Gökdelenler modern şehir mimarilerinin olmazsa olmazları. Küresel şehirler,
imajlarını çoğunlukla belli bölgelerde yoğunlaşan gökdelenlerin oluşturduğu
siluetlerle pazarlıyor. İstanbul da son çeyrek yüzyılda bir ekonomi merkezi
haline gelmesine paralel olarak hızla yeni gökdelenlere kavuştu. Çoğunlukla
Maslak ve Zincirlikuyu çevresinde kümelenen
gökdelenler birbiri ardına yükselirken çeşitli eleştiriler de
beraberinde yükseldi. Öncelikli eleştiri mimarlardan gelmişti. Maslak’taki
gökdelenlerin yapımı sırasında uzaklık ve yükseklikle ilgili evrensel
kriterlerin göz ardı edildiği söyleniyordu. Dolayısyla Maslak birbirine yakın
gökdelenlerden oluşan modern bir gecekondu semtine benzemişti.
Son dönemdeyse gökdelenlerle ilgili başka bir tartışma
konusu var; İstanbul’un iklimine olan etkileri. Konu hakkında
görüşüne başvurduğumuz Meteoroloji Uzmanı Mikdat Kadıoğlu da
yüksek binaların özellikle bulundukları konum sebebiyle İstanbul'un ikliminde
oynamalara sebep olabileceğini onaylıyor. İstanbul’da iklim ve hava şartları
üzerinde rol oynayan iki ana rüzgârın kuzeydoğudan esen poyraz ve güneybatıdan
esen lodos olduğunu ve İstanbul’un kuzeyinde kümelenen yüksek yapıların kuzeyden
gelen serin ve sert rüzgârları engellediğini söylüyor.
İstanbul’daki iklim dengesizliği yazdan çıkıp kışa girerken kendisini daha
çok gösteriyor. Hava sıcaklıkları ve rüzgar şiddeti birkaç gün arayla bile
hissedilir derecede farklılıklar gösterebiliyor. Bunun standart dışı bir değişim
olduğunu söylemeye gerek bile yok. Peki burada gökdelenlerin etkisi ne kadar?
Kadıoğlu’na göre gökdelenlerin en önemli etkisi şehir içindeki hava
sirkülasyonunu azaltmaları. Sirkülasyon azalınca da sıcak hava şehir içinde dış
etkilere maruz kalmadan sürebiliyor. Ancak Belgrad Ormanı yönünden esen sert
rüzgârlar gökdelenlerin arasından bir çıkış bulduğunda sıcaklıkta ve hava
şartlarında ani değişimler yaşanıyor.
Kadıoğlu, İzmir’de bugüne kadar yapılan yüksek binaların
dağlara dik olarak tasarlanmasını örnek gösteriyor. Böyle bir çalışmanın sebebi
İzmir Körfezi’yle içten gelen rüzgârlar arasındaki sürkülasyonu
korumak. İstanbul’daysa görünen o ki böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulmamış.
Sirkülasyonun azalmasının bir diğer etkisiyse Kadıoğlu’na göre şehirdeki hava
kirliliğinin arttırması. Gökdelenlerin potansiyel bir tehlikesiyse şehrin
güneşlenmesine engel olmaları. Eğer yüksek yapılar bu hızla artmaya devam ederse
ilerde İstanbul iklimini büyük değişiklikler bekliyor. Aslında bu değişikliği
Maslak ölçeğinde daha şimdiden görmek mümkün. NTV Hava Durumu Spikeri Gökhan
Abur, 2009’da yaptığı açıklamada normalde İstanbul’un en çok kar yağışı alan
yerlerinden biri olan Maslak’ta son yıllarda sık sık sis görülmesini
gökdelenlere bağlamış ve “Gökdelenlerin yüzeyine çarpan rüzgârlar dokuz kat
hızlanıyor ve aynı hızla yapıların tepesine bindiğinde yere iniyor ve soğuk ani
bir şekilde artıyor” demişti.
Depreme sebep olurlar mı?
İstanbul’un kaçınılmaz gerçeği olan depremlerle ilgili pek de
dillendirilmeyen bir tartışma ise gökdelenlerin depreme sebep olabilecekleriyle
ilgili. Burada yapının depreme dayanıklı olmasından daha çok üstlerinde
bulundukları araziye uyguladıkları basınç konu ediliyor. 2005’te İngiliz
Guardian gazetesinde yapılan bir araştırma, o yıl Tayvan’ın başkenti
Taipei’de oluşan iki büyük depremin sebebinin şehirdeki 508
metrelik dev gökdelen olduğunu öne sürüyordu. Bina bölgede yer alan fay hattını
uyguladığı basınçla genişletmişti ve büyük depreme davetiye çıkarmıştı. Üstelik
Taipei bölgesi dev gökdelen yapılmadan önce üzerinden aktif deprem kuşağı
geçmeyen bir yer olarak biliniyordu. Yeraltındaki hareketlenmeyse binanın
inşaatının yükselmesine paralel olarak başlamıştı. Tayvan Normal
Üniversitesi’nden Jeoloji Uzmanı Cheng Lin, gökdelenin altında
bulunan yumuşak kayalar sayesinde eski bir fay hattını harekete geçirmiş
olabileceğini söylüyordu. Kaliforniya Üniversitesi’nden John
Vidale’yse bir binanın ne kadar yüksek olursa olsun 10 kilometre
altındaki toprağı büyük bir deprem yaratacak şekilde etkileyemeyeceğini
savunuyordu...
İstanbul’un silueti değişti
İstanbul son yıllarda tam bir gökdelenler kenti haline geldi. Sırf Maslak
değil Anadolu yakasında Ataşehir ve Kozyatağı da gökdelenlerin sıkça bulunduğu
yerler. İstanbul'daki ilk gökdelenler yüz metreye yakın yükseklikleriyle Maya
Center ve Sabancı Center'dı. Yeni binyılla birlikteyse gökdelen yapımında adeta
patlama yaşandı. Hem alışveriş merkezi hem de konut içerme özellikleriyle çok
kullanışlı yapılar olarak şehrin sosyal hayatını da etkileyen gökdelenler birer
cazibe merkezi haline geldi. 152 metrelik boyuyla Polat Tower, 140 metrelik Elit
Residance, 120 metrelik Metrocity sırf görüntüleriyle şehrin siluetinde değil
aynı zamanda çevrelerinde sosyal ve ekonomik değişimler de yarattı. Kanyon ve
Astoria gibi gökdelenler de insanların yeni buluşma noktaları haline geldi.
Yakın gelecekte İstanbul birçok yeni gökdelenle tanışacak. Trump Towers, Garden
Plaza ve bürokratik engelleri aşarsa burgu kuleler İstanbul’un yeni yüksek
yapıları olacak.
|