Başbakan’ın geçenlerde Kars’taki konuşmasında, yapımı yarım kalan
“İnsanlık Anıtı” için yıkım emriyle birlikte
“ucube” demesi sanat çevrelerinde tartışma yaratırken
Dışişleri Bakanı’nın “kente yakışmıyor” sözü
de mimarlık açısından kabul edilemez bir yorum. Çünkü Kars’taki “Baltık
Mimarisi”yle inşa edilmiş asırlık taş binaların hemen tümü
“heykelsi” cepheleriyle ün yaparken bunların “heykeli
en fazla olan” kentimizi bezemeleri de bakanın gözlemini doğrulamıyor.
Çarlık Rusyası’nın, dönemin Osmanlı yönetiminin göz yumması
sonucunda 1870’ten 1914’e dek Kars’ı işgal ederek 44 yıl “ileri garnizon kenti”
kimliğiyle imar etmesi, yaklaşık 300’ü bugün de “koruma kararlarıyla”
kullanılmakta olan anıtsal taş binaların inşa edilmesiyle
gerçekleşmişti.
Eski ve yeni...
Bu binaların,
birbirlerini dik kesen, geniş kaldırımlı ve yaklaşık 25 m’lik 8 büyük caddenin
kenarlarında sıralanması ise örnekleri St.Petersburg’dan Bakû’ya dek uzanan
mimari coğrafyada bulunan, iç avlulu ve görkemli cepheli yapılardan oluşmuş bir
Baltık-Kafkasya kent tipinin Anadolu’yla buluşmasını sağlamıştı.
Kars’ın
Rus işgali öncesindeki Osmanlı kent dokusu ise Türkiye’deki en görkemli tarihsel
kalelerden Kars Kalesi eteklerindeydi. “Dış sur” denilen ikinci bir surla Kale
arasındaki yamaçlarda bulunan ve bugüne sadece 4-5 özgün evi kalabilen eski
Kars’ın “yeni”si kurulurken terk edildiği, bu nedenle de metruklaşarak adeta yok
olduğu bilinmektedir.
Kafkas kimliği
Kentin
topoğrafyasında “Taht Düzü” denen ve Kale’nin bulunduğu tepenin vadisinen akan
Kars Çayı’ndan yaklaşık 15-20 m. yükseklikteki platoda Çarlık Rusyası’nca
kurulan yeni Kars’ın kente kazandırdığı kimlik, “heykelsi”liğinin yanı sıra
Kafkasya yerleşmelerinin de Anadolu’daki yegâne örneği olmasıdır.
Nitekim bu mimari kimliğin de katkısıyla, son yılllardaki kültürel
etkinliklerde Kars için kullanılan “Kafkasya’nın Anadolu’daki Elçisi”,
“Anadolu’nun Kafkasyalı Güzeli” vb. tanımlamalar geniş destek
görmüştür.
Benzer şekilde, özellikle kenti bezeyen heykellerin çoğalması;
uluslararası kültür, sanat, müzik ve sinema festivallerinin yoğun ilgi görmesi
ve mimarlık-şehircilik alanındaki akademik buluşmaların Kars’taki Kafkas
Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşmesiyle birlikte, kentin Cumhuriyet
devrimine olan tarihsel bağlılığı da göz önüne alınarak “Doğunun Uygar Kenti”,
“Anadolu’da Çağdaşlığın Kalesi” gibi tanımlamalar yapılmıştır.
Sanatsal kimlik
Kenti bezeyen tarihi taş binalara gelince, özellikle cepheleri, pencere ve
kapı söveleri, çatı parapetleri ile alınlıklarındaki bezemeler, motifler,
oranlar ve genel mimari karakter, Kars’a hem Doğulu, hem de “Batılı” bir kimlik
katmaktadır. Bölgede benzerleri -yine Ruslardan kalma olarak- Sarıkamış ve diğer
bazı ilçelerde de görülen bu yapıların “peç” denen ve binanın parçası olan “köşe
ocak-sobaları”, bugün de bazılarında işlevini sürdürmektedir. Birbirlerini dik
kesen cadde ve sokakların köşelerinde inşa edilen yapıların daha görkemli ve
bezemeli inşa edilmeleri ise dokudaki görsel etkileriyle Kars’ın çok özel kent
peyzajına sahip olmalarına neden olmaktadır. “İnsanlık Anıtı”, böylesine “heykel
gibi binalar”la bezeli bir kente hem anlam olarak, hem de estetik katkısı
açısından çok yakışmakta, hele “ucube” deyimini asla hak etmeyen bir sanatsal
bütünleşmenin özgün örneğini oluşturmaktadır.
|