Mekansal Planlama için Aktif...
İzmir'in Fay Haritasını ODTÜ Çıkaracak
JMO, Erzincan Raporunu Yayımladı
Prof. Dr. Hasan Sözbilir'den...
Muğla için Korkutan Uyarı
Torba Kanun Kabul Edildi
70 Yıl Sonra Arazi Satışı...
Bingöl’de Yeni Konutlar Fay...
İzmir'de İlk Kez Bir Fay Hattının...
“Aktif Fay Üzerine Konut Yapılması...
Bornova’da Yapılacak Binaların...
İzmir'de Fay Hattına Erken...
“Türkiye Diri Fay Haritası...
“Fay Yasası Çıkarılsın”
Dünyada geçen yıl meydana gelen depremlerde en çok can kaybı Türkiye'de yaşandı. Devlet hâlâ 'kendi hazırlığınızı yapın' diyor. Jeoloji Mühendisleri Odası ise acilen fay yasasının çıkarılmasını istiyor.
Türkiye, dünyada 2020 yılında meydana gelen depremler sonucu en çok can kaybının yaşandığı ülke oldu. İzmir ve Elazığ depremleri başta olmak üzere, geçen yıl meydana gelen depremlerde toplam 168 kişi yaşamını yitirirken 3 bine yakın kişi yaralandı. 80 bine yakın konut/ işyeri yıkıldı veya ağır hasar gördü; 20 milyar liraya yakın maddi kayıp yaşandı. BirGün’den Volkan Ateş’in haberine göre; bu acı tablo, deprem gerçeğine göz yumulamayacağını bir kez daha ortaya koyuyor. İşte bu nedenle her yıl 1-7 Mart tarihleri arası ‘deprem haftası’ olarak belirlenmiş durumda. Amaç, hem yurttaşların depremlere karşı farkındalığını artırmak hem de ülkenin altyapı ve üstyapısının depremlere hazır hale getirilmesini sağlamak. Bu doğrultuda kamu kurum ve kuruluşları ile meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, her yıl bu tarihlerde çeşitli açıklama ve etkinliklerle konuyu gündeme getiriyor. Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan yapılan açıklamada, deprem risklerini azaltma konusunda temel sorumluluğun devlete ait olduğu vurgulanıyor. JMO’dan yapılan açıklamaya göre, kentlerde ve diğer yaşam alanlarında deprem risk havuzu her geçen gün biraz daha büyüyor. İnsanlar içinden diri faylar geçen yerleşim alanlarında hazırlıksız şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Güvenli yapılaşmanın ilk adımı olan zemin ve temel etüt raporlarını yerinde denetleyen bir yapı denetim sistemi kurulabilmiş değil. Açıklamada, bu sistemin kurulmasının ‘beton lobisi’ tarafından engellendiği belirtiliyor. Bir diğer sorun ise mevzuat. Türkiye, eskimiş ve günün ihtiyaçlarına yanıt vermeyen planlama, imar, afet, yapı üretim ve denetim mevzuatıyla deprem etkilerini yönetmeye çalışıyor. 50 yılı aşkın süredir deprem zararlarının etkilerinin azaltılması için gelişmiş ülkelerde uygulanan ‘fay yasası’ gibi düzenlemelere ise hâlâ sırt çevriliyor. Depremlere ilişkin yasal mevzuat veya yönetmelik düzenlemeleri kapalı kapılar ardında, şeffaflıktan uzak bir anlayışla, bazı yandan şirketler üzerinden hazırlanıyor. JMO, birçoğu aktif diri faylarla oluşturulan ova ve tarım alanlarının imara açıldığına da dikkat çekiyor. Böylece bir yandan deprem riski havuzu genişletilirken diğer yandan gıda üretim alanları heba ediliyor. Bunun yanında çok sayıda kritik sanayi tesisi, köprü, baraj, gölet, limanlar, petrol dolum tesisleri de diri faylar üzerine inşa edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Öte yandan 30 Ekim 2020’de meydana gelen, İzmir Bayraklı’da 117 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan Sisam Depremi, önemli bir gerçeği su yüzüne çıkarmış durumda: Deprem riski sadece ruhsatsız ve kaçak yapılar için geçerli değil. Bu depremde, devletin gözetimi ve denetimi altında yapılan çok sayıdaki ruhsatlı yapı da yıkıldı veya ağır hasar gördü. JMO’nun açıklamasında, “bu durumun basit bir sorumsuzluk değil, açıkça bir cinayet olduğu" vurgulanıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın açıklamasında, yapılması gerekenler ise şöyle sıralanıyor: - İmar Kanunu’na bir madde eklenmeli ve planlama öncesi mikrobölgeleme etütlerinin yaptırılması zorunlu hale getirilmeli. Bu etütlerin önümüzdeki 3 yıl içerisinde tamamlanması sağlanmalı. - Fay yasası 3 ay içerisinde çıkartılmalı. Türkiye Paleosismoloji Araştırma Projesi hızlandırılmalı, 3 yılda tamamlanmalı. - Deprem risklerinin önlenmesi amacıyla yapılacak bu mikrobölgeleme ve paleosismoloji araştırmaları için kamu kaynaklarından yeterli ödenek ayrılmalı. Bunun için deprem vergisi olarak bilinen özel tüketim vergisi kullanılmalı. Bu araştırmaların planlanması ve uygulanması süreçlerinde yerel yönetimler aktif olarak devrede olmalı. - Yasal mevzuatın geliştirilmesi için bakanlık, meslek odaları, yerel yönetimler ve akademisyenlerin katılımıyla bir komisyon kurulmalı, bu yıl içinde gerekli değişiklikler hazırlanarak Meclis’e gönderilmeli. - Beton lobisinin başta ovaların imara açılması olmak üzere; imar, planlama, yapı üretim ve denetim sistemi üzerindeki etkisini azaltacak önlemler alınmalı. Haberin tamamına linkten ulaşılabilir. |