imarlık dünyasından bir grup isim pazar günü 'Mimarlığa Yol Açın' sloganıyla bir bildiri yayımladı. Bu bildirinin hedefi yakında seçime gidecek olan Mimarlar Odası. Sadece bildiri yayımlamakla kalmayan mimarlar, internet üzerinden de aynı slogan altında gruplar kurarak diğer mimarlara çağrıda bulundu.
'Mimarlık İçin Mimarlık' grubu seçimler öncesi Mimarlar Odası'nın İstanbul şubesinde yeni ve genç bir yönetim istediklerini söylüyor. Ancak grubun "Mimarlar odası meslek enerjisini doğru kullanmayan, sürekli suçlu saptayan, kendisi gibi düşünmeyeni dışlayan bir anlayışa sahip. Bununla kent demokrasisi inşa edilemez" yönündeki tavrına katılmayanlar da var.
Oktay Ekinci ve Afife Batur, bu tartışmanın oda içinde yapılabileceğini söylerken Başkan Eyüp Muhcu, odanın yağmaya direndiğini söyleyip AKP destekli bir karşı çıkışa işaret etti. Bu arada, Mimarlığa Yol Açın bildirisinde imzası olan Turgut Cansever de dün Radikal'e bir açıklama yollayarak tartışmaya katıldı.
'Yağma projelerinden yanalar'
Eyüp Muhcu (İstanbul Mimarlar Odası Başkanı): Mimarlar Odası meslek kamu ve toplum yararına çalışmalarını sürdürdüğü ve bu konuda önemli kazanımlar elde ettiği aşamada genel kurula gidiyor. Yapılmakta olan çalışmaların sürdürülmesi ve geliştirilerek yaygılaştırılması için çağdaş, demokrat ve toplumcu mimarlar olarak genel kurulda aday olacağız. İstanbul'un çağdaş ve bilimsel gelişmesi yönünde pek çok sorunun olduğu ortamda, kentsel dönüşüm ve yenileme proje ve planları, büyük soruları İstanbul'un gündemine taşımıştır. Mimarlık toplumu tarafından yağma projeleri olarak nitelendirilen bu süreci durdurmak için toplumun tüm duyarlı kesimleriyle uzmanlarla ve İstanbul'un geleceğini savunan kesimlerle bir çalışma sürdürülmüş ve bu süre içerisinde hukuk yoluna başvurmak zorunda kalınmıştır. Bu çalışmalarla önemli kazanımlar elde edilmiştir. Çalışma sürecinde yağma niteliğindeki projelerle ilgili geniş tartışmalar söz konusu olmuştur.
Bu projelerden yana olanların 'Mimarlığa Yol Açın' şiarı altında genel kurul süreçleri için kampanyalar yürüttüğünü görüyoruz. Mimarlar odasında farklı fikirlerin, yönetimlerin adaylığı pek tabiidir. Ancak demokratik süreçlere dayalı bir adaylaşma süreci olmayan AKP destekli çıkar birlikteliğine dayanan bir adaylığın söz konusu olduğu mimarlık toplumun ortak değerlendirmesidir. Bu birlikteliklerin geçmişte de kimi müdahilleri olmuş ancak bu ölçüde müdahaleyle ilk kez karşılaşılıyor. İş birlikteliklerine dayalı adaylaşma sürecini duyarlı mimarlık toplumun onaylamayacağı kanaatindeyiz. Çalışmalar ilgilenen tüm kesimlere açıktır. Yeterki gönüllü iş üstlenmek ve görev almak isteği olsun. Bunu engelleyen bir anlayış söz konusu değildir.
'Bazı gerçekler gizleniyor'
Oktay Ekinci (Eski Mimarlar Odası Başkanı): Mimarların oda yönetimini eleştirmesi, yönetim için aday olması olumlu bir davranıştır. Meslek odaları demokratik kuruluşlardır, bu nedenle bildiriler ve istekler olumlu karşılanmalıdır. Fakat önemli bazı gerçeklerin gizlendiğini görüyorum. Örneğin, odanın yönetim tarzını bürokratik bulmakta haklı olabilirler, ancak bu durum mevcut yasalardan kaynaklanıyor. Hükümetler, yıllardır demokratik bir meslek kuruluşu için yasa önerilerimizi kabul etmemiştir. İkincisi mimarlar odası 1980'lerden beri Ulusal Mimarlık Ödülleri adıyla ödüller vermektedir. Bildirinin altındaki imzalara baktığımda ödül almış, jürilerinde görev almış mimarları da gördüm. Bu meslektaşların, Mimarlar Odası kendi başarılı çalışmalarını teşvik ederken bunu dile getirmeyip kente ve çevreye uygun olmayan yapıları eleştirdiği için ateş püskürmelerini hakkaniyetli görmüyorum. Oda'nın yanlış projeleri eleştirme hakkı da vardır.
