Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Girdi Tedariğine Yeni Strateji

Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), TOBB, TÜSİAD, TİM, MÜSİAD, TUSKON ve diğer sektör temsilcilerinin katıldığı toplantıyla açıklandı. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan tarafından açıklanan GİTES'in 'tedarikte güvenlik', 'maliyette etkinlik' ve 'ihracatta rekabet olmak üzere üç ana hedefi olacak. Devlet Bakanı Çağlayan, hurdanın, bugün Türkiye'nin enerji

yapi.com.tr / AA
Girdi Tedariğine Yeni Strateji

Foto: Salih Zeki Fazlıoğlu (AA)

Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), TOBB, TÜSİAD, TİM, MÜSİAD, TUSKON ve diğer sektör temsilcilerinin katıldığı toplantıyla açıklandı. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan tarafından açıklanan GİTES'in 'tedarikte güvenlik', 'maliyette etkinlik' ve 'ihracatta rekabet' olmak üzere üç ana hedefi olacak. Devlet Bakanı Çağlayan, hurdanın, bugün Türkiye'nin enerji hariç en önemli ithal ara malı kalemi olduğuna işaret ederek, ''5 milyon yerine 10 milyon ton hurdanın yurt içinden karşılanması, cari fiyatlardan yaklaşık 2,5 milyar dolarlık kaynağın yurt içinde kalması anlamına gelmektedir'' dedi. Sadece ihracat yapıp ithalata kapıyı kapatmanın mümkün olmadığını söyleyen Çağlayan, ''Türkiye'de sanayi üretimi ile ara malı ithalatı arasında yüzde 86 düzeyinde bir paralellik vardır. 2010 yıl itibariyle ara malı ithalatı toplam ithalatın yüzde 71'ini, enerji dışı ara malı ithalatı ise toplam ithalatın yüzde 64'ünü oluşturuyor. Bu rakamlar bize bu konunun ne kadar önemli olduğunu çok net bir şekilde gösteriyor. Ara malı ithalatı önemli ama ülkemize daha fazla katma değer bırakmak, ithalat bağımlılığını azaltmak, girdi tedarikinde güvenli ve sürekliliği sağlamak ondan çok çok daha önemlidir'' diye konuştu. 
    
Bakan Çağlayan, programı kısa, orta ve uzun bir dönem olarak belirlediklerini, kısa dönemde ihracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli girdi tedariki açısından izlenecek yol haritası oluşturmak, orta ve uzun dönemde ise ihracatın ara malı ithalatına olan bağımlılığı azaltacak, yurt içinde ara malını daha fazla üretecek, kaynak verimliliğini ve daha fazla katma değerin yurt içinde kalmasını sağlayacak nitelikte politikalar geliştirmenin hedeflendiğini kaydetti. Zafer Çağlayan, ''Bundan sonra teşvik sistemleri de girdi tedarik stratejisinin çıkmış olduğu bulgulara göre yapılacaktır. Bu, sanayi stratejisi ile beraber ortak bir bileşen olarak ortaya çıkacaktır'' dedi.
    
Zafer Çağlayan, sektörel bazlı çalışmalara, demir-çelik sanayi ile başlandığını, otomotiv ve makine sektörleri ile devam edildiğini, önümüzdeki dönemde de kimya, tekstil, tarım ve gıda sektörlerinin ele alınacağını bildirdi. Çağlayan, ''2011 yılı sonuna kadar belirlemiş olduğumuz tüm sektörleri bitireceğiz. Bitirdikten sonra Türkiye'nin yeni dönemdeki yatırım ve üretim destek sistemi bu stratejide belirtilen durumlar göz önüne alınarak yapılacaktır'' diye konuştu.
    
