Häfele, Türkiye’deki Hızlı...
Häfele’nin Tezgah Arası Çözümü AluSplash
Häfele’den Eviye ve Lavabo...
Häfele’den “Her Köşesi Hayata...
Häfele’den Yeni Yatırımlar
Yapı Fuarı’nda Häfele Rüzgârı
Häfele; İşlevsellik, Konfor ve Estetiği Uygun Fiyatlarla Sunuyor
Häfele Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hilmi Uytun, yaklaşık 4 yıldır uyguladıkları iş modeli Häfele Concept ile işlevsel, konforlu ve estetik ürünleri kabul edilebilir fiyatlarla sektöre sunarak insanların hayatını kolaylaştırdıklarını belirtiyor…
Son 4 yıldır üzerinde çalışılan Häfele Concept ile sektöre yön veren ürünler geliştiren Häfele’yi, şirketin Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hilmi Uytun ile konuştuk. Uytun, Häfele Concept, yeni ürünler ve şirketin Türkiye pazarına bakışı ile ilgili sorularımızı yanıtladı… Häfele ile ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz? Häfele, 2 yıl sonra 100 yaşına girecek olan Almanya merkezli bir şirket. 1923’lerde Adolf Häfele ile Hermann Funk adlı iki girişimci tarafından nalbur ve alet endüstrisi ürünleri dükkanı olarak açılan şirket, bugün mutfak, banyo, kapı, vestiyer, dolap, salon, yatak odası gibi her türlü mobilya donanım ve aksesuarları alanında, 100 binin üzerinde ürün çeşidiyle asırlık bir dünya lideri. Dünya genelinde bir yandan mobilyacılarla birlikte çalışırken, diğer taraftan yatırımcılarla da bir iş ortaklığımız, paydaşlığımız var. Konut, otel, hastane gibi yatırımlarda yatırımcılarla beraber şartnamelerini hazırlarız. Häfele, kullandığımız her türlü mobilyanın esasında nasıl olması gerektiğini tanımlayan bir marka. Yani, bir mobilya nasıl daha işlevsel olabilir, nasıl daha estetik olabilir, nasıl bütçeye daha uygun olabilir, bunları bir araya getirip bir paket halinde sunabilen, dünyada emsalsiz bir şirket. Aslında bir anlamda da mobilya sektörünü yönlendiriyor diyebilir miyiz? Tabii ki. Evlerdeki mutfağın ya da gardırobun işlevsellik anlamında, sağlamlık anlamında, kalite anlamında nasıl olması lazım, bunun standartlarını belirliyoruz. O kadar ürün arasında biz hangi projeye, hangi mobilyaya hangi ürün daha uygun bunu belirleyip, basitleştirip son kullanıcıların hayatına sokuyoruz. Çok büyük değer yaratıyoruz, bu nedenle çok kalın, bol alternatifli seçeneklerin yer aldığı bir kataloğa sahibiz. Türkiye’deki yapılanmadan kısaca bahsedebilir misiniz? Häfele Türkiye’de 1998 yılında şu an Yönetim Kurulu Başkanımız olan Kanat Başar tarafından kuruldu. 1998 yılında bağlantı ofisi vardı sadece. Sonra pazarlama ofisi kuruldu. 2005 yılından itibaren de Türkiye’de şirket olarak varız. Ben 21 yıldır Häfele Türkiye’nin yönetimindeyim, Dudullu OSB’deki depomuz ve showroomumuz ile 15 yıldır hizmet veriyoruz. Yaklaşık 4 yıldır, Häfele Concept adını verdiğimiz, biraz önce anlattığım gibi hangi ürünün hangi projede, hangi mobilyada kullanılacağı ile ilgili, paydaşlarımızın işini kolaylaştıran iş modelini geliştirdik. Mobilyalar nasıl olmalıdır? Doğru bir mutfak nasıl olmalıdır? Ev küçükse nasıl, büyükse nasıl olmalıdır? Ev modernse nasıl, klasikse nasıl olmalıdır? Ev 400 bin liraysa nasıl, bir milyonsa nasıl olmalıdır? Bir taraftan bununla ilgili çalışmalar yaparken, öbür tarafta mimarların tasarımlarındaki hayallerini hayata geçiriyoruz. 