b>Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın yeni bir hayali var: Tepebaşı’ndaki eski TRT binasının yerine İstanbul’a gerçekten yakışacak bir kültür kompleksi. Vakfa 160 milyon dolara mal olacak projeyi iki yıl önce ünlü Amerikalı mimar Frank Gehry çizmiş bile.
İnan Kıraç ile birlikte İstanbul’da, Tepebaşı’nda 19. yüzyıl sonlarında İtalyan mimar Guglielmo Semprini tarafından inşa edilmiş tarihi binanın beşinci katındayız. Semprini, birkaç bina ötedeki Büyük Londra Oteli’nin de mimarı aynı zamanda. Tepebaşı’na damga vurmuş binalar onun elinden çıkmış.
Bulunduğumuz binada Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın yeni hizmete giren İstanbul Araştırmaları Enstitüsü var. Beşinci katın tam karşısına ise yeşil bir demir yığını halindeki eski TRT binası denk düşüyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın, Tepebaşı’nda Pera Müzesi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nden sonra eski TRT binasında bir kültür kompleksi hayali var. İstanbul’a gerçekten yakışacak bir kompleks.
Hayal diyorum ama projesi hazır. İki yıl önce ünlü Amerikalı mimar Frank Gehry çizmiş. Gehry, Bilbao’daki Guggenheim Müzesi’nin mimarı. Guggenheim Müzesi’nden sonra, kimsenin bilmediği İspanya’nın bu küçücük sanayi şehri dünyaya açılmış. Gehry, Bilbao’nun kaderini değiştiren adam.
İnan Kıraç oturduğu yerden kalkıyor. Elinde bir kitapçıkla dönüyor. Frank Gehry’nin İstanbul’da, Tepebaşı’ndaki eski TRT binasının yerine çizdiği proje karşımda. 21. yüzyıl İstanbul’unun projesi bu. Bir yanda Semprini’nin klasik binaları , diğer yanda modernist çizgiler taşıyan bir kompleks. Keşke gerçekleşse. Keşke İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti unvanını alacağı 2010 yılına yetişse.
Ama işte araya bürokrasi girince İstanbul’a resmen çağ atlatacak proje havada kalıyor. "Projeyi hem Başbakan Erdoğan hem İstanbul Belediye Başkanı gördü. Her ikisi de beğendi ve onayladı" diyor İnan Kıraç.
TRT binayı 2002’te 4 milyon dolara satışa çıkarmış. Alan çıkmamış. Şimdi Suna ve İnan Kıraç Vakfı 8 ila 10 milyon dolar teklif ediyor. Ancak İstanbul Belediyesi’yle TRT arasındaki bazı bürokratik işlemlerden ötürü satış gerçekleşmiyor. 2010 yılı kapıda. Bürokrasi biraz elini çabuk tutsa.
500 Bin Turist
İnan Kıraç, "Binayı önce belediyenin satın alması gerekiyormuş. Vakıf ondan satın alacak" diye anlatıyor. "Frank Gehry bu binanın esasında bize bir liraya satılması gerektiğini söylemişti. Ama parasını ödemeden bir şey yapmak istemiyorum. Hem Koç Üniversitesi’nde, hem Ford Otosan arazisinde yaşadıklarımız büyük haksızlıktı" diye ilave ediyor.
Frank Gehry en son İstanbul’a gelmiş. Vakfa 160 milyon dolara mal olacak projesini çizmiş. İnan Kıraç, Gehry’nin Türkiye’yi en az 25 kere ziyaret ettiğini anlatıyor. "Türkiye’ye, İstanbul’a ve Mimar Sinan’a tutkun. Gehry 78 yaşına gelmiş. 80 yaşında işi bırakmak niyetinde. 21. yüzyıla atacağı son damganın İstanbul gibi büyülü bir şehirde olması arzusunda" diyor.
Frank Gehry, İstanbul’a ziyaretlerinden birinde şunu söylüyor İnan Kıraç’a: "Kültür kompleksi projesi tamamlandığında her yıl İstanbul’a fazladan 500 bin turist gelmediği takdirde senden para almayacağım".
Kıraç Vakfı’nın işi uzadığından ünlü mimar bu aralar Paris’te Louis Vuitton Müzesi üzerinde çalışıyormuş.
İnan Kıraç "Gehry ile temasımız devam ediyor. Binayı vakit geçmeden satın alabilirsek, belediyenin de yıkım aşamasında sağlayacağı bazı imkanlarla projeyi 2010 yılına yetiştirebiliriz" diyor.
Kahpe Bizans Mı
Gehry’nin ardından Kıraç ile sohbet kapılarını yeni açan İstanbul Araştırmalar Enstitüsü üzerinde yoğunlaşıyor. Gehry’nin projesi bir yana enstitü İstanbul’da büyük bir boşluğu dolduracak.
Üç imparatorluğa, Roma, Bizans ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehri düşünün. Böyle bir şehrin envanteri yok. Bizans’tan, Osmanlı’dan neler kalmış kimse tam olarak bilmiyor. Ahşap binalarını, mezarlıklarını ve insanlarını yitirmiş bir şehir. Belleği yarım yamalak.
İnan Kıraç "İstanbul dünyanın en güzel şehri. Öyle zenginliklere sahip ki kimse bilmiyor, sahip çıkmıyor. Bizans’a örneğin hep "Kahpe Bizans" demişiz. Oysa dünyada Bizans’tan kalmış eserleri görmek, ortaya çıkartmak için bir servet ödeyebilecek insanlar var. Onlarla çalışabiliriz. Ortak projeler üretebiliriz" diyor.
İstanbul Araştırmalar Enstitüsü’nde Cumhuriyet ve Osmanlı araştırmaları bölümlerinin açılacağını duyan bizantologlar kütüphanelerindeki bazı kitapları bağışlamış. İstanbul Araştırmalar Enstitüsü, İstanbul’da yetişen genç kuşağı gerekli bilgi donanımını verecek kapasitede. Zamanla daha da gelişecek. Üniversitelerde kürsüler kuracak.
"Burası vakfın "hakiki evladı." Herkesin sahip çıkması gerek" diyen İnan Kıraç sohbetin sonunda sözü sevgili karısı Suna Kıraç’a getiriyor: "Suna çok akıllı kadındır. İstanbul’a bir şey yapalım derken müze ve kültür kompleksinin yanı sıra enstitünün bir atar damar vazifesi yapacağını gördü. Sanayiciden bir kültür ve sanat adamına dönüştüysem bu Suna sayesindedir."
|