Demir-çelik sektörü
    
Dünyanın en önemli ülkelerinin girdi tedariki konusunda neler yaptıklarını tek tek incelediklerini anlatan Çağlayan, özellikle AB, ABD, Japonya, Güney Kore ve Çin'in girdi tedarik stratejisi ile küresel ekonomiye yön verdiğini ifade etti. İlk çalışmaları demir-çelik sektöründe yaptıklarını belirten Bakan Çağlayan, şöyle devam etti:
    
''Türkiye 2000-2010 yılları arasında Çin ve Hindistan'dan sonra çelik üretimini dünyada en çok artıran üçüncü ülke konumunda. Ülkemiz, 2010 yılı itibariyle ürettiği ham çelik miktarıyla dünyanın 10. büyük üreticisi konumuna gelmiş ve dünyadaki payını yüzde 1,7'den yüzde 2,1'e çıkarmıştır. Sektörün kronik sorunu olan yassı çelikteki kapasite yetersizliği, son yıllarda devreye giren ve yakın zamanda devreye girecek olan kapasitelere bağlı olarak ortadan kalkacak ve ülkemiz önümüzdeki dönemde net ihracatçı konumuna gelebilecektir.''
    
Yurt içi hurda tedarikinin önemi
    
Sektörün değer itibariyle en önemli girdisi konumundaki hurdanın bugün Türkiye'nin enerji hariç en önemli ithal ara malı kalemi olduğuna dikkati çeken Bakan Çağlayan, şunları kaydetti:



''Türkiye, 2008 yılında 9 milyar dolarlık, 2010 yılında ise 7 milyar dolarlık hurda ithal etmiştir. Bu tutarlar 2008 ve 2010 yılları için Türkiye'nin dış ticaret açığının sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 10, cari işlemler açığının ise yüzde 21 ve yüzde 15'ine denk gelmektedir. Dolayısıyla bu alanda sağlanabilecek küçük çaplı bir maliyet tasarrufu dahi yalnız sektör firmalarımızın rekabet gücüne büyük katkısı açısından değil, tek başına makroekonomik değerler açısından da son derece faydalı olacaktır. İzleyen dönemde devreye girmesi planlanan yeni yatırımlar ve kapasite artışları, hurda ihtiyacının artacağını ve yurt içi arzın sınırlı olması nedeniyle açığın büyüyeceğini göstermektedir. Mevcut kapasite kullanım oranları üzerinden yaklaşık 23 milyon ton hurda kullanımının, 2015 yılında 34 milyon tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sektörün rekabet gücü açısından bu denli önemli olan hurdada ülkemiz, dünyada demir-çelik hurda yeterlilik oranı en düşük, ithalata bağımlılığı ise en yüksek ülkedir.
    
Hurda konusunda bir diğer çok önemli husus da iç kaynağın geliştirilmesidir. Sektör yılda yaklaşık 5 milyon ton hurdayı yurt içinden karşılamakta, iç kaynağın en iyi şekilde değerlendirilebilmesi halinde bugün bile bunun 10 milyon tona çıkarılabileceği öngörülmektedir. 5 yerine 10 milyon ton hurdanın yurt içinden karşılanması, cari fiyatlardan yaklaşık 2,5 milyar dolarlık kaynağın yurt içinde kalması anlamına gelmektedir.''
    
İçişleri Bakanlığı aracılığıyla 81 ilin valiliğine gerekli yazıların gönderildiğini anlatan Çağlayan, Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar bu konuda bir eylem planı belirlenerek, yurt içi hurda tedarikinde bu işin öneminin kapsamlı bir şekilde ele alınmaya başlandığını belirtti. Çağlayan, ''Ümit ediyoruz ki bu konu bir yılda 2,5 milyar dolarımızın Türkiye'de kalmasını sağlayacak ve ithalat bağımlılığımızı azaltacak önemli bir faktör olacaktır'' dedi.
    
