Serbest piyasanın kendi kendini sağlığa kavuşturabileceğine artık kimse inanmıyor. Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre iktisatçıların, bitmek bilmeyen kriz senaryoları karşısındaki çaresizlikleri camia bünyesinde de hararetli tartışmalara yol açıyor. Hamburg’daki Dünya Ekonomi Enstitüsü adlı araştırma merkezinin direktörü Thomas Straubhaar, iktisat ilminin temel kurallarının bile tartışılması gerektiğini şöyle anlatıyor:
“Düşündüklerimden çıkarabileceğim en önemli mesaj belki de şudur: İktisat ilminde, fizikteki gibi kolayca tatbik edilip, sonucu önceden kestirilebilen mutlak geçerli kurallar yoktur. Bu nedenle, son derece karmaşık problemlere standart reçeteler sunmaya kalkışmamalıyız. Örneğin, Yunanistan Euro’yu bıraksa, ortak para bölgesinde her şey düzelir, diyemeyiz.”
İktisadın sınırları
Profesör Straubhaar, iktisat ilminin, hangi karar süreçlerinde farklı davranış biçimlerinin ne gibi etkileri olabileceği, avantaj ve dezavantajlarının hangileri olduğu, kaça çıkacağı ve ne kadar yarar sağlayabileceği hususlarında yol gösterici olabileceğini belirtiyor. Özetle, analizlere evet. Ancak analizi yapılan olguların değerlendirilmesinde iktisatçılık, sınırlarını zorlamış oluyor. Straubhaar, ekonomistin, hangi davranışın ne sonuç doğuracağını kabaca söyleyebileceğini ama değerlendirme aşamasında hemen ideolojik kulvara girildiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Objektif, bilimsel tutarlılığı olan ve genel geçerli sayılabilecek analiz sonuçlarına varılamıyor.”
Enstitü direktörü Straubhaar meslektaşlarına, karmaşık konulara çözüm önermede aceleci olmamalarını, halihazırdaki gergin ortamda Euro’nun nasıl kurtarılabileceğine dair kesin formüller üretmemelerini tavsiye ediyor. Ona göre iktisatçının görevi, belli problemler karşısında hangi tercihlerin yapılabileceğini gösterip siyasi otoriteye karar aşamasında yardım etmek olmalı.
Ekonomistler ve kriz
Aynı zamanda yazarlık ve fon yöneticiliği de yapan Profesör Max Otte, klasik iktisadi modellerden öteye geçemeyenleri daha sert eleştiriyor. 2006 yılında küresel finans krizini doğru tahmin eden Otte, akademik bilgilerin krizin çözümüne katkı sağlamayacağı görüşünde. Otte şu iddiayı ortaya atıyor: “Şu anda kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Krizin yaklaştığını göremedikleri gibi şimdi de çelişkili tahmin ve çözüm önerileriyle boy gösteriyorlar. Bu bakımdan iktisatçılık, krizleri azdırmak ve arttırmaktan öteye geçmiyor.”
Max Otte, modern iktisadın güncel kriz senaryolarını açıklayıp tarif etmeye yetmediğini savunanların başında geliyor. Farklı kişilerin farklı ortamlarda nasıl davranacaklarının hesaplanması mümkün değil. Önyargı ve duyguların davranışlar üzerindeki etkisi çok daha önem kazanıyor. Bu nedenle, iktisadın, sosyoloji, felsefe, tarih ve hatta biyoloji bilimleriyle bütünlenmesini talep edenler artıyor.
Serbest piyasa yetmiyor
Yeni bir bilim dalı olan ‘Davranış İktisadı’na’ henüz gereken önem verilmiyor.
Max Otte, iktisat ilminin kendini yenileyebileceğine ve uzmanların borç krizinin değerlendirirken yaptıkları hatalardan ders alacaklarına inanmıyor. Otte’nin iktisat krizine koyduğu teşhis şöyle:
“Prensip olarak, iktisat ilminin yapısında hataların bulunduğunu kabul edilmesi gerekir. Önce insanın ve sosyal süreçlerin söz konusu olduğu unutulmamalı. Dengesizliklerin ve güç dağılımının önemi hep göz önünde bulundurulmalı. İktisatçılar hâlâ piyasanın bütün çarpıklıları tamir edebileceği ön koşuluna uygun çalışıyorlar. Ama onların kafasındaki ‘piyasa’ yok ki. Son derece farklı işleyen çok sayıda piyasa var. Analizlerde bu noktadan yola çıkılmalı. Ne yazık ki henüz bu yönde gelişme olduğunu söyleyemeyiz.”
|