Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

GDO Yasak mı?

23 Ağustos 2009’da Bandırma limanında GDO’ya Hayır Platformu, yerel bileşenleri ile “Aklınızdan Geçirmeyin” başlıklı basın açıklamasını yaptı. Bursa, Erdek ve Bandırma’dan katılanlarla yapılan basın açıklamasında “Tarlaya ektim soğan, yemesin Unakıtan”, “Gözümüz üzerinizde” sloganları atıldı. Basın açıklamasından sonra platform üyeleri, halka

Radikal İKİ
GDO Yasak mı?

2009 yaz aylarında barış isteyen kadınlardan sonra en politik grup, köylü kadınlardı. Tek farkları görünür olmamalarıydı. Köy minübüslerinde bir önceki yıldan ayırdıkları tohumluklardan ürün alamadıklarını yakınarak anlatan kadınlar, her geçen gün tohum şirketlerine bağlı kaldıklarını kendi dillerince anlatıyorlardı. Yaşadığım köyde bir önceki yıl ayırdığı salatalık tohumundan bu sene dikenlik çıktığını öfkeyle anlatan, hayatını toprağa vermiş nineler, nerden bilsin hibrit ekmemesi gerektiğini ya da hibrit ektiğinde ondan bir sonraki yıl tohum alamayacağını. Hibritler ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) topraklarımızı adım adım istila ediyor. Peki bunca yıldır ninelerimizden, dedelerimizden bize miras kalan tohumlarımıza neler oluyor, nereye gidiyorlar?

Tohum Bankası

23 Ağustos 2009’da Bandırma limanında GDO’ya Hayır Platformu, yerel bileşenleri ile “Aklınızdan Geçirmeyin” başlıklı basın açıklamasını yaptı. Bursa, Erdek ve Bandırma’dan katılanlarla yapılan basın açıklamasında “Tarlaya ektim soğan, yemesin Unakıtan”, “Gözümüz üzerinizde” sloganları atıldı. Basın açıklamasından sonra platform üyeleri, halka “hibrit ve GDO’lu olmayan, geleneksel-yerel tohumlar” dağıttı. Basın açıklamasını yapan Kadir Dadan, altın kesesi içine konulmuş tohumları iyi saklamamız ve çoğaltmamız gerektiğini, yakında altın kadar kıymetli olacaklarını söyledi. Belki de bu yüzden Microsoft’un kurucusu, dünyanın en zengin adamlarından Bill Gates servetini bir tohum bankasına yatırıyordu. Bill/Melinda Gates Vakfı, Rockefeller Vakfı, Monsanto, Dupont ve Syngenta gibi gıda tekelleri ile Norveç hükümeti, Kuzey Kutbu’nda, Arktik Okyanusu yakınlarında Barents Denizi’nde, Norveç’e bağlı olan Svalbard Adalar grubuna bağlı olan Spitsbergen adasında bir tohum deposu kuruyorlar.

Longyearbyen köyünde bir dağın içine kurulan tohum deposu, F. William Engdahl’ın yazdığına göre, banka hareket sensörleri olan çifte sıcak hava dalgası korumalı kapılar, iki ara bölme ve bir metre kalınlığında çelikle güçlendirilmiş beton duvarlara sahip olacak, tohumlar nemden uzak kalmaları için özel olarak ambalajlanacak, tam zamanlı çalışan personel olmayacak, ama deponun ulaşılamaz bir konumda olması, her türlü insan faaliyetinin izlenmesini kolaylaştıracakmış. Norveç hükümetinin yaptığı açıklamada, tüm dünyadan gelen üç milyon farklı tohum çeşidini içerdiği ve böylece ürün çeşitliliği gelecek için korunabilecekmiş.

Sizce bundan biz ne anlamalıyız? Kıyamet mi yaklaşıyor? Dünyanın dev gıda tekelleri ile bilişimin kralı bir olup 2008 yılında kıyamet için bir tohum bankası kuruyor. Ne tesadüf ki Türkiye Tohum Gen Bankası’nın kurulma kararı da 2008 Şubat ayında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da gerçekleştirilen D-8 Tarım Bakanları Konferansı’nda alınıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından kurulan tohum bankasının işletme hakkı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) veriliyor. 21-24 Temmuz tarihlerinde ise bankanın nasıl işletileceğine dair İzmir’de toplantı yapılıyor. Yapılan toplantıya özel sektörü temsilen Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) katılıyor. Bankayı destekleyen ve Norveç’teki tohum deposu ile bağlantı kurulmasını isteyen Türkiye Tohum Endüstrisi Derneği’nin yönetiminde ise Monsanto ve SYNGENTA temsilcileri bulunuyor. Ne ilginç değil mi, Kemal Derviş tarafından çıkarılan Şeker Yasası gereği kurulan Şeker Kurulu’nda Cargill AŞ temsilcisinin bulunması gibi.

