Sultanahmet'ten az aşağıya salınıp Kadırga
meydanına inen biri, orada oturmuyorsa ya kaybolmuştur ya da ecnebi
turistlerden biridir. Bu böyledir, adımlarımız bizi, yayla yolunu ezber etmiş
uzun kulaklı arkadaşlarımız gibi, hep aynı patikanın üzerinde yürütür. Göz
ucuyla baktığımız yokuşlardan birine kaptırıp gitsek kendimizi bir İstanbul
sokağına çıkacağız hâlbuki hem de gerçek bir sokağa... Göreceğimiz evler, öyle
beton üzeri ahşap kaplamalı değil, gerçek evler... Önceki asırdan bu yana,
havanın, suyun, rüzgârın, insanın tahribatına omuz omuza direnmiş; ama ne garip
ki yine insan nefesiyle yaşamış bu evler görücüye çıkacak kızlar gibi süsleniyor
şu ara. Çürüyen tahtaları değiştiriliyor, çatıları, saçakları onarılıyor,
cepheleri boyanıyor, pencereleri plastikten kurtarılıyor ve sonunda göğsüne
takılan bir nişanla onurlandırılıyor; "II. Grup Tarihi Eser-İstanbul Büyükşehir
Belediyesi KUDEB tarafından onarılmıştır." Belediyeyi tanıyoruz da kimdir bu
KUDEB, pek bilmiyoruz. Bu evleri niye onarıyor, bu sokağın
özelliği ne, böyle güzelleşecek kaç sokak var daha? Sokağın bir ucundan ötekine,
ne çok soru işareti!
KUDEB yani Koruma Uygulama Denetim Bürosu'nun görevi eski
eserleri korumak. Müdür Şimşek Deniz, yalnızca Kadırga'da
değil, Süleymaniye ve Zeyrek'te de ahşap evleri onarmak, sokakları
güzelleştirmek, çeşmeleri ihya etmekle meşgul şu günlerde. Listede Ayrancı,
Parmaklık ya da Kayserili Ahmet Paşa gibi hoş sokaklar da var; ama biz rotayı
Şehsuvar Bey'e kırıyoruz; çünkü burası, kol kola veren,
karşılıklı bakışan evleriyle tipik, geleni gideni eksik olmayan civcivli bir
osmanlı sokağı... Evlerin restorana, pansiyona dönüştürüldüğü turistik
sokaklardaki yapaylık burada yok. Meydanı, camisi, çeşmesiyle küçük ölçekli,
mütevazı ve haliyle insana yaraşır bir sokağın bütün güzellikleri daha ilk
bakışta seziliyor. Elinde ekmek poşetiyle evine dönen bir aile babası yürüyor
kıyıdan, okul çantalarından kurtulup sokağa fırlayan çocuklar yakan top oynuyor,
ev kadınları camdan cama muhabbet ediyor, herkes herkesi tanıyor, selamlar
alınıp veriliyor ve alttan alta bir fısıltı dolaşıyor: "Evlerin hepsi onarılacak
mı acaba? Eğer öyleyse sonra ne olacak?"
Altı ay içinde sekiz evi restore eden KUDEB, şimdi dokuzuncu bina üzerinde
çalışıyor. Hedef; 2010 bitmeden, yirmiye yakın evi onararak sokağı şehir
mobilyalarıyla süslemek. Sonrasında yayalaştırma çalışması başlayacak, yol
araçlara kapatılacak ve "Biz her gün deprem yaşıyoruz." diyen Meryem Yıldırım,
rahat bir nefes alacak. Şehsuvar Bey'in kırk yıllık sakini Meryem teyze,
"Onarmasalardı kafama düşecekti, o kadar çürüktü." dediği cumbanın altına iki
iskemle atıyor ve "Eskiden İstanbul burasıydı kızım." diyor, İstanbul'un hâlâ
'burası' olduğunu unutmuş gibi, elimizde kalan üç beş ahşap eve dört elle
sarıldığımızı görmezmiş gibi... Hakkı da var aslında, güzel günler yaşandı ve
bitti onun için, şimdi ne evler o eski evler, ne komşular o eski komşular...
Otuz yıl önce kapısını bile kilitlemezmiş Meryem teyze, gece düğünden dönen
akrabalar, kimseyi uyandırmadan alt katın sedirlerine kıvrılıverirmiş.
İstanbullu ev sahiplerinin sokağı henüz terk etmediği günler... Meryem teyze
şimdi bile keyifleniyor anlatırken: "Yazın kapıların önüne minderleri atardık,
sen yaparsın zeytinyağlı dolma, ben yaparım kısır, gece yarısına kadar oturup
söyleşirdik. Kimse kalmadı şimdi, ölenler öldü, ölmeyenler beton binalara
aldanıp Bakırköy'e, Etiler'e hatta Avcılar'a taşındı. Sonra pişman oldular,
evleri geri almak istediler; ama kim verir?"
Birtakım 'yetkili' adamların vaktiyle yıkıp kaldırmak istediği; ama tarihî
eser olduğu için dokunamadığı bu evler, ziyadesiyle kıymetli şimdi. Nazar
boncuğu ve Türk bayrağıyla süslediği evini Çemberimde Gül Oya, Karagümrük
Yanıyor, Yalan Dünya ve Elveda Derken gibi diziler için kiraya veren Meryem
Yıldırım'ın sözleri ahşaba güzelleme gibi: "Betonda bir sene oturdum, nefes
alamadım, ağrılar sızılar arttı. Bu evler hava alır ama, ferahtır. Yazın sıcak
olmaz bunalmazsın, kışın altta soba yak, üst odalar sanki kaloriferli daire...
Üç tane apartman dairesi verseler yine de değişmem evimi."
|