BR> Açılış
Germinal’le yapıldı
- Ne hissettin Alkazar için o
gün?
- Çok kötü görünmüştü gözüme. Çünkü daha çok insanı içeri
sığdırabilmek için koltukları sökmüşlerdi ve ayakta müşteri alıyorlardı. Çok iyi
para kazanan bir yerdi, taliplisi çoktu. Sanırım mal sahipleri de bizle anlaşmak
istiyordu. Bir de yaşlanmışlardı, artık pornoculuk ağırlarına gidiyordu belki
de. Sonra tadilatlar başladı.
- Ve sinema açılmaya hazır hale
geldi. 28 Şubat 1994’te, yani kapanışından tam on altı yıl önce açıldı. Açılış
filmini hatırlıyorum ben de...
- Émile Zola’nın romanından
uyarlama bir film olan Germinal’di. Bir hafta sonra da Avrupa salonunu da
Chaplin filmiyle açmıştık. Zonguldak’taki maden işçileri akın akın Germinal’i
izlemeye geldi. Alkazar açıldığında bütün basın ve sanatçı camiasından çok büyük
ilgi gördü. Herkes Beyoğlu’na böyle güzel bir mekân kazandırıldığı için sevindi.
- 90’larda sanat filmlerini rahat buluyor muydunuz? Türkiye’deki
dağıtımcılar sanat filmleri alıyorlar mıydı yani?
- O zaman
sinema salonları çok fazla değildi. Zaten estetik kaygıyla çekilmiş filmleri
Türk firmalar zorunluluktan alıyordu. Yani bir popüler filmi alırken yanına 10
tane de böyle film alma şartı koşuyordu yabancı firmalar. Türk firmaların da
işine geliyordu aslında çünkü popüler olanları kendi sinema salonlarında
oynatıyor, diğerlerini de televizyona satıyorlardı. Biz bu anlamda çok
şanslıydık o zamanlar. Hatta birçoğunun depolarına inerek film seçmiştik. Hatta
komik bir anı geldi aklıma; Nagisa Oshima’nın Duygu İmparatorluğu bir film
şirketinin deposunda duruyordu. “Bende bir seks filmi var bacı” diye bu filmi
göstermişlerdi bana. Bir baktım filme, Oshima’nın filmi... Hemen “seve seve film
programımıza alırız” dedim tabii. “Bacı sen bunu oynat başımın tacısın, sana
yüzde 50 yerine yüzde 60 pay veririm” dedi.
|