4 tane temel paydaşımız var. Bir tanesi tasarımcılar, mimarlar. İnsanın olduğu her yerde varız. Konutlarda, otellerde, ofislerde, havalimanlarında… Mimarlarla beraber onların hayallerini, tasarımlarını ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Yatırımcılarla yatırımları konuşuruz. 5 yıldızlı oteller, hastaneler, üniversiteler, konutların hepsi bizdedir. Başka bir paydaşımız sabit ve hareketli mobilya üreticileri. Kapılar, banyolar, mutfaklar, vestiyerler bunları üreten firmaların ana tedarikçisiyiz. Başka bir paydaşımız da bunların dağıtımını yapan nalburlar. Onlar da bizim ürünlerimizi perakendede son kullanıcıya, mobilyacılara, marangozlara dağıtan, anlatan iş ortaklarımız. Gayrimenkulle ilgili olan biten her şey bizden geçer. Häfele Concept’i biraz daha detaylı anlatabilir misiniz? Nasıl bir iş modeli bu? Bir konutun nasıl olması gerektiği, evdeki mobilyaların, insanların hayatına değen şeylerin, onların hayatını nasıl daha güzelleştireceği, kolaylaştıracağı ile ilgili fikirlerimizi Türkiye’deki mimarlarla, mühendislerle geliştirerek yola çıktık. Häfele Concept’i üç temel taşa oturttuk: konfor, estetik ve benzersizlik. Tabii bu temel taşları farklı bütçelere uygun olan şekilde düzenledik. Öncelikle işlevsel ve konforlu olsun dedik. Konforlu derken evrensel konforu baz aldık. Örneğin kişi yaşlı olabilir, hamile olabilir ya da bir rahatsızlığından dolayı kolay hareket edemiyor olabilir. İstediği malzemeyi – eşyayı eğilip alması zor olan yerler konforsuzdur. Bunu yapılandırarak işlevsel hale getirdik. Örneğin her mutfakta ince uzun zeytinyağı, sirke şişesi bulunur ve genelde bu malzemeleri koyacak yer bulmak yapıları itibariyle güçtür. Şişelik diye bir ürünü geliştirdik. Şişeliğin tabanını kaydırmaz bir özellik getirdik, şişenin arkasına destek koyduk devrilmesini önledik. Yine günümüzde her evde bir fırın var ve fırın tepsilerini konumlandırmak da bir sorundur. Fırında bir yemek pişerken diğer tepsi genelde boşta kalır ve buzdolabının üzerine konur. Biz bu soruna bir çözüm olarak pişirme tepsisini koyacak yer yaptık. Başka bir örnek ise ben kravat kullanıyorum ama benim dolabımda kravatlık düşünülmemiş, dolayısıyla kravatı bulmak, yerleştirmek ve sabit tutmak her zaman bir sorun. Fakat erkeklerin bu klasikleşen sorununu çok basit bir aksesuarla çözdük. Bunu çorap için ayakkabı için de düşünebilirsiniz. İkinci olarak estetik kaygıları olan bir şartname hazırlamaya odaklandık. Mekanlarda kullanılan iç ve dış aksesuarların tümünü aynı renk ve stilde seçmeye özen gösterdik. Şu an 11 farklı renkte aksesuar aileleri sunabiliyoruz. Son olarak da Häfele Concept mekanları benzersiz sürprizler içersin istedik. Dolaplar arkasına gizlenebilen müzik sistemleri, TV ve ışıklandırma sistemleriyle yeni yaşam alanları olarak konumlanan mutfakları estetik ve konforlu bir hale getirdik. Üstelik tüm bu elektronik aydınlatma ve mobilya donanımlarını bir mobil cihaz ile kontrol ederek akıllı hale getirebildik. Häfele Concept’i müteahhit iş ortaklarımıza anlatınca, onlardan ‘şartnameyi siz yapın’ önerisi geldi. Bunun üzerine çalıştık ve o kalın kataloglardan ürün seçmenin somut