Fikirtepe, Dumlupınar, Merdivenköy ve Eğitim Mahallerinin bir bölümünün
kentsel dönüşüm kapsamına alınması İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde
oybirliği ile kabul edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin resmi internet
sayfasının haberine göre, İstanbul'un, vatandaşların rızasıyla modern ve depreme
dayanıklı şekilde yeniden imar edilmesini amaçlayan kentsel dönüşüm çalışmaları
Kadıköy'ün bazı mahallelerinden başlıyordu. Proje İstanbul'daki riskli
yapıların, imar artışı sağlanarak ve parselleri birleştirerek yerinde dönüşümünü
amaçlıyordu. Vatandaşların "rızasını" alarak depreme karşı daha dayanıklı bir
şehir oluşturmayı amaçlayan çalışma, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde
uygulama aşamasına getirildi. Mecliste görüşülen "1/1000 ölçekli Kadıköy
Fikirtepe Uygulama İmar Planı Teklifi"ne ilişkin rapor oybirliğiyle kabul
edilmişti
Haberde, Meclis toplantısında raporla ilgili açıklama yapan İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Sefer Kocabaş'ın depremin
Türkiye'nin ve İstanbul'un bir gerçeği olduğunu belirterek, "İstanbul'da 2004
yılından beri kamu binaları, yollar ve viyadükler bilimsel çalışmalarla depreme
karşı güçlendirildi. İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım
Merkezi'nde şehrimizin depreme karşı yenilenmesi için çalışılıyor. Fikirtepe'den
başlayan yenileme çalışmaları Başkanımız Kadir Topbaş'ın talimatı ve
vatandaşlarımızın istekleri doğrultusunda İstanbul geneline yayılacak" dediği de
belirtiliyordu.
Haberin en dikkat çekici yanı ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul
Büyükşehir Belediye Meclisi grup başkanvekili Atalay Oğul'un "Böyle bir raporu
onaylamaktan gurur diyoruz" dediğinin aktarılmasıydı.
Depreme karşı pek çok başka önlem almak -üstelik daha az maliyetle-
olanaklıyken, iktisadi ve siyasi tercihler tüm kamusal kararların verilmesinde,
yasaların çıkmasında belirleyici oluyor. Bunun son örneği Fikirtepe.
Bu dönüşüm hangi dönüşüm
Kentsel dönüşüm son yılların en popüler kavramı. Son yıllarda "torba"lar
gözde olduğu için kentsel dönüşüm "torba"sının içine pek çok farklı kavram,
uygulama ve hukuki norm dolduruluyor. Tanım itibari ile iyi olduğu baştan kabul
edilen (kabul edilmesi beklenen) bir kavramla her kapı açılmaya çalışılıyor.
İstanbul açısından bugüne kadar söz konusu olan ve "kentsel dönüşüm" kavramı ile
tanımlanan uygulamalar birbirinden önemli farklılıklarla ayrılıyordu.
Kamuoyunun gündemini az da olsa meşgul edebilmiş örneklerden -Başıbüyük
istisna- Sulukule, Tarlabaşı ve Fener-Balat-Ayvansaray, Emek Sineması, Saray
Sineması gibi akla ilk gelenler 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel
Taşınmazların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında
Kanun'un uygulamasıdır. 5366 Sayılı Kanunu bir tür "Olağanüstü Hal Yasası"
olarak adlandırmakta sakınca yok, aksine böyle bir tanım bile yaşananları
tanımlamakta eksik kalıyor. Ancak, egemenlere 5366 Sayılı Kanunun sağladığı
olanaklar az, biçtiği gömlek dar geldi. 2010 yılının Haziran ayında 5393 Sayılı
Belediye Kanunu'nun 73. maddesinde bir değişiklik yapıldı ve bir matematik
tanımını devralarak konuşacak olursak yeni yetkiler sınırsıza "yakınsadı". Ana
akım medya tarafından "kentsel dönüşümün" sözü edilen değişikliklerle karşı
konulmaz hale geldiğinin iştahla duyurması ise dikkat çekici olmuştu.
Olan bitenin özeti şudur:
İstanbul "pastası" iştah kabartmakta, yeşil alan, sosyal donatı alanı
gibi kentsel gereksinimler ayrıntı olarak görülmekte, altyapının neyi nasıl
kaldırabileceği gibi bahisler hiç gündeme gelememekte, ekolojik sınırlar
anlaşılmaz bir cesaretle zorlanmakta, kapitalizmin varlık sebebi olan mülkiyet
hakkı dahi parantez içine alınabilmektedir.
Zenginin mülkiyeti ile yoksulun mülkiyeti aynı değerde (!) değil.
Yinelemekte yarar var; mülkiyeti mülkiyet sayılmayan yoksulların ve
ezilenlerin haklarının mevcut mevzuat çerçevesinde savunulmasının zorluğu,
biricik olanağın insanlığın evrensel kazanımlarına (ve onların hukuki
yansımaları haklara) dayanan "uzlaşmanın" değil taleplerimize ulaşmak için
mücadelenin peşinden giden bir yol.
"Kartal Kentsel Dönüşüm Alanı" söz konusu olduğunda büyük sermaye gruplarının
sahibi olduğu arazilerin o grupları ihya etmesi için çabalanmakta, Fikirtepe'de
ise ancak bir "sus payı" söz konusu olabilmekte. Yeni "imar hakları dağıtımı"
ile yaratılacak servete ortak çıkabileceklerine inanların akıbetiyse kent
merkezlerinden gönderilmekten başka bir şey olamayacak. Kiracılar ve hatta
barınanların haklarının sözünün bile edilemediği münazarada aşağıdakiler için
her hangi bir kazanım olanaklı mıdır?
Ötesi; elverişli bir konutta, sağlıklı bir çevrede, temiz suya erişimin
ücretsiz olduğu, işe ulaşmak için yolda geçen vaktin hem az hem de çalışma
saatine dahil olduğu, kent arazilerinin yeşil alanlara ve sosyal donatı
alanlarına ayrıldığı bir kent talebi kent bağlamında sosyal bir siyaset
iddiasının alt sınırıdır.
Kentsel dönüşüm borsası ve CHP
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın İstanbul'un artık bir
"kentsel dönüşüm borsası" dahi olacağını müjdeleyen (!) açıklaması gelmekte
olanı en açık hale ortaya koyuyor. Soru, sosyal siyaset iddiası ile "sol" yapan
CHP'ye sorulmalı: Fikirtepe ile nasıl bir kent siyasetinin, nasıl bir dönemin
kapısı açılıyor?
|