Çiftçi sendikalarını kapatmaya yönelik politikalar devam ederken kurulacak olan Tohum Bankası’nın yönetiminin ve işletilmesinin nasıl olacağına dair söz sahibi olanlar uluslararası tohum ve ilaç tekelleri. Üstelik sicilleri hayli karanlık.

Tohum Bankası’nın kurulmasına dair çalışmalar sürerken kamuoyundan ve konunun muhatabı olan çiftçi sendikaları ve meslek odalarından sır gibi saklanan Biyogüvenlik Yasası üzerine bilinmezlik devam ediyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında Cemil Çiçek’in bebek mamalarında GDO’ya izin vermeyeceklerini söylemesi ile başlayan gerilim, SKY Türk TV’de “Aykırı Sorular” programında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğlu’nun verdiği demeçlerle dindi. GDO ve Biyogüvenlik Yasası ile ilgili bölümünde müsteşar, GDO’ya karşı olduklarını, Türkiye’ye tohum olarak sokulmalarını ve ekilmelerini istemediklerini, Cemil Çiçek’in birkaç hafta evvel verdiği beyanatta GDO’ların önünü açacak bir biyogüvenlik yasasının çıkarılacağı söyleminin, kendisine yanlış bilgilendirilmede bulunulmuş olduğundan kaynaklandığını, aslında böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, biyogüvenlik yasa tasarı taslağı üzerinde çalışmalar devam ettiği için bunu henüz kamuoyu ve sivil örgütlerle paylaşmadıklarını ama bir süre sonra paylaşacaklarını, zaten yasadan önce bir “yönetmelik” çıkartacaklarını, şu anda bu yönetmeliğin hazırlanmakta olduğunu bildirdi. Kanun olmadan nasıl yönetmelik hazırlanır, neyin yönetmeliği olur, henüz bilmiyoruz. Lakin müsteşarın demeçlerinden sonra kendisi hakkında kaygılansak da (Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker öncesi Bakan olan Prof. Sami Güçlü de GDO’lara karşı olduğunu ve yasaklatmak içinden elinden geleni yapacağını söyledikten sonra görevden alınmıştı) bizi rahatlattığını ifade edilebiliriz. Zira GDO’lu ürünler hâlâ ülkemizde yasak. Peki bu yasağa ne kadar uyuluyor?

Yasağa uyuluyor mu?

İşte bunun için 23 Ağustos 2009’da Bandırma limanındaydık. Hatırlanacağı üzere 2007 Mart ayında Toprak Mahsulleri Ofisi, Rusya’dan ekmeklik buğday ile Arjantin, Bulgaristan, Ukrayna, Macaristan ve AB’den tohumluk olmayan mısır ithal etti. Arjantin’den yapılan ve Gleancore isimli şirket üzerinden getirilen mısır, Bandırma ve Derince limanlarından ülkeye sokulmuş, yapılan analizler sonucu ithal edilen bu ürünlerin GDO’lu olduğu anlaşılmıştı. Tavuklara yem olarak kullanılan mısırları, 2008 ve 2009 yıllarında bizler de tavuk yiyerek tüketiyoruz. Aynı İznik Gölü kenarında kurulu olan Cargill tesislerinde üretilen mısırdan yapılan nişasta bazlı şekerin kullanıldığı bisküvi, kola, gofret gibi gıda mamüllerinde tükettiğimiz gibi. Nişasta bazlı şekerin üretimini artırıp başımıza GDO’yu musallat eden Kemal Derviş gibiler ne kadar huzur içinde uyuyordur bilmiyoruz ama ülkemizde GDO’lu ürünleri ekmek, yetiştirmek ve satmak yasak. Peki GDO, yasaksa nasıl oluyor da Bandırma limanından tonlarca GDO’lu mısır girebiliyor? İmzaladığı ve yürürlüğe soktuğu Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne uymakla yükümlü Türkiye, Bandırma limanından hukuk dışı giren GDO’lu ürünlerin hesabını vermelidir.

http://www.yapi.com.tr/haberler/gdo-yasak-mi_71902.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!