Yüksek maliyetli zenginleştirme tesisleri kurulması ihtiyacı
    
2010 yılında gerek demir cevherinde gerek koklaşabilir taşkömüründe birer milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildiğine işaret eden Çağlayan, sektörün diğer önemli girdisi olan koklaşabilir taşkömürünün tedarikinde görülen dışa bağımlılığın benzer sorun yarattığına dikkati çekti. Çağlayan, ''Türkiye'de halihazırda işletilen ya da işletilebilir nitelikteki 31 yatakta toplam 113 milyon ton cevher rezervi bulunmaktadır. Ekonomik olarak işletilebilir demir kaynaklarımız, ülkemiz cevher talebini ancak 10 yıl karşılayabilecek düzeydedir. Bu çerçevede ülkemiz entegre demir çelik fabrikalarının yıllık 11-12 milyon ton demir cevheri ihtiyacına karşılık, yurt içinde 5 milyon ton civarında demir cevheri üretilmektedir. Halihazırda koklaşabilir kömür yurt içi üretimi, sektör ihtiyacının sadece yüzde 8-10'unu karşılayabiliyor'' diye konuştu.

Çalışmalar sonucunda yurt içinde maden rezervi tespit çalışmaları, teknik inceleme ve analizlerine hız verilmesi; lojistik altyapının geliştirilmesi ve işletilemeyen sorunlu yatakların işletilebilmesi için yüksek maliyetli zenginleştirme tesislerinin kurulması ihtiyacının ön plana çıktığını belirten Çağlayan, bu unsurlardan lojistik altyapı konusunun tüm sektörlerin girdi tedariki için önem taşıması itibarıyla GİTES kapsamında müstakil bir başlık olarak ayrıca ele alındığını ifade etti. Çağlayan, ''Öte yandan, yüksek maliyetli yapısı nedeniyle kurulamayan ve uluslararası mükellefiyetlerimiz nedeniyle devlet yardımı verilemeyen zenginleştirme tesislerine, mükellefiyetlerimize halel getirmeden devlet yardımı verilebilmesini teminen yoğun temaslar başlattığımızı belirtmek isterim'' dedi.
    
Türk demir-çelik sektörünün kullandığı ana ferro-alyajlardan hiçbirinin Türkiye'de üretimi bulunmaması nedeniyle 2010 yılı itibarıyla sektör ihtiyacı paralelinde 650 milyon dolarlık ferro-alyaj ithal edildiğini söyleyen Çağlayan, ''Ülkemizde elektrod üretimi de bulunmamaktadır. Refrakter üretimi bulunmakla birlikte, ana girdisi fused-manyezitteki yüksek enerji kullanımı, bu alanda mevcut kapasitenin yeterince kullanımına ve ilave yatırıma imkan vermemektedir'' dedi.

Enerji yoğun üretim gerektirmesi nedeniyle kurulu kapasitenin ülke ihtiyacının ancak yüzde 10'unu karşılayabildiği birincil alüminyumda 2010 yılında 1,8 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildiğini dile getiren Çağlayan, yine aynı yıl cari fiyatlarla yaklaşık 750 milyon dolar tutan bakır konsantresinin de enerji yüksek üretim kapasitesindeki açık nedeniyle işlenemeden ihraç edildiğini belirtti. Çağlayan, yalnız demir çelik ve demir dışı metaller sektöründe enerji maliyetleri nedeniyle Türkiye'de üretimi bulunmayan ya da kıt olan girdilerin yıllık toplam ithalatının 4 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyledi. Hurda, demir çelik sanayi tesislerinin toplam üretim maliyeti içinde yaklaşık yüzde 70'lik paya sahip bulunduğuna işaret eden Çağlayan, bu alanda yapılacak bir yurt dışı yatırım suretiyle, uzun vadeli tedarik güvenliğinin temini yanında, yaklaşık yüzde 10'luk aracı paylarının devre dışı kalmasının sağlanacağını, bu suretle nihai ürün maliyetlerinde yüzde 7'lik net bir düşüş temin edilebileceğini kaydetti.

ETİKETLER: ekonomi kurum
http://www.yapi.com.tr/haberler/girdi-tedarigine-yeni-strateji_86433.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!