STRONG>Gedikpaşa İlköğretim Okulu'nun yasal süreç çarpıtılarak
'III. derece ticaret alanı'na dönüştürülmesinin ardından, Eylül
2007'de Şehir Plancıları Odası İstanbul
Şubesi tarafından açılan iptal davasında, yürütmenin
durdurulması kararı verildi. Oda, Ocak 2008’de Gedikpaşa olarak da
bilinen, Eminönü Mimar Kemalettin Mahallesi, 117 pafta, 624 ada, 31 parsele
ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 15.05.2007 tarihinde onanan
1/5000 Ölçekli Tarihi Yarımada (Eminönü) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
değişikliği ile 1/1000 Ölçekli Tarihi Yarımada (Eminönü) Koruma Amaçlı Uygulama
İmar Planı değişikliğine karşı, kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama
esaslarına aykırılığı nedeniyle öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemi ile dava açmıştı.
Yazılı bir açıklama yaparak mahkeme kararını
değerlendiren Oda, "9. İdare Mahkemesi tarafından verilen bu kararla,
Gedikpaşa okulunun bulunduğu alanın yapılacak olan plan tadilatıyla çeşitli rant
gruplarına pazarlanmasının önüne geçilmiş, Tarihi Yarımada’nın geri dönüşü
olanaksız zararlara uğraması engellenmiştir" yorumunda bulundu.
Şehir
Plancıları Odası, dava konusu plan değişikliğine, kamu yararı yerine özel yararı
gözetmesi, 'arkeolojik, tarihi, kültürel ve doğal değerlerin korunması' amacını
taşıyan koruma amaçlı imar planının özüne ve amaçlarına aykırı yapılaşma ve
kullanım yoğunlukları getirmesi gibi nedenlerle hukuka ve şehircilik
ilkelerine, mevzuatta tanımlanan 'koruma amaçlı imar planı değişikliği'
ile ilgili koşulları yerine getirmediği için de 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununa aykırılıklar taşıdığı; getirdiği yoğunluk ve
kullanım değişikliği ile de plan ana kararlarını, sürekliliğini ve bütünlüğünü
bozduğu gerekçeleriyle karşı çıkıyordu.
Davaya gerekçe olan itiraz
noktaları arasında, satış işleminden sonra, planlarla satışa konu parsellerde
sınırlı değişiklikler yapılarak, semt konağı yerine 'III. derece ticaret alanı'
kullanımı getirilmesi, plan değişikliklerinin kamu yararı amaçlı olmadığı ve
anılan parselin yeni sahiplerinin menfaatlerini arttırıcı nitelikte olması,
“Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması,
Gösterimi, Uygulaması, Denetimi ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait
Yönetmelik”in, kamu yararının, arkeolojik, tarihi, kültürel ve doğal değerlerin
korunmasının zorunlu kılması gibi durumların dışında, 'zorunlu olmadıkça' koruma
amaçlı imar planı değişikliği yapılmasını mümkün kılmaması, yine bu tanım
çerçevesinde, koruma amaçlı imar planı değişikliğinin, 31.05.2005 tarihli 1/5000
Ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Tarihi
Yarımada Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının 'ana kararlarını, sürekliliğini,
bütünlüğünü, teknik altyapı ve sosyal donatı dengesini bozacak nitelikte' olması
ve 'bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere' dayanmaması, dava konusu plan
değişikliğinin donatı alanlarını azaltıcı nitelikte olması, plan değişikliği
için ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınmadığı gibi, bölgesi içinde
eşdeğer büyüklükte bir alan da ayrılmamış olması, plan kademelenmesi ilkesine de
açıkça aykırılıklar taşımakta olması, üst ölçekli planların tanımladığı koruma
yaklaşımlarına aykırılık göstermesi gibi noktalar bulunuyordu.
9. İdare
Mahkemesi’nin, 06.01.2010 tarihli bilirkişi raporuna dayanarak verdiği kararda,
Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı İmar Planlarının, Tarihi Yarımada içerisinde
bütüncül planlar olduğu belirtiliyor. Parsel bazında semt konağı işlevinin
kaldırılarak ticaret işlevinin getirilmesine yönelik kararın, donatıların plan
bütünü içinde değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılarak, 3194 sayılı yasa ve
İmar Planlarının Yapımına Dair Yönetmeliğin imar planlarında bulunan sosyal ve
teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin
değiştirilmesine dair plan değişikliklerinin zorunluluk olmadıkça yapılmayacağı
yönündeki hükümlerinin gözönüne alınmamış olduğuna dikkat çekiliyor.
Kararda ayrıca, taşınmazdaki tescilin bazı gerekçelerle kaldırılması sonrasında,
parselin tamamını kaplayan bir yapılaşma imkanı verilerek bina yoğunluğunun
yeniden daha da artırılmasının, kamuya ait bir yerin satışını da etkileyici bir
nitelik taşıdığı ve bu durumda da kamu zararının sözkonusu olduğunun
anlaşıldığı, tesis edilen plan tadilatının hukuka ve mevzuata uygun olmadığı
sonucuna varılıyor. "Hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin,
uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceği gerekçesiyle yürütmenin
durdurulmasına karar verilmiştir" deniliyor.
|