Gaziantep’te ‘Tasarımdan Uygulamaya’
TKB’nin “süreklilik ödülü”nü alan Gaziantep, kentlerin geçmişlerini kucaklayarak çağdaşlaşması konusunda “seminer verecek” düzeye gelmiş. Artık sadece “cartlak kebap ve fıstıklı baklava” yemek için değil, “Taymis Kahve”de çayınızı yudumlarken tarihle buluşmak için de Gaziantep’e gitmelisiniz...
Üye belediyelerin “başarılı” koruma projelerini
ödüllendiren Tarihi Kentler Birliği (TKB), aynı başarıyı her
yıl gösterenlere “süreklilik ödülü” vermeye başladı. Bunu ilk
hak eden Gaziantep, Tarsus ve
Osmangazi’ye 23 Mayıs’taki “Beşiktaş
Buluşması”nda “teşekkür” edilmişti. Koruma projelerini “kesintisiz”
sürdürmenin “üyelik koşulu” olduğunu vurgulayan TKB, ödül alan Gaziantep
uygulamalarını 19-21 Haziran’da “seminer konusu” yaptı. Üye belediye başkanları
ve yerel yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen seminere konuk olarak Halep
Valisi Tamer Hacce de gelmişti. |
-
sevgili kubilay kardeşim hassasiyetin ve doğru teşhisin için size teşekkürü borç biliyorum. malesef yıllardır bu işin içinde ter döken biz ustalar hiç bir zaman dinlenmedik ve değer görmedik, yalnızca düşük tekliflerin rağbet gördüğü bu işlerde 30 yıldan beri kırıntılarla veya bir kaç denemeyle başarılamamış en son bizim yapabildiğimiz yerler sayesinde ekmek yiyoruz. her hangi bir ünvan veya maddi güç sahibi olmadığımız için de uzaktan izlemek zorunda kalıyoruz. Benim karşı çıktığım yanlızca bunlar değil sevgili Gaziantebimin taşı toprağı tükenmiş mi ki diğer illerden alınan ucuz maliyetli taşlar kullanılıyor, kalifiye eleman olsa anlayacağım ama hiç bir özelliği aynı olmayan taşların kale restorasyonunda olduğu gibi kilometrelerce öteden belli olmasına rağmen hala kullanımında neden ısrar ediliyor anlamış değilim. yüz yıllar önce bu taşları buradan kullananlar bu işi bilmiyorlar mıydı, hani antebin güzel bir sözü var der ki (EKMEĞİ EKMEKÇİYE VER, BİR EKMEK TE ÜSTE VER) çok yazık göz göre göre bir tarih katlediliyor, çok yazık bu şehre yıllarını emeğini canını vermiş ustalar harcanıyor. saygılarımla YANITLA
-
Çözümü yok mu dediğinizi duyar gibiyim.Elbette ki bunun da bir çözümü vardır ve oldukça da basittir. İlk önce denetleyici mekanizmanın eğitilmesi gerekmektedir. Bu da ancak bu sektörde yıllardır şantiye sahalarında tecrübe edinmiş,restorasyon üzerine eğitim almış, işine hakim kişilerin yaş ve cinsiyetine bakılmaksızın bu acemi kadrolara dahil edilip yetki verilmesi ile olur. Sadece Gaziantep’te değil diğer yerlerde de emin olun bu işi dışarıdan danışmanlığını yapacak insanları kolaylıkla bulabilirsiniz. Bu sektörde yıllarca eli taş ve ahşabın içinden çıkmamış, her türlü eserin onarımında görev almış ustalar mutlak vardır. Bunlara belediyelerde,özel idarelerde,vakıflar bölge müdürlüklerinde ya da il kültür müdürlüklerinde bir oda tahsis etmeniz hem bu eski usta ve sanatkarları onore eder hem de acemi olan personelin ufkunu açar. Bu bulduğunuz eski ustaları aynı zamanda şantiyede çalışacak yeni nesil ustaların eğitiminde de kullanırsınız. Müteahhit sorununu ise ne yazık ki çözmeniz oldukça zordur.Siyasi tezgahlarla iş alınmasına, eğitiminin ve tecrübesinin sorgulanmamasına, aynı zamanda rüşvetin kol gezmesine müsaade edildikçe bu ülkede bu alanda başarılı işler beklemek hayalden öte gidemez. Bu son paragrafta değindiğim müteahhitlerden yıllarca bu ülkenin her yöresinde iş yapmış, işine oldukça hakim ve saygılı, alaylı ya da mektepli tüm müteahhitleri tenzih ederim.Saygılarımla… YANITLA
-
Merhabalar,öncelikle şunu belirtmek isterim ki bunca zamandır kaçak ve çarpık yapılaşma ile kaybolma noktasına gelen eserlerin Gaziantep'te yeniden ortaya çıkarılmasına çok sevindim. Ama sadece açığa çıkarılmış olmalarına sevindim o kadar. Nihayetinde iyi bir şeyler oluyor,fakat işin hakkı veriliyor mu?Gelin biraz bu noktada sizi aydınlatayım. Tarihi eser restore etmek oldukça zahmetli,bir o kadar da tecrübe,bilgi ve birikime dayalı olan bir hadisedir.Şimdi buradan başlayarak tüm yanlışları maddeler halinde ele alalım; 1-Bir defa böyle işlerin ihale sırasında yüksek kırımla alınması daha doğrusu buna müsaade edilmesi oldukça saçma ve mantıksızdır. 2-Bu sektörde eskiden sadece Vakıflar Genel Müdürlüğünde bu konuda uzmanlaşmış kişilerce şantiyeler denetlenirken, günümüzde başta Gaziantep gibi şehirlerde yeni oluşumla meydana getirilen kadrolara bu iş tahsis edilmiştir.Bu kadroda yer alan arkadaşların kimisi yeni mezun, kimisi hayatı boyunca eski eser görmemiş, bu konuyla alakalı en ufak bir eğitim dahi almamış kişilerdir. İşte bu nedenle şantiye sahasına gittikleri vakit aval aval bakmakla kalmayıp, yapılan tüm yanlışlıklara ister istemez göz yummaktadırlar. Çünkü işin aslını bilmemekte, sorup öğrenme gayreti göstermeyi acizlik olarak düşünmektedirler. 3-Bu alanda uzun yıllardır fazla çalışma yapılmamasından dolayı meslek erbabı insanlar kalmamış. Sanatkarlar olmayınca da ortalık vasıfsız ustalara kalmıştır. Bir de buna işten anlamayan sadece ticari kaygı ile gözünü para hırsı bürümüş müteahhitlerin yanlışları eklenince ne yazık ki eserler sadece ortaya çıkmakla kalmış, lakin restorasyonun özü olan aslına uygun çalışmalar yapılamamıştır. Kısaca sizin anlayacağınız üçüncü sınıf ustalarla, dördüncü sınıf kontroller eşliğinde beşinci sınıf müteahhitlere bu işler teslim edildiği sürece hayırdan çok zarar görürsünüz.Çünkü onarılan eserlerin aslına uygun yapılmaması gelecek yüz yıllara tarihi mimarinin yanlış aksettirilmesine neden olacaktır.Orjinalliğini kaybeden eserler kıymetini yitirmekle kalmayıp, tarihi miraslar içerisinde anılmayacaktır bile. YANITLA