Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yeni bir düzenleme ile
müteahhitleri kayıt altına alıyor. Bakanlık 81 ilde konut,
işyeri, okul ve hastane başta olmak üzere hizmet veren müteahhitleri denetim
altına alacak. Çalışma sayesinde ülkemizde özel müteahhitlik yapan herkes
bakanlıkta kayıtlı olacak. Çalışmaların tamamlanmasının ardından bakanlığa
kayıtlı olmayan, müteahhitlik yapamayacak. 'Bütün müteahhitlerin kayıt altına
alınması' çalışmasını ilk kez Zaman'a açıklayan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı ve Yapı İşleri Genel Müdürü Mücahit
Demirtaş, müteahhitlere not vereceklerini, başarısız olanın bir daha iş
yapamayacağını söyledi.
Müteahhitlik yapmak için hiçbir kriter engel getirmediklerini belirten
Demirtaş, "Kuruluşunu yapıp bakanlığa kayıt olan herkes müteahhitlik
yapabilecek. Ancak bazı kurallar getiriyoruz. Müteahhidin proje, ruhsat ve
eklerine aykırı bir iş yaptığında, bunları belirleyeceğiz. Belediyeler ve
valilikler bu konuda gerekli tespitleri yapacak. Müteahhidin işteki eksiklik ve
kusuru, imara engel mahiyette ise o eksikliği gidermeden Türkiye'nin hiçbir
yerinde inşaat ruhsatı alıp iş yapmasına izin verilmeyecek." dedi. Demirtaş'ın
Ortak Akıl Toplantısı'nda dile getirdiği görüşler şöyle:
Depremin ortaya çıkardığı afet sonuçlarına göre olaylara bakmak durumundayız.
Onun getirdiği yıkıntılar çöküntüler ve sosyal sebeplerin giderilmesi konusunda
alınan tedbirler ve konuşulan konular ile bu yönde bir şey planlanmış zamanında.
Kentsel dönüşümde, hem TOKİ hem de vatandaş bu dönüşümü talep ediyor. Bununla
ilgili çok aykırı propagandalar da yapılıyor. Bir siyasi malzeme olarak
kullanılıyor. Bir siyaset kurumu aynı bölgeye 'Size tapu vereceğim.' diyerek
onları bir şekilde ikna edip kendine taraftar yapabiliyor. Bir taraftan da diğer
siyaset grubu da aynı insanlar için 'Size burada dönüşüm yapacaklar.' diyerek
tam tersi propaganda yapıyor.
Yapı malzemesiyle ilgili fevkalade kararlar alınmış, almaya da devam
ediyoruz. Belki bir yıl sonrasında bile piyasada merdivenaltı dediğimiz
üreticiler ya da standart dışı üreticilerin hukuken ve cezai işlem bakımından
perişan olacağı günlere gidiyoruz. Özel inşaatlar bile malzeme kullanım
bakımından denetlenebilecek. Bu yasal yetkimiz de oluyor. Herhangi bir inşaatta
orada kullanılacak yalıtım ve beton malzemeleri mutlak suretle markalı,
standartlara uygun ve sertifikalı olacak. Vatandaş kendi evine dahi bunu
kullanmak zorunda kalacak. Müteahhit firmanın, kendi denetçisini seçiyor
olmasını garipsiyoruz. Ama bundan doğal bir şey yok. Para veriyor 'Gel bak
adamlarım doğru mu yapıyor?' diyor. Denetim firmalarının bir sürü eksiklikleri
var. Bunu da hem dernek yöneticileriyle hem Türkiye genelindeki denetim
firmaları temsilcileriyle görüşerek hal yoluna koymak üzereyiz.
19 ildeki yapı denetim 59'a çıkarılacak
Yapı denetiminde 19 ile 40 il daha ekleyeceğiz. Toplamda 59 olacak. Bunun da
bütün altyapı hazırlıklarını yaptık ve yola çıktık. Bakanlar Kurulu kararıyla
çıkacak. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak kamu mevzuatı ve kamu otoritesini
temin bakımından hiçbir konuda açıklık kalmamak üzere mevcut kanun ve
yönetmeliklerin hepsini elden geçiriyoruz. Daha önce belli sebeplerden dolayı
doğru niyetle de olsa eksik yönetmelikler, kararnameler, kanunlar çıkartılmış.
