukça azalmasıyla ilgili tehdit geliyor.” diyen İmamoğlu, “Çok hassas bir dengede varlığını koruyan su kaynaklarının azalması dünyadaki hayatı bütün yönleriyle sarsacak, çok önemli bir gelişme ve büyük bir tehlike. Yaşamın kaynağı olan su; tarımın ve sanayinin, yani ekonominin de ana kaynağı. Bu nedenle, su kaynaklarının korumak, geliştirmek amacıyla etkili bir ‘su yönetim sistemi' kurup, işletemeyen ülkelerin gelecekleri büyük bir tehdit altındadır.” İmamoğlu, etkili bir su yönetiminin olmamasının yaratacağı olumsuz sonuçları da şöyle sıraladı: “Etkili bir su yönetiminin olmaması demek; baş edilemez ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarla karşı karşıya kalmak demektir. İklim değişikliği ve su yönetimi konusu, bana göre bugün ülkemizin en önemli beka sorunlarının başında geliyor. En önemlisidir belki de. Üstelik buradaki ‘beka' meselesi, seçim kampanyalarındaki sözüm ona beka sorunuyla ilgisi yok. Bu konu, kelimenin tam anlamıyla bir ‘varlık-yokluk' meselesidir. Ancak, bu hayati önemine rağmen yeterince gündem olmadığını, yeterince hissedemediğimizi, yeterince dikkate alınmadığını da görüyoruz. Örneğin, Kanal İstanbul projesinin en az konuşulan yönlerinden birisi, tam da bu anlamda, ne yazık ki bu tamamıyla absürt projenin denizlere ve tatlı su kaynaklarına etkisidir. Zaten büyük nüfus baskısı nedeniyle ciddi risklerle karşı karşıya olan bu kadim şehrin su kaynaklarının, Kanal İstanbul projesinden nasıl etkileneceği konusunda İstanbul'da yaşayan herkesin kafasının çok net olması şarttır.” “Siyasileri değil, bilim insanlarını dinleyin” “Bir proje, eğer bir şehrin denizi ve su kaynakları için bu kadar büyük bir risk oluşturuyorsa, artık gerisini hiç konuşmaya gerek yok zaten.” İfadelerini kullanan İmamoğlu, şöyle devam etti: “Bu bile projenin ne kadar absürt olduğunu gösterir. Bizim Kanal İstanbul'la ilgili tavrımız siyasi değil, hayatidir. Konu, denizlerinizin canlılığı ve tatlı su kaynaklarınızın varlığı olduğunda, kaybettiklerinizi hiçbir şekilde geri getiremezsiniz. Bunlar parayla geri alınabilecek, satın alınabilecek ve yerine yenisi konulabilecek şeyler değildir. Parayla çözülebilseydi, dünyadaki çöller yemyeşil olurdu. Tabiatın düzenini günlük çıkarlar uğruna bozarsanız, bunun bedelini hepimiz kuşaklar boyunca ödemek zorunda kalırız. Tatlı su kaynaklarını kaybeden, denizindeki yaşama kendi eliyle son veren bir İstanbul, intihar ediyor demektir!” “Bu intiharı önleyecek olan, bu şehrin 16 milyon sahibinin aklıdır. 16 milyonun sağduyusudur. Vicdanıdır. Bu nedenle, iklim değişikliği ve su yönetimi konusunda İstanbul'da büyük bir farkındalık yaratmak, her ortamda anlatmak, bilinçli bir toplum ortaya koymak, çocukların ve gençlerin bu sürecin farkına varmalarını sağlamak zorundayız. Bu süreci böyle anlamayan, yüzlerce yıldır suyla ilgili politikaların gelişmesini sağlamaya çalışan, Bizans'tan Osmanlı'ya ya da Cumhuriyet döneminde katkı sunan herkesin emanetine, bugün ihanet etmek anlamına gelir.” |