on zamanlarda Brooklyn'deki Gowanus
Kanalı'nın güneyinde kaybolan herkes, 1980'lerin başlarına geri
döndüğünü düşünebilir. Bir ambarın duvarına yapılan büyük bir fresk, aslında
bugüne kadar yapılan en ünlü grafitilerden birinin kopyası.
Seen adında grafiti sanatçısının 1980'de bir metro vagonu
boyunca yaptığı "The Hand of Doom" (Kıyametin Eli) yazan bu
grafiti şimdi ambarın duvarında da görülebilir. Orijinal grafiti, Henry
Chalfant ve Martha Cooper'ın fotoğrafçılık tarihine
dair bir dönüm noktası niteliğindeki 1984 tarihli "Metro
Sanatı" kitabında ölümsüzleşmişti.
Black Sabbath grubunun aynı adlı parçasından esinlenen
sanatçının bu eseri zamanın şehir kültürüne ışık tutmuştu. Yazının iki yanında
cellât ve saatli bomba da çizilmişti. Eserin 21'inci yüzyıl versiyonu daha
yumuşak ve imalı. Üzerinde "Jeanne d'Arc" yazıyor ve eli
baltalı adamın yerini Fransız azizinin temsili bir resmi almış. Bu eserin birkaç
kilometre uzağında, cadde üzerindeki bir duvarda, grafiti sanatçısı
Blade tarafından 1980'de yapılan bir eserin kopyası bulunuyor.
Kopyada, sanatçının isminin 5 harfi yerine "Plato" yazıyor. Bir
kahve dükkânının duvarında ise, Dondi olarak bilinen bir
sanatçının aynı yıla ait isim çalışması, aslına uygun olarak yeniden yapıldı ama
sanatçının ismi yerine "Gandhi" yazıldı. Sin
isimli sanatçı tarafından 1980'lerde yapılan bir grafiti işareti,
Manhattan'ın Yukarı Batı Yakası'nda bulunan Louis D.
Brandeis Lisesi'nin içindeki dolapların üzerinde görüldü. Ancak işaret,
"Sin" felsefi bir öğe "Spinoza" ile
değiştirildi. Yeni eserler, 20'li ve 30'lu yaşlarında çoğu eski grafiti
sanatçısı olan kişilerin oluşturduğu bir grup veya kolektife ait. Amaçları,
geçmişin en bilinen ve önemli 50 kadar grafitisini kitaplardan alıp sokaklara
geri getirmek.
"Metro Sanatı Tarihi" isimli proje, hem işletmeler, okullar
ve diğer binaların sahiplerinin buna izin vermesi hem de eserlerin tabiatından
dolayı son derece sıra dışı. Yeni eserler, geçmişte neredeyse hep başkaldırışla
tanımlanmış bir alt-kültüre birer saygı ifadesi. Slavery
(Kölelik) adını verdikleri kolektifin ortaya çıkmasına yardımcı olan 32
yaşındaki eski bir grafiti sanatçısı, "Aslında grafiti, gençlik ateşiyle doğru
orantılı. 'Asla babam gibi olmayacağım, asla başkalarınınkine benzer bir şey
yapmayacağım' dersiniz. Ama sonra babanıza benzersiniz" diyor. O ve diğer
kolektif üyeleri isimlerini vermek istemiyor. Bunun nedeni, sanıldığı gibi
polisin onları bulması riskinden dolayı değil. Grafiti sanatının merkezinde olan
ego şişirme refleksinden uzak durmak istiyorlar.
Eserleri kullanarak iki bölümlük bir tarih dersi vermeyi amaçlıyorlar. İlk
bölüm, dünyayı kasıp kavuran bir akımın ilk günlerini göstermeyi amaçlıyor.
İkinci bölüm ise bölgede eğitimin hâlâ ikinci planda olması ve orada yaşayan
çocuklara bir tarih dersi vermek isteği. Yıllarca yasadışı bir şekilde grafiti
yapan 32 yaşındaki sanatçı, şimdi bir öğretmen. Grubun "Jeanne d'Arc" eseriyle
başladığını çünkü üyelerin, 19 yaşında ölen Jeanne d'Arc'ı hem gücün hem de
gençliğe has tehlikelerin bir sembolü olarak gördüğünü söylüyor. Eserlerine,
savaşçılar, filozoflar ve Batı ve Doğu mitolojisinden karakterlerin yanı sıra
ressamları, yazarları, siyasi ve dini figürleri de dâhil etmeyi planladıklarını
söylüyor. "Kelimeleri gören insanların, onların ne anlama geldiğini çözme
konusunda birbirlerine yardımcı olmasını ve bu eserlerin bir sohbete vesile
olmasını umuyoruz" diyor. "Jeanne d'Arc" eserinin bir posteri, gelirinin yüzde
10'u hayır kuruluşuna aktarılacak olan "100'üncü Baskı" isimli yeni bir online
sanat galerisinde satılacak. Amaç, tüm eserlerin fotoğraflarını bir kitapta
toplamak.
Grafiti fotoğrafçısı ve tarihçi Henry Chalfant, projeye destek verdiğini çünkü
böyle bir girişimin New York grafiti dünyasında fazla örneği olmadığını
söylüyor. "Geçmişe saygı pek sık görülen bir şey değil. Genelde, başkalarına
ilham kaynağı olanlar unutuluyor" diyor.
|