Üçüncü ve en önemli konuysa Mimarlar Odası'nın zaten uygunsuz yapılaşma yaratacağı belli olan, siyasi kararlarla üretilmiş, şehircilik ilkelerine aykırı planlara dava açtığıdır. Bu güne kadar bir mimari projeye dava açılmamıştır. O projeyi yaratan imar koşullarına dava açılmaktadır. O koşullarıysa mimar değil siyasetçiler ve rantı artırmak niyetindeki yatırımcılar birlikte belirlemektedir. Dolayısıyla bir grup mimarın, kendilerinin de karşı çıkması gereken imar koşullarıyla mahkemelik olmuş Mimarlar Odası'nı 'mimarlığı engelliyor' diye eleştirmesi talihsizliktir. Çünkü engellenen kentin yağmalanmasına araç edilen mimarlıktır. Bu meslektaşları oda çalışmalarına katılıp siyasi imar kararlarına karşı mücadele etmeye çağırıyorum.
'Başbakan'la aynı dili kullanıyorlar'
Prof Dr. Afife Batur: Bildiri bugünkü yönetimin bir şey yapmadığını söylüyor gibi. Öncelikle mimarlık kavramından ne anladığımıza bağlı. Kendi projeleriniz için destek ve yakınlık bekliyorsanız bu başka bir olaydır. Mimarlığı bütün ve herkesin yararına hizmet veren bir meslek olarak görmekse başka bir şeydir. Sanırım sorun buradan kaynaklanıyor. Mimarlar Odası ilgi ve destek vermemekle suçlanıyor. Mimarlar odası genel olarak mimarlığın kamu yararını gözeten kavramından yola çıkıyor. Bildiridekinin tam tersini yapıyor. Bildiriyi yayımlayan grubun içerisinde beğendiğim meslektaşlarım da var. Bence oda bünyesinde eleştirilerini dile getirebilirdi. Neden sustular bilmiyorum. İletişimsizlik sorunu var. Açıkçası ben çok yadırgadım. Kendi içimizde çözümlememiz gerekirdi. Bunlar bir şekilde yönetimin el değiştirmesini istiyorlar. Bunların çoğu İstanbul için rant projelerine katılanlar. Tayyip Erdoğan'ın dünkü gazetelerdeki açıklamasıyla aynı güne denk geldi bildiri. Aynı dili kullanıyorlar. Suçlamaları birbiriyle örtüşüyor.
'Mimarlık camiası hizipleşmesin'
Turgut Cansever: Mimarlık mesleğinin ve mimarların güncel sorunlarına çözüm bulmaya yönelik benim de katıldığım 'Mimarlığa Yol Açın' başlıklı davet yazısını imzalayan bazı isimleri gazetelerde görünce kısa bir açıklama yapmak zaruretini hissettim. Mimarların mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorlukların aşılması ve meslek uygulama düzeyinin yükseltilmesi gibi önemli bazı sorunların acil çözüm beklediği hepimizin bildiği bir gerçektir; ancak öncelikli asli hedef geniş insan topluluklarını kapsayan ahenkli bir çevrenin meydana getirilmesidir. Bu açıdan, uzun vadeli, tarihe ve doğaya saygıyla bakarak gelecek nesilleri kollayan, sürdürülebilir, katılımcı, tutarlı, bilimsel objektif verilere dayanan bütüncül ülke, bölge ve şehir ölçeğinde kademeli bir fiziki planlama yaklaşımına ihtiyaç bulunmaktadır.
Çağın vebası 'marka merakıyla' başvurulan Batılı tasarımcıların elinde oyuncak olmadan veya onların önerme ve ürünlerine gözü kapalı öykünme kolaycılığına kaçmadan, asli değerlerimizi yorumlayan şahsiyetli ve çağdaş yeni bir mimari dil oluşturmalıyız. Spekülatif hırsların aleti durumuna düşürülmemesi, bir beceri sergileme platformuna indirgenmemesi gereken yüce mimarlık mesleği böylesi meşakkatli ve kapsayıcı bir çabayı fazlasıyla hak etmektedir. Mimarlık camiasının hizipleşmeden, asgari doğrular etrafında birleşerek ülkemizin, afetlere dayanıklı 'yaşanılır' şehirlere, kamusal yapılara ve içlerinde ümit dolu yeni nesillerin yetiştiği güzel, ferah evlere duyduğu gereksinimi karşılayacak bilinci oluşturmak üzere gücünü fark ederek pekiştirmesini temenni ediyorum.
|