Ama bunlar birbirinden kopuk olduğu zaman bu aradaki boşluklarda mevzuat dışı
uygulamalar yol almış. Bu aradaki mevzuata ve kanunların birbiriyle ilişkileri
bakımından arada boşluk bırakmadan bütün yönetmelik ve mevzuatlar yeniden gözden
geçiriliyor.
Bütün müteahhitlik firmaları kayıt altına alınıyor. Kim, nerede inşaat
faaliyetinde bulunuyorsa mutlak suretle kaydı tutulacak. O inşaat
faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından bir not düşülecek. O işi başaramama
durumunda sistemde tekrar bir iş yapabilme kabiliyeti azalacak.
100 bin dolarlık denetimi 3 bin dolara yapanlar var
Nazmi Durbakayım (Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkanı, İnşaatçılar
Derneği Başkanı): İnşaatı sadece rant olarak gören bir zihniyet gelip
geçicidir. Maalesef rant olarak gören birçok inşaatçılar ve müteahhitler türedi.
Binaları yapanlar ve oturanlar bilinçlendirilmeli. Bir araç aldığımızda türüne
göre ehliyetiniz olması gerekiyor. Bugün müteahhidim diyen kişi istediği yapıyı
yapıyor. Özellikle İstanbul'da Boğaz manzarası olan bölgelerde kaçak olarak
birçok yapı inşa edildi. Bu şekilde yapıların sayısı artınca karşımıza imar
afları çıkıyor.
Bugün bir binayı yıkıp yapmak, güçlendirmekten daha kolay ve ucuz. 1999
depremi yaşandıktan sonra 16-20 katlı bir bina için 70-100 bin dolar bir
maliyetle yapı raporunu çıkarıyorduk. Daha sonraları bu rakam inanılmaz bir
düşüş gösterdi. Şu anda bu raporu artık 3 bin dolarlara çıkarıyorlar. Tabii
sağlıklı bir rapor olmuyor bu. İnsanlara bu şekilde raporlar verildi. Bir insan
check-up yaptırırken bunun ücreti 100 lira iken 3 liraya yaptırması gibi bir
şey. Çözüm önerilerimiz şudur: Problemli yapılaşmanın önüne
geçilmeli. 1 metrekare dahi olsa problem olacak yapıya imar izni verilmemeli.
TOKİ'nin gösterdiği yoldan özel sektör devam etmeli. Kentsel dönüşümde özel
sektör etkili olmalıdır. Özel sektörün durumu kanunlarla desteklenmeli.
Her yıl problemli binaların yüzde 5'i düzenlense idi 10 yılda bu problemin
önemli bir kısmını çözmüş olacaktık. İnsanlar artık binalarının sağlam olduğuna
inanmak zorunda kaldılar; çünkü çaresizler. Zira depremin ilk anında herkes
çözüm için çalışıyordu, daha sonra bu olgu durdu. Kentsel dönüşümde ya imar
artışı olmalı veya vatandaştan ekstra bir para alınmalı. Ya da dairelerin
metrekaresi küçültülmeli.
Yapı stokunun kırılgan olmasının sebebi, 14 kez çıkarılan imar
affı
Tayfun Kahraman (TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı):
İstanbul, planlı bir kent değil. Yüzde 70'inin kaçak olduğu bir kentin planlı
olduğundan söz edemezsiniz. İstanbul, 14 tane imar affı yaşadı. Ve bunun
ardından ıslah imar planları ile yapılaşmış bir kent var. Deprem karşısında
İstanbul'un yapı stokunun kırılgan olmasının ana sebepleri bunlardır. Geri kalan
yani ruhsatlı olduğunu söylediğimiz yüzde 30 oranındaki yapılaşma da çok
sağlıklı mühendislik işlemlerinden geçmemiştir. Çünkü 1999 Marmara depremine
kadar geçerli olan yapı mevzuatı eksik bir mevzuattır. Biz hata yapmadık. Hata,
14 imar affı çıkaran siyasilere çıkıyor. Kentsel dönüşüm, korkutucu bir kavram
haline geldi. Vatandaşa kentsel dönüşüm dediğinizde arkasına bakmadan kaçar oldu
bugünlerde. Çünkü kimse bugüne kadar hakça barınma hakkını koruyan ve insanları
yerlerinden etmeyen bir kentsel dönüşüm örneği veremedi. Biz kentsel dönüşüm
kavramını deprem karşısında bu kadar kırılgan bir kent olan İstanbul için bir
ilaç olarak görüyoruz. Fakat vatandaşı bu konuda ikna etmemiz çok zor.