kriterlerini geliştirdik. Bunu yaparken de konforlu, estetik, benzersiz ve kabul edilebilir fiyatlara sahip olmasına özen gösterdik. Tabii bunları yaparken de son kullanıcıya stratejik olarak çok yaklaştık. Normalde biz işten işe yani İngilizce “B to B” dedikleri bir alanda faaliyet gösteriyoruz. Ama en baştan beri son tüketiciye meramımızı anlatmayı çok ciddiye aldık. Bunun sonucu olarak son kullanıcı da bunu talep etmeye başladı. Şimdi pandemi ile beraber evde kalma süreleri artınca insanlar ev konforuna daha fazla özen göstermeye başladı. Dolayısıyla bizim insanların hayatını kolaylaştıran bu iş modelimizle sektörü değiştirme iddiamız da gerçekleşmiş oldu. Büyük markalarda hemen hemen herkes bu fikri satın aldı. Konfor, estetik, benzersizlik sunan bir ürününüz de Alusplash. Bu ürünler ilgili bilgi verebilir misiniz? Alusplash de bu felsefemizin içinde bir parça. Tezgah arasına konumlandırılan yepyeni bir ürün. Alüminyum kompozit olma özelliği taşıyan, cam, akrilik, seramik gibi tezgah arası kaplama yöntemlerine alternatif olarak hayata geçirilen AluSplash, hem mutfaktaki renk uyumunu sağlayarak estetik sunan, hem de kolay temizlenebilmesiyle işlevsel bir ürün. Tüm marka ve modellerdeki ocaklar ile uyumlu AluSplash’ın seramik tezgah arası uygulamalara kıyasla daha kolay olan temizlik ve bakımı büyük avantaj sağlarken akrilik arka yüzeyin aksine ateşe dayanıklı yapısı ise mutfakta olası bir tehlikenin önüne de geçiyor. Müşterilerimizi en mutlu edecek özelliklerinin başında kırılmaz, çizilmez ve çatlamaz olan yapısı geliyor. Ürünümüzü tercihe ve mutfak uyumuna göre mat ve parlak kaplama seçeneğiyle sunuyoruz. Oldukça kabul edilebilir fiyatlarla, çok da kolay uygulanan bir ürün, çünkü bir yandan fayans ve fayans işçiliğinden de tasarruf sağlıyor. Bu ürünümüz çok hızlı başladı ve gayet iyi gidiyor. Bir de pandemi dönemi ile daha önemli hale gelen, Häfele Plus temassız ürünleriniz var… Pandemiyle birlikte evlerin karantina alanlarına dönüşmeye başlamasıyla biz de “bizim burada marka olarak ne sorumluluğumuz var?” diye düşünmeye başladık. Tabii ki bu bizim işimiz ama bir yandan da sorumluluğumuz. Her şirketin kendi alanında bir şey yapması lazım. Görüyoruz ki, bu virüs inşallah geçecek ama hijyen artık hayatımızın bir parçası olarak kalmaya devam edecek. Biz de hijyenle ilgili kendi alanımızda çalışmalar yaptık. Ortak alanlarda insanların en sık kullandığı ortak temas noktalarından birisi kapı kolları. Bir şekilde herkes o kapı kollarına dokunuyor. Birçok hastane, AVM, ofis, okul, banka, SPA - spor merkezleri ve otel zincirleri kapıyı temassız olarak ayağınızla ya da dirseğinizle açabileceğiniz yöntemlere yönelmeye başladı. Bizler de hijyenik ürün programına epeyce çalıştık ve hijyeni öncelik alan ürünler geliştirdik. Bunu da gene konseptten öğrendiğimiz bütçelere indirgedik. Kapıların elle değil, kolla veya ayakla açılmasını sağlayan ürünler geliştirdik. Bütçesi biraz daha yüksek olabilecek projeler için sensörlü, el değmeden açılan kapıları hizmete soktuk. Yine banyo musluklarının el değmeden, temassız bir şekilde kullanılmasını sağlayan ürünlerimizi geliştirdik. Sabunluğun el değmeden kullanılmasını sağlayan ürünler geliştirdik.
