“Eğer bir Türk hamamında yıkanmadıysanız, hayatınızda hiç yıkanmamış
sayılırsınız...” Alman General Moltke’nin 180 yıl önceki bu izlenimi ne kadar
gerçekse, Evliya Çelebi’nin ondan 300 yıl önceki şu sözü de o kadar doğrudur:
“... velhasıl, Bursa sudan ibarettir...”
Tarihin görmüş geçirmişleri böyle söylediklerine göre, “hamamların en
hamamları”nın da Bursa’da olması kadar doğal ne olabilir... Şehir merkezindeki
irili ufaklı birçok termal kaplıcanın dışında, 41 tanesi bugün de hâlâ
kullanılabilir olan Osmanlı’dan kalma toplam 55 hamamdan Umurbey, Reyhan,
Dayıoğlu, Çakır, Şengül, Nasuhpaşa, Nalıncılar, Demirtaş, Muradiye, Kayhan,
İnebey, İncirli, Kiremitçi, Muallimzade, Meyhaneli ve Ördekli gibi anıtsal
örneklerin yanı sıra evlerde, konaklarda, hanlarda, o ilk otellerde ve Çelik
Palas’taki hamamlar da geçmişin ne denli “yaşam”sal bir kültürle tarihe
dö-nüştüğünün en “insancıl” kanıtları...
Roma döneminden bu yana gündelik yaşamla bütünleşen bu zenginliğimiz, 1430’da
yapılmış Umurbey Hamamı’nın taş binasında sergileniyor. Tarihi hamamın özgün
mekânlarında, her biri diğerinden zarif eski eşyalar; ustalıkla tasarlanmış
canlandırmalar; geçmişi şiirsel anlatımlarla yaşatan bilgi panolarıyla, su ve
insan sesinin çağlar boyu gizlerini yansıtan bir sanat gösterisiyle...
Son yıllardaki “kent müzeleri” projelerine başarıyla imza atan mimar Naim
Arnas’ın tasarladığı “Eski Hamam Eski Tas”, aynı zamanda Tofaş Sanat
Galerisi’nin de açılış sergisi...
Koç Vakfı’nın desteği, Mido AŞ ve Yapı Kredi Yayınları’nın katkılarıyla
düzenlenen sergide, Moltke’yi hayran bırakan tüm incelikler, önemli oranda
Arnas’ın koleksiyonundan yöresel objelerle birlikte izleniyor…
500 yılı aşkın “temizlik uygarlığı”na hizmet eden Umurbey, bundan böyle
kuşaktan kuşağa çağdaş uygarlığın kültür merkezi olacak..
Anadolu arabaları
Hamam’ın bulunduğu alanda Bursa’nın ilk ipek fabrikalarından biri vardı. 1998
yılında Mimar Sinan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Önder Küçükerman, aynı okuldan
mezun Naim Arnas ve dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker ile
yardımcısı Dr. Engin Yenal, sanayi mirasımızın yeniden kente kazandırılması
dileklerini Tofaş yöneticileriyle paylaştılar.
Çünkü Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sessizce duran antik “araba” kalıntısı 2 bin
600 yıl önce de bu kentte “araba ustaları”nın yaşadığını kanıtlıyordu. O meçhul
ustalardan şimdiki emektar ustalara uzanan akıl ve yaratıcılık serüvenine
duyulan merak, “Anadolu Arabaları Müzesi”nin doğmasına neden oldu...
Tofaş yöneticilerinden Jan Nahum’un da teşvikiyle 2002’de restore edilen
“fabrika-müze”de, 4 bin yıl önce tekerleğin arabaya dönüştüğü ilk örneklerden,
yakın geçmişin fayton imalathanesine, 20. yüzyılın otomobil modellerinden
günümüzün hız çılgınlarına kadar araba tarihi tüm tanıklarıyla yer aldı...
Temizlik uygarlığı
Müzenin işte bu heyecanla 2002’deki açılışından sonra sıra artık “tarihi
komşu”su olan, yüzyılların yorgunu Umurbey Hamamı’nın “kurtarılması”na
gelmişti... 2008’de onarımı tamamlanan hamamın yeni yaşamına “efsanevi
günleri”yle buluşarak başlaması fikri heyecan verici bir sergi projesine
dönüştü...
Eski bir hamamda “ilk” kez bir hamam sergisi düzenlendiğini vurgulayan Arnas,
30 yılda toplanmış yaklaşık 1200 objenin yurdun hemen her yöresindeki hamam
kültürünün ürünleri olduğunu belirterek “Böylece tüm Anadolu’yu belgelemiş
oluyoruz” diyor... O kadar ki Osmanlı atölyelerinde yapılmış 19. yüzyıla ait
sabunlar bile kalıpların üzerlerindeki Osmanlıca mühürleriyle adeta “temizlik
uygarlığı”mızı sergiliyorlar...
2010’un Mart ayı başlarına kadar açık kalacak sergide farklı yörelerden hamam
eşyalarının bir arada görülmesi, tanıtım metninde şöyle özetleniyor:
“…koleksiyon, geçmişin sosyolojik ve ekonomik analizlerini de mümkün
kılmaktadır. Örneğin İstanbul’da yapılmış barok, ampir ve rokoko üslubunda
zengin bitkisel ve geometrik bezemeli hamam tası ile Tokat, Kastamonu yöresinde
yapılmış bezemesiz hamam tası, eserlerin geldikleri yörelerin sosyolojik ve
ekonomik farklılıklarını da yansıtıyor”…
Serginin aynı zamanda “yaşamın içinden ayrıntılar”ı da içermesi, aynı
objelerin “kullanım”larındaki kültürel zenginliği belgeliyor. Yine tanıtımındaki
vurgulamayla, “örneğin hamama girildiği zaman kadın ve erkeklerin öncelikle
yapması gereken kişisel bakımlarında kullandıkları küçük araçlar, tıraş
takımları, makyaj malzemeleri, gümüş kaplamalı topuk taşları, süslü taraklar”
eski kuşakların ne denli özenli ve sağlıklı bir ömür düşkünü olduklarını
kanıtlıyor.
Çeşit çeşit taş ve mermer kurnalardan, zarif ve ustalık işi bakır musluklara,
“balıklı” hamam taslarından bin bir desenli havlulara, çocuklar için bile özenle
yapılmış sedef süslemeli nalınlardan boy boy gümüş aynalara kadar tüm
incelikleriyle “uygarlık gösterisi”ne dönüşen bu düşkünlüğü kutsamanız için
Umurbey Hamamı yolunuzu gözlüyor...
|