İstanbullu, kentsel dönüşümü kesinlikle yaşamak zorundadır. Bunu kabul etmeyen,
teknik uzman mesleğini bıraksın. Kimse bu vebalin altında kalamaz. Yapı stokunun
revize edilmesi gerekiyor. 11 yılda İstanbul'da çok şeyler olurdu. Yapı
envanteri çıkartırken zaman ve maddi kayıplarımız oluyor.
Vatandaşların depreme karşı hiçbir hazırlığı yok
- Büyük yıkım ve can kayıplarının yaşandığı 1999 Marmara depreminden sonra
kolları sıvayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, deprem riski taşıyan bazı
bölgelerde anketler yaptı. Söz konusu araştırmalarda çarpıcı sonuçlar çıktı.
Deprem odaklı kentsel dönüşüm projesi kapsamında belirlenen İstanbul'un Fatih ve
Küçükçekmece ilçelerinde yapılan ankete göre vatandaşlar, Marmara depremi gibi
yıkıcı bir depremin olacağına inanıyor. Ancak kendi oturdukları konutun
sağlamlığına inancı da tam. Evinin sağlam olmadığına inanan vatandaşların büyük
çoğunluğu çaresizlikten mekan değiştirmezken, yine büyük çoğunluğu depreme
hazırlık aşamasında hiçbir şey yapmadığını söylüyor.
Depreme karşı duyarlılığı ölçmek için Küçükçekmece ve Fatih ilçelerinde
gerçekleşen kamuoyu araştırması, 4 bin 24 vatandaşla yüz yüze görüşme yöntemiyle
yapıldı. Vatandaşlara 'İstanbul'da 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem gibi yıkıcı
bir deprem olacağına inanıyor musunuz?' sorusu yöneltildi. Yüzde 75'lik bir
kesim 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem gibi yıkıcı bir deprem olacağına
inanıyor. Katılımcıların yüzde 72,4'ü oturduğu evin depreme karşı güvenli
olduğunu düşünüyor. Evlerinin sağlam olduğunu düşünen vatandaşlar çevresine aynı
oranda güvenmiyor. Vatandaşların yarısı 'çevrem depreme dayanıksız' diyor.
Ankete katılanların yüzde 68,4'ü depreme karşı hiçbir hazırlık yapmadığını
söylerken, 'Binanıza test yaptırdınız mı?' sorusuna deneklerin yüzde 78'i hayır
cevabını veriyor. Test yaptırmama gerekçeleri şöyle sıralanıyor: 'Evimin sağlam
olduğuna inandığım için gerek duymadım' 'Ev sahibi yaptırmadığı için' 'Maddi
durumum iyi olmadığı için' ve 'Duyarsızlıktan/ Umursamadığım için'.
Yol haritası, Deprem Master Planı'nda çizildi
- 2003'te hazırlanan Deprem Master Planı, İstanbul'da deprem tedbirlerinin
'anayasa'sını ortaya koyuyor ve gerekli tedavi 'reçete'sini sunuyor. Master
Plan, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik
Üniversitesi ve Yıldız Teknik üniversitelerinden 200'ü aşkın bilim adamının
katkısıyla yaklaşık 1 yılda tamamlandı. Plan, şehrin deprem riskine karşı
hazırlanmasında ihtiyaç duyulan bir yol haritası anlamına geliyor. Planın pilot
uygulaması da Zeytinburnu'nda yapılıyor.
Master Plan, İstanbul'da muhtemel bir depreme karşı mevcut yapıların
güvenliklerinin incelenmesi ve yeterli güvenliğe sahip olmayan yapılar için
teknik, hukuki, sosyal ve mali açılardan uygunluk arz eden gerekli güçlendirme
ilkelerinin belirlenmesinin yanında diğer teknik, sosyal, idari, hukuki ve mali
önlemlerin alınmasını içeriyor.
İstanbul bütününde deprem tehlikesi nedeniyle söz konusu olacak her türlü
riskin tanımlanmaya çalışıldığı planda, risk yönetiminin nasıl yapılacağı da
ortaya konuluyor. Planda, depremde yüksek risk arz eden bölgeler 2 kapsamda
inceleniyor. Kat Mülkiyeti Kanunu'nda değişiklik yapılması gerektiğine işaret
edilen planda, belediyenin ve vatandaşların öncelikli görevleri sıralanıyor. Tüm
tarafları içeren bir idari yapı öneriliyor. Kısa vadede il düzeyinde Afet
Hazırlık ve Müdahale Konseyi, Başbakanlık'a bağlı afetlerden sorumlu müsteşar
bulunması ve Merkez Afet Hazırlık ve Müdahale Konseyi kurulması tavsiye
ediliyor.
