TÜSİAD'ın düzenlediği 'Yenilikçi İş Dünyası için
Erken Aşama Girişim Sermayesi' konulu seminerde konuşan Türk
Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit
Boyner, işletmelerin daha yenilikçi olabildikleri ve kurumsal
yapılarını daha sağlıklı, şeffaf, yenilikçi bir düzeye getirebildikleri ölçüde
ekonominin de sağlıklı büyüme hedeflerine daha kolay ulaşabileceğini bildirdi.
Bir ülkenin hem iç hem de dış pazarda rekabet edebilmesi için üretkenliğini
artırması ve ürün standartlarını yüksek tutmasının önem taşıdığını, bunu
gerçekleştirebilmek için ise bilim ve teknolojide yetkin, inovasyonu üretim ve
yönetim sisteminin merkezine yerleştirmiş bir sanayi ve iş dünyasının varlığının
kritik bir rol oynadığını kaydeden Boyner, şöyle devam etti:
''Günümüzde dünyanın önde gelen teknoloji
firmalarına baktığımızda, çoğunun 20 yıldan kısa bir süredir faaliyette olduğunu
görüyoruz. İnovasyon da, girişimcilik de, yeni fikirlere açık, risk almayı
teşvik eden, ama risk yönetimi için araştırmadan uygulamaya geçişi mümkün kılan
ortamlarda var olabiliyor. Biliyoruz ki girişimciler ve küçük ölçekli
işletmeler, servis ve bilgiye dayalı sektörlerde önemli bir rol oynamaları
dolayısıyla ekonominin merkezinde yer alırlar. Bunun yanında girişimcilik,
kişisel gelişimi zorunlu kılıyor, yarattığı rekabet ortamında kişilerin hep daha
iyiyi hedeflemesini sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında genç firmaların yenilikçi
bir iş dünyası için büyük önem taşıdığı görülmektedir.''
Boyner, Türkiye'de ekonomik yapının ve yatırım
ortamının yenilikçiliğe teşvik edilmesi için ekonomik, teknolojik ve yasal
altyapı ile insan kaynaklarını kapsayan bütüncül politikalar izlenmesi
gerektiğini, bunun da yatırım ortamının iyileştirilmesinden vergi ve iş hukuku
mevzuatının ele alınmasına, finansman seçeneklerinin artırılmasından
girişimcilik destek mekanizmalarının geliştirilmesine, etkin bir ARGE ve
inovasyon politikası uygulanmasından girişimcilik eğitimine kadar çok geniş bir
alanda çalışmayı gerektirdiğini bildirdi.
Geleneksel finansman yöntemlerinin, yatırım yaparken ya da kredi sağlarken
genellikle düşük riskli sektörleri tercih ettiğini, teknoloji yoğun, riski
yüksek alanlarda, teminat gösterilmesi mümkün olmayan noktalarda, farklı
finansal aktörlerin ve farklı finansman araçlarının devreye girmesi gerektiğini
belirten Boyner, karşı karşıya kalınabilecek risklerin büyük olmasına karşın,
girişim sermayesi gibi bir finansman tekniğinin uygulanmasıyla yatırımcıların
yüksek getiriye sahip olabildiğini, ayrıca başarılı uygulamalara bakıldığında,
girişim sermayesi ile ARGE faaliyetlerinin, yatırımların, ihracatın ve teknoloji
transferinin artışının hızlandığını söyledi.
Melek yatırımcı Ümit
Boyner, girişim sermayesi şirketlerinin kuruluşuna ilişkin esnek yapı arz
etmeyen mevzuat hükümlerinin ele alınması gerekebileceğini, girişim fonlarının
yatırımlarından çıkış stratejilerinin hayata geçmesindeki mevzuata dayalı
sıkıntıların da giderilmesi gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
''Bununla beraber, başarıya ulaşmış
yatırım ve çıkış hikayelerinin yaygın bir şekilde duyurulması sağlanarak
fonların yatırıma özendirilmesi ve de girişimcilerin bu tip fonlara daha fazla
başvurması mümkün olacaktır. Bireysel emeklilik fonları veya BDDK benzeri
finansal kaynakların belli oranlarda girişim sermayesi yatırımları
yapabilmelerine veya pay ayırabilmelerine olanak sağlanması ve bunun teşvik
edilmesi de ülkemizdeki yenilikçi girişimcilik ekosistemini zenginleştirecektir.
Birtakım mali düzenlemeler, örneğin çeşitli vergi avantajları ile yatırımcı
bireylerin, kaynaklarını geleneksel ve görece riski daha düşük yatırımlara
aktarmaktansa, birer 'melek yatırımcı' olmaları sağlanabilir.
Belirttiğim bu ve benzeri düzenlemelerle
devletin, özel kaynakların erken aşamaya yatırım yapmasını teşvik etmeye yönelik
düzenleyici bir rol oynaması önem taşıyor. Konunun finansal boyutunun yanında
diğer ilgili hukuki altyapıda da birtakım iyileştirmeler gerektiği düşünüyoruz.
Örneğin fikri haklar altyapı ve düzenlemelerinin güçlendirilmesi, girişimcileri
yeni ürünleri pazara sokmaları konusunda cesaretlendirecektir. Üniversitelerden
daha çok girişimci fikrin çıkması ve girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması
için iş planı hazırlama gibi girişimcilik eğitimlerinin artırılması ve
üniversitelerin başarı ölçütlerine patent sayısı, kurulan şirket sayısı gibi
kriterlerin eklenmesi ekosistemimizi güçlendirecektir.''
Özel sektör ve üniversiteler, daha
yaygın bir şekilde ortak projeler yürütmeli
Hem inovasyonun hem de girişimciliğin gelişmesi için özel sektör ve
üniversitelerin daha yaygın bir şekilde ortak projeler yürütmesi gerektiğini,
bunun için de hem mali süreci yönetebilecek hem de aradaki iletişimi
kolaylaştıracak, üniversitelerin içinden girişimcilerin çıkmasını sağlayacak
arayüzlerin etkinleştirilmesinin çok faydalı olacağını ifade eden Boyner,
yönetim ve pazarlama konusunda özellikle küçük ölçekli firmalarda gözlemlenen
şirket yönetimi konusundaki eksikliklerin firmaların kurumsallaşmasında,
dolayısıyla da dışa açılmasında büyük engel teşkil ettiğini, söz konusu girişim
desteğini alan firmalara sadece finansal değil, idari anlamda da izleme,
denetleme ve danışmanlık gibi desteklerin sunulabilmesinin, bu firmaların
sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlayacağını kaydetti.
Boyner, konuşmasını, ''Hepimiz biliyoruz ki
işletmelerimiz daha yenilikçi olabildikleri ve kurumsal yapılarını daha
sağlıklı, şeffaf, yenilikçi bir düzeye getirebildikleri ölçüde ekonomimiz de
sağlıklı büyüme hedeflerine daha kolay ulaşabilecektir. Bizler, yenilik
yaratabilmenin, firmaların kaderleri üzerinde önemli bir etkisi olduğuna
inanıyoruz. Hayatlarını büyüyerek devam ettirmek veya sonlandırmak, firmaların
inovasyon yetenekleriyle çok yakından ilgili'' şeklinde tamamladı.
|