Pandemi günlerinde neler yaptınız? Nasıl geçti o günler, işleri nasıl etkiledi? Bu tabii tüm insanlık için yeni bir şey. Bir sene önce herkes maske takacak dense, herkes eve kapanacak, cumartesi-pazar kimse sokağa çıkmayacak dense kimse inanmazdı. Ama bunlar oldu. Bunun yanında ekonomik çöküntüyle ilgili ülkeler ne yapacak o konuda kaygılarım var. Dünya genelinde anormal bir para basma var. Mecburiyetten basılıyor ama bunun sonucu ne olur, bilmiyorum; ama bir sonucu olacak. Biz ilk olarak kendi çalışanlarımızı eve gönderdik. Halen de arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu evden çalışıyor. Bununla ilgili teknolojik ve dijital dönüşümü destekleyen altyapıları tamamladık. Bilgisayar, yazılım, rapor, düzen… Kağıtsız ofis ortamları yaratmak hedefimiz. Ve müşteri ziyareti, anladık ki o kadar da gerekmiyormuş. Yine yüz yüze konuşabiliyoruz online olarak. Hatta bazı şeyler daha kolay. Belgeyi paylaşabiliyorsunuz, videoyu gösterebiliyorsunuz. Mevcut teknolojileri kullanarak satış ve pazarlama yapmayı öğrendik. Şirketin dezenfeksiyonu ile alakalı ekstra önemler aldık. Biz hijyene her zaman çok dikkat ediyorduk zaten. Ama bunu belgelendirmek de istedik; TSE’nin Güvenli Üretim Belgesini aldık. Şirketimizde geceleri her yer ultraviyole ışıklarla dezenfekte ediliyor ve her gün şirket ilaçlanıyor. Şirkete gelen ziyaretçilere muhakkak HES kodu soruluyor. Kapıda ben dahil herkesin ateşi her gün ölçülüyor. Böyle önlemlerimiz var. İşe dönersek; işimiz büyüyor ama bu mega bir trend. Evlerde geçirilen süre arttıkça ve konfor ihtiyaçları çoğaldıkça herkes evlerinde bir değişime, tadilata gitti. Düşününce sizin de çok fazla tanıdığınız pandemi döneminde böyle değişiklikler yapmıştır, benim çevremde de çok oldu mesela. Bu değişim ve dönüşüm sadece Türkiye’de değil tüm dünyada trend oldu ve olmaya da devam edecek. Son olarak Häfele’nin Türkiye pazarı ile ilgili görüşleri, düşünceleri, planları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Türkiye’de son 10 yılda eskiye nazaran oldukça kuvvetli bir büyüme ve refah artışı var. Aynı zamanda çok eski ve standardı bozuk bir konut stoğu var. Dolayısıyla, kentsel dönüşüm Türkiye’nin en önemli gündem başlıklarından birisiyken dünyanın geri kalanında o kadar da revaçta değil. Tüm değişim, dönüşüm projeleri bizim sektörümüzü ayakta tutan etmenlerin başında gelir. Öte taraftan Türkiye’de çok büyük bir üretim kapasitesi ve becerisi var. Bankacılık sistemi, eğitilmiş işgücü, makine, kalıp, bilgi gibi çok fazla donanıma sahibiz. Türkiye her şeyi üreten çok nadir ülkelerden biri. Biz cam üretiriz, ayakkabı üretiriz, kapı üretiriz, plastik boru üretiriz, pvc üretiriz, araba üretiriz, halı üretiriz. Her şeyi üretiriz ancak maalesef Türkiye ihracata çok aşina değil. Ben aynı zamanda Hırdavat Sanayici ve İş Adamları Derneği (HİSİAD) yönetiminde yer alıyorum. Bakıyorsunuz dünyanın en büyük ekonomisi Amerika. Bizde ilk 5’e girmiyordu ihracat pazarında. Bir yanlış var bu işte. Şimdi yeni yeni başlıyoruz. Benim inancım, Türkiye mobilya sanayiinde Çin ve Polonya’nın arkasından gelip onların yerini alacaktır. Çok büyük bir yerleşik kapasite var ve her gün gelişiyor. O yüzden de biz holding olarak Türkiye’nin bugününden çok mutluyuz ve yarınından çok çok ümitliyiz. |