7,5 büyüklüğündeki depremde 30 bin can kaybı olabilir
- Kriz yönetiminden öte, daha çok risk yönetimine yönelen İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile depremi esas alarak
4 farklı senaryo üzerinde çalışma yaptı. Mahalle bazında tüm alt ve üstyapılarda
meydana gelecek hasar miktarları tespit edildi. Afet Zararlarını Önleme/Azaltma
Temel Planı (JICA-İBB Projesi) kapsamında hesaplanmış olan kayıp tahminleri,
2009 sonunda tamamlanan 2. Etap Anadolu Yakası Mikrobölgeleme Projesi'nde güncel
veriler ile yeniden analiz edildi.
JICA ve İBB'nin kayıp tahminleri
Can kaybı 10.000-30.000 Ağır yaralı 10.000-30.000 Hastanede tedavi
20.000-60.000 Hafif yaralı 50.000-140.000 Binada çok ağır hasar
2.500-10.000 Binada ağır hasar 13.000-34.000 Binada orta hasar
80.000-150.000 Yapısal hasar kaynaklı kayıplar 26 milyar TL Toplam
kayıplar 80-100 milyar TL Acil barınma ihtiyacı duyacak hane 500.000
Muhalifler yüzünden polis korumasında inşaat yapıyoruz
- Kentsel dönüşüm deyince bir rantsal dönüşüm anlaşılır oldu. Bu anlayışın
önüne geçmemiz lazım. Türkiye'de 175 belediye ile işbirliği yapmışız. Bu
belediyelerden 16'sı İstanbul'da. Bunlardan bir kısmı bitti, bir kısmı devam
ediyor, bir kısmı da başlama aşamasına geldi. İlk olarak Küçükçekmece Belediyesi
ile anlaştık, protokol yaptık. Kentsel dönüşüm birimi oluşturduk. Sosyolog,
psikolog ve halkla ilişkiler uzmanları görev aldı. Bu konuda halkı
inandıracaksınız, halkı inandıramazsanız başarılı olunamıyor. Milli Emlak'tan
bir arsa aldık ve Tepeüstü'ndeki gecekonduları buralara transfer ettik. Bu
çalışmaların mutlak suretle yerel yönetimle olması lazım.
Maltepe Başıbüyük'te iki yıl önce yerel yönetimle anlaştık. Hiç kimsenin
gecekondusunu yıkmadan toplu konut projesi yapacağız. Ben oraya iki Çevik Kuvvet
zırhlısının içerisinde gittim. İstanbul'da bu işe ne kadar muhalif insan varsa
hepsi oradaydı. 2007 yılında müteahhit korktu, giremedi. Biz bu işi tasfiye
ettik. Bu işten çekilecektik. Valimiz istedi. Biz kimsenin gecekondusunu
yıkmıyoruz. Başıbüyük'te 40 polis şantiyenin kapısında 16 ay bekledi. Şimdi o
dönem karşı çıkan insanlar bu sefer belediyede karşımıza çıktılar. Bizim
kapımızı ilk çalanlar da o insanlar. Şu anda polisler kapıdan çıktı, inşaat
bitme aşamasına geldi.
Arsaları tapuluysa anlaşma yapıyoruz. Başıbüyük'te bir sağlık ocağı, iki
yeşil alan yapıldı. Başıbüyük'te 18 bin dönüm yer bize tahsis edildi. Maltepe
Belediyesi burada zemin etütlerini yaptıramadı. Elimize bir rapor geldi, zemin
jeolojik olarak sağlam gözüküyor. Burada 6 blok yaptırdık. Her blokun altına 50
tane 90'lık 22 metre uzunluğunda zemin kazıkları koyduk, bize maliyeti 1,250
trilyon. 18 dönümdü bizim belediye ile yaptığımız imar planında, şu anda 58
dönüm yeşil alan koyduk.
