“Fizikten Sıfır Çeken Mühendis Oldu”
İşsizlik Rakamları Açıklandı
Mühendis Fazlası, Tekniker Açığı Var
EMO 65 Yaşında!
Demonstrasyon Projesi Toplantısı...
KESK ESM ve EMO’dan Elektrik...
EMO’dan Pazar Yerlerine Konulacak...
EMO'dan Akkuyu'da Çatlak İddiası...
EMO: "Emekçilerin Birlik ve...
EMO'dan Wonderland Euroasia'daki...
"Her Üç Mühendisten Biri İşsiz"
EMO`nun elektrik, elektronik, kontrol, otomasyon, telekomünikasyon ve biyomedikal mühendisi 5 bine yakın üyesinin katılımıyla gerçekleştirdiği anket, ekonomik krizin mühendislerin yaşamına etkilerini çarpıcı biçimde ortaya koydu.
Türkiye`nin içinde bulunduğu ekonomik kriz giderek derinleşirken, artan fiyatlar, yüksek döviz kurları, işsizlik, yoksulluk ve sonuçta gençlerin, hatta ailelerin intiharlarına varan acı sonuçlarla, krizin etkileri toplumsal yaşamın hemen her alanında giderek daha fazla hissedilmektedir. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) kriz ortamında, üyesi mühendislerin gerek iş koşulları, gerekse gündelik yaşamlarında karşılaştıkları olumsuzluklar, değişimler ve gelecek beklentilerini ortaya koyabilmek amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirmiştir. "Krizin EMO Üyesi Mühendislerin Yaşamına Etkileri" konulu ankete elektrik, elektronik, kontrol, otomasyon, telekomünikasyon ve biyomedikal mühendisleri katılım sağlamıştır. Ankete 4 Eylül-9 Aralık 2019 tarihleri arasında toplam 4 bin 999 adet giriş yapılmış, 7 hatalı/geçersiz giriş çıkarıldıktan sonra toplam katılımcı sayısı 4 bin 992 olmuştur. Yüzde 18.3`ü kadın, yüzde 81.7`si erkek olan katılımcıların yüzde 70`i 20-30 yaş grubunda yer almaktadır. Anket çalışması genç mühendislere odaklandığından, bu beklenen bir sonuçtur. Anketin istihdam ve işsizlik koşullarına odaklanan bölümündeki veriler işsizliğin ne denli büyük bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Anket verilerine göre 3 bin 276 mühendis bir işte çalışmakta, 1.557 mühendis ise çalışmamaktadır. Emekli olduğunu belirten 76 kişi bu rakamdan düşüldüğünde geriye kalan 1.481 mühendis "işsiz" olarak nitelenebilir. Dolayısıyla anket katılımcıları arasında işsizlik oranı yüzde 31.2`dir. Bir başka deyişle yaklaşık olarak her üç mühendisten biri işsiz durumdadır. Anket çalışmasının da altını çizdiği üzere gerçek işsizlik TÜİK verilerinin ortaya koyduğundan çok daha yüksektir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı yüzde 13.6; tarım dışı işsizlik oranı ise 15.7`dir. TÜİK, EMO üyelerini de içeren mühendislik fakültelerinden mezunlar için işsizlik oranını da yüzde 10.3 olarak açıklamıştır. Anket verilerine göre ise son 5 yıllık mezunlar için işsizlik oranı yüzde 36.3`tür. Diğer bir deyişle TÜİK verilerinin üç katıdır. Özellikle genç mühendisler açısından işsizliğin kritik bir boyut kazandığı görülmektedir. Anket verilerine göre, 20152019 yılları arasında mezun olup hâlihazırda işsiz durumdaki 1.226 genç mühendisin, - 610`u 1 yıldan az, - 496`sı 12 yıl arası, - 120`si 2 yıldan fazla zamandır işsizdir. Yani her 10 işsiz genç mühendisten beşi 1 yıldan az, dördü 1 yıldan fazla, biri ise 2 yıldan fazla zamandır işsizdir. İşsizlik kadın mühendisler açısından daha da acil bir sorundur. Ankete göre erkek mühendislerde yüzde 30 olan işsizlik oranı, kadın mühendislerde yüzde 42.2`ye çıkmaktadır. Son beş yılda mezun olan kadın mühendislerin işsizlik oranı ize yüzde 46`ya ulaşmaktadır. Anket verileri kriz nedeniyle EMO üyesi birçok mühendisin işini kaybettiğini, pek çoğunun ücretinin düştüğünü, kimisinin iş yükünün arttığını, düzenli ücret alamadıklarını, iş