Kayabaşı'nda 300 bin nüfuslu bir uydu kent kuruyoruz. Şu an 17 bin konutun
inşaatı devam ediyor. Yoksul-orta ve alt gelir grubuna hitap ediyor. Bu kapsamda
3 bin konutun ihalesini önümüzdeki günlerde yapacağız ve yaza kadar 20 bin konut
ile bu çalışmayı ilerleteceğiz. 9 uluslararası mimarî projenin telif haklarını
aldık. İstanbul'da oturduğumuzda binalarımız bize de çirkin geliyor ancak bizim
beğenmediğimiz projelerin Anadolu'da yıldızı parlıyor.
Avrupa yakasında Marmara Denizi'ne kıyısı olan Büyükçekmece, Küçükçekmece,
Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu ve Eminönü ilçelerinde 1999 İstanbul depreminde
orta ve ağır hasarı olup da herhangi bir konut veya onarım yardımı almamış
kişilere 'biz size Kayabaşı'nda konut verelim' dedik. Birçok reklam verdik. Alt
gelir grubuna 1'e 10 dönüş oldu. Ancak deprem dönüşümüne ayırdığımız konutlara
ilk hafta 3 başvuru oldu. Marmara Denizi kıyısındaki ilçelere resmî yazı yazdık.
Bu insanları bilgilendirin dedik. Konutun bedeli tespit edilsin, yapılan
konutların bedelleri de belirlensin ve vatandaşla anlaşalım dedik. 15 yıl vade
ile evleri verelim dedik. İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü'ne yazı yazdık, bize
1999 depreminin envanterini verin diye, ne yazık ki envanter gecikiyor diye
hizmet satın aldık. 5 arkadaşı Bayındırlık Müdürlüğü'nde çalıştırdık, 3 ayda
envanterleri çıkardık. Bu envanteri İBB'ye, Bayındırlık İl Müdürlüğü'ne de
verdik. Sonuçta bin 60 deprem dönüşümüne ayrılan konuta müracaat 24 kişiydi.
Vatandaşa 'eviniz tabut' diyoruz, 'Ben hatıralarımla
burada ölmek istiyorum' cevabını veriyor - Deprem referanslı kentsel
dönüşümde devletin ve özel sektörün yapacağı şeyler var. Devlet başlatır, özel
sektör sürdürür. Biz Sümer Mahallesi'ndeki dönüşüm için talepte bulunduk. Ama
nasıl yapacağız? Ortada yasa yok, yasa için uzlaşma yok. Yasanın ittifakla
çıkması lazım ki onun topluma yansıması farklı olsun. Muhalefet ile iktidar bu
konuda ayrıştı. Bakıldı ki ittifak yok, o zaman nokta konuldu ve 1-2 yıldır
bekletiliyor.
Yasa çıkmayınca mevcut yasalarla bir sonuca gitmeye çalışıyoruz. İnsanları bu
işe ikna etmemiz lazım. Zorlayıcı yöntemler kullanmanız mümkün değil. Onun için
1 yıllık süreç içerisinde 250 aile ile 25 ayrı günde toplantılar yaptık.
İnsanları ikna etmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki; 'Bakın muhtemel depremde bu
binaların bir kısmı tabuta dönebilir. Gelin, birlikte çözüm üretelim'. Birisi
çıkıp diyor ki: 'Ben hatıralarımla burada ölmek istiyorum, ne karışıyorsunuz!
Size mi düştü.' Bir diğeri diyor ki; 'Allah'ın işine ne karışıyorsunuz,
öleceksem ben öleceğim'...
Bizim riskten dolayı boşalttığımız bir blok vardı. İETT Blokları. Oraya
odaklandık ve orada 252 dairelik bir yer var. 252 dairelik bir yere 252 daire
yapacaktık. Oradaki insanları ikna edemedik. Çünkü bir daireye karşılık 2 daire
istediler. Başarılı olamadık ve geri çekildik.
Bu başarısızlıktan sonra Sümer'de bundan örnek alarak çalışmalar yaptık.
Sürekli halkla birlikte olmaya çalıştık. Halkın da yüzde 80'ini ikna ettik.
Burada en önemli şey; muhatapların, yani halkın, kurumların sürece dahil
edilmesi. Muhataplar sürece dâhil edilmediği sürece iş yapmanız mümkün değil.
İkincisi her bir kurum farklı çözüm ortaya koydu. Kurumlar arası hemfikirlik
ortaya çıkmadı. Kurumların birbiriyle anlaşması, aynı projede bir araya gelmesi
çok ciddi bir zaman aldı.
Eğer özel sektör deprem referanslı bir dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde bir
şey yapacaksa normal alanlara göre inşaatın daha özendirici olması lazım. Nasıl
olur? Ruhsat, harç muafiyeti getirilebilir. Daha da özendirici olması için
KDV'nin iadesi olabilir. Maliyet yüzde 20–25 aşağı çekilebilirse bu özendirici
olur. Bir diğer yöntem, imar hakkını artırabilirsin. Yasaya bunlar da girmeli
diye bir düşüncemiz var. Bölgenin değerini artırmak, bölgeyi pahalı kılmak
lazım. Arsalar değerli hale getirilirse çürük binalar rahatlıkla yıkılır atılır.
Yenisi de yapılır. Biz Zeytinburnu'nda bu yolu da denedik. Bu da dönüşümü
tetikleyen unsurlardan bir tanesidir.
Sümer Mahallesi'ndeki dönüşüm süreci
- Büyük yıkımlara sebep olan Marmara depreminin üzerinden 11 yıl geçti. Ancak
İstanbul'da hasarlı binaların tek tek tespit edilmesine yönelik sadece bir pilot
proje tamamlanabildi. O da Zeytinburnu. Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı
(JICA) Raporu ve İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) doğrultusunda, deprem için
en riskli bölgelerden biri olan Zeytinburnu, dönüşüm için pilot bölge seçildi.
Bu kapsamda Zeytinburnu Pilot Projesi hazırlandı. İlçede afet riskinin yüksek
olması sebebiyle 'Deprem Referanslı Kentsel Dönüşüme' karar verildi. 13 mahalle
bulunan ilçede, en sorunlu bölge olması hasebiyle Sümer Mahallesi'ne öncelik
verildi. Mahallede, 16 bin 30 bina taranırken, bu yapı stokunun yüzde 14'ü olan
2 bin 295'i depreme dayanıklılık açısından yüksek riskli olarak tespit edildi.
Sümer Mahallesi Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm Projesi, 171 bin metrekarelik
konut alanı ve 46 bin 500 metrekarelik dükkân alanını kapsıyor. Proje içinde, iç
bahçeler, çocuk oyun alanları, kapalı otopark ve 100 bin metrekare büyüklüğünde
bir alışveriş merkezi bulunuyor. Zeytinburnu Belediyesi, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ile işbirliği içinde son 6 yılda, Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm
Projesi kapsamında kentsel değeri artırıcı fiziksel çalışmalarda bulundu.
Sokakların modernleştirilmesi, yeni parklar, yeraltı otoparkları, kültür
merkezleri ve bilgi evleri ile kenti depreme hazırlama çalışmaları kapsamında
yapılan işlerdi. Mahalle sakinleriyle yapılan görüşmeler, risk tespit
çalışmaları ve dönüşümün daha sağlıklı yapılabilmesi için gereken yasalarla
ilgili beklentilerin gölgesinde ilk temel Ağustos 2009'da atıldı.
Sümer Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi, 3 etaptan oluşuyor. İlk etapta, 640
daire 21 adet dükkân üzerinden projelendirme yapıldı. Ardından 23.11.2009
tarihinde inşaat ruhsatı verilerek çalışmalara başlandı. Bu alandaki tüm
bağımsız birim malikleri ile bire bir görüşmeler yapılarak proje bazında yüzde
90'ın üzerinde mutabakat sağlandı. 1. Etap projede toplam inşaat alanı 70 bin
metrekare. Kapalı otoparkı, çocuk oyun alanları ve 5 bin metrekare yeşil alanı
olan deprem yönetmeliğinin öngördüğü tüm önlemler yer alıyor. 1. Etap daireler
bittikten sonra 'Yerleşik Meskun Alanda' anlaşma sağlanan vatandaşlar I.
Etap'taki konutlara yerleştirilerek II. Etap projelerine başlanacak. Dönüşüm
alanı olarak ele alınan 63.300 m²'lik bölge, hali hazırda bin 38 adet konut, 212
adet dükkandan oluşuyor.
Bölgenin sahip olduğu mahalle dokusu korunarak hazırlanmış Sümer Kentsel
Dönüşüm Projesi'nin planlama alanı 54.415 m². Toplam inşaat alanı 167.000 m²' yi
bulan projede, 292 adet 1+1, 790 adet 2+1, 432 adet 3+1, 22 adet 5+1 olmak
üzerebin 536 adet konut öngörülüyor.
|