bulmakta zorlandıklarını, büyük çoğunluğunun hane gelirinde düşüş yaşadığını ortaya koymuştur. Buna karşılık, harcamaları kısma, ev değiştirme, aile yanına taşınma, arabasını satma, kredi alma gibi yollara başvurulduğu görülmektedir. Katılımcılar dışarıda daha az yemek yediklerini, daha az bakım hizmeti aldıklarını, daha az dışarıya çıktıklarını, daha az spor yaptıklarını, daha az kültür sanat etkinliklerine katıldıklarını, daha az tatile gittiklerini, daha az eğitim faaliyetlerine katıldıklarını ifade etmişlerdir. İşsizlikle ve artan yoksullaşmayla baş etmeye çalışan, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamakta güçlük çeken katılımcıların birçoğu ruhsal çöküntü içinde olduğunu belirtirken, yaşadıklarını şu sözlerle özetlemişlerdir: - İş aramak dışında aktivitem kalmadı. - Para harcamamak için evden dışarı çıkmıyorum. - Sosyal hayatım bitti. - Hiçbir şey yapamıyorum. - Hiç arkadaşım kalmadı. - Ruhsal dengem bozuldu, özel hayatımda problemler yaşıyorum. - Dışarıya çıkamıyorum. - Kaygılarım arttı. Anket verileri yakın zamana kadar "itibarlı" ve nispeten iyi gelirli olduğu düşünülen elektrik elektronik kontrol otomasyon telekomünikasyon ve biyomedikal mühendisliği mesleklerinin de kan kaybettiğini; krizin işsizliği ve yoksullaşmayı ivmelendirerek mühendislerin de iş ve gündelik yaşamını altüst ettiğini ortaya koymaktadır. Günümüzde her yıl yaklaşık 10 bin genç mühendis, elektrikelektronik-kontrol-biyomedikal alanlarında işgücü piyasasına dâhil olmaktadır. İşsizliğin büyümesindeki temel etken Türkiye`nin sanayi yapısının ve ekonomi politikalarının iş yaratmıyor olmasıdır. Sanayide ithal girdi kullanımı yüksektir, ayrıca özellikle tekstil, gıda gibi emek-yoğun sektörlerde (yoğun işsizlik nedeniyle) kaçak/kayıt dışı çalışmayı teşvik eden bir anlayış yerleşmiş durumdadır. Bununla birlikte kamu kurumlarının özelleştirilmesi, özellikle de enerji ve haberleşme alanlarındaki özelleştirmeler, istihdamı kısıtlamıştır. Üniversitelerin dönüşen yapısı da genç işsizliğini tetikleyen bir unsurdur. Giderek kalifiye olmayan, nitelikli eğitim vermeyen üniversitelerin ve bunlara bağlı olarak mühendislik bölümlerinin sayısı artmaktadır. Niteliğin nicel artışı yakalayamaması, tersine giderek nitelik kaybetmesi, pek çok üniversitenin neredeyse üniversite vasfını yitirmesine neden olmaktadır. Üniversite mezunlarının sayısı yıldan yıla artarken, bu artış istihdamı değil aksine işsizlik oranlarını yükseltmektedir. İstihdam yaratmayı hedeflemeyen, daha doğrusu işsizliği "gerçek" bir sorun olarak görmeyen politikalar, işsizliğin çığ gibi büyümesinin başlıca sebebidir. İşsizlik sorunu, "Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok" diyerek geçiştirilemez. Bir ülkenin en değerli varlığı sayılan gençlerin en verimli dönemlerinde yıllarca işsiz bırakılmaları, başka her şey bir yana, salt ekonomik açıdan bile çok önemli bir toplumsal kaynağın israf edilmesi demektir. Oysa akılcı politikalar izlenerek, ihtiyaca göre planlama ve kamu kuruluşlarına daha fazla yatırım yapılarak bu alanda ciddi düzelmeler sağlamak olanaklıdır. Bunun içinse "piyasa"yı yücelten anlayışı sorgulamak gerekmektedir. Günümüzde içinde bulunduğumuz büyük ekonomik kriz, hem dünyada hem de Türkiye`de piyasanın her derde deva olmadığını bir kez daha göstermiş, işsizliği daha da can yakıcı bir sorun haline getirmiştir. Bütün bu olumsuz koşullara rağmen bu sonuç, krize karşı tüm çalışanlar, tüm emekçiler olarak ortak bir paydada buluşmak, krizle beraberce mücadele etmek için de bir kapı aralamaktadır. |