Edirne 'Müzeler Başkenti' Olma Yolunda
Meriç Nehri'nin 'Sigortası'...
406 Tarihi Köprü Kültür Mirasına...
871 Yıllık Köprü Turizme Kazandırılacak
Ayancık’ta Selde Yıkılan Terminal...
Restorasyonu Tamamlanan İki...
Define Avcıları Tarihi Köprüyü...
Tarihi Taş Köprü, Evler Arasında...
Tarihi Uzunköprü, Restorasyon...
Sel Felaketinin Ardından Tüm...
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün...
“Yeni Köprüler, Eskilere Göre...
Bozkurt'ta Yıkılan Köprünün...
Restore Edilen Tarihi Köprü,...
Fırat’a 'Sırat’ Köprüsü Yapılacak
Roma Köprüsü Yok Olma Tehlikesi Yaşıyor
Restorasyon İhalesi Tamamlanan...
Tekirdağ'da Şiddetli Yağış...
Tarihi Köprüler Turizme Kazandırılıyor
Selde Yıkılan Menfezin Yerine...
Edirne'nin Tarihi Köprüleri, Asırlardır Sellere Direniyor
Batı Karadeniz'de meydana gelen sel felaketlerinin ardından taşkın sularının yıktığı köprüler, yerleşim alanlarına ulaşımı engellerken, Osmanlı döneminden bugüne ulaşan tarihi taş köprüler ise sağlamlığıyla dikkat çekti.
Özellikle yakın geçmişte adı sürekli taşkınlarla anılan Edirne'de, 15'inci yüzyılda yapılan Uzunköprü ve 19'uncu yüzyılda yapılan Mecidiye diğer adıyla Meriç Köprüsü, Osmanlı'dan bugüne hasar görmeden ulaştı. Kentte nehir taşkınları ve selleri üzerine doktorasını sürdüren, yüksek lisansını ise taş köprüler üzerine yapan tarihçi Altay Bayatlı, Osmanlı medeniyetinin köprüleri nereye yapacağını iyi bildiğini, kurulacak yer tespit edilirken doğanın izlendiğini belirtti. DHA’da yer alan habere göre; köprülerin tarih boyunca çok evrim geçirdiğini, son olarak Osmanlı döneminde altın oranının yakalandığını dile getiren Bayatlı, "Bunların en büyük örnekleri de köprülerin üzerindeki tahliye gözleridir. Uzunköprü'nün Ergene Havzası çok geniş olduğu için oraya çok uzun bir köprü yapıyorlar, ulaşımın rahat sağlanması için. Zaten İstanbul'dan Edirne'ye kadar tamamen 'köprüler diyarı' diyebiliriz bu hatta. Edirne'deki Meriç Köprüsü için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Taş köprülerin en büyük özellikleri zaten sağlamlıkları. Bunlardan önce buralarda ahşap köprüler kullanmışlar. Kullandıkları köprüler, sellerde ve büyük taşkınlarda sürekli bakım istemekteydiler. Osmanlı'da bunun sonucu olarak sağlam, büyük, oldukça iyi malzeme kullanılan köprüleri kullanmaya özen gösterdiler." dedi. Taş köprülerde kullanılan malzemelerin de bölgeye ait en iyi taşlar olduğuna dikkat çeken Bayatlı, "Kullanılan malzemeler, o bölgeye ait en iyi taşlarla yapılıyor. Daha sonra aradaki birleştirme malzemelerini çok iyi kullanıyorlar. Bunlara genelde 'Horasan harcı' diyoruz. Ayrı olarak köprülere daha sonra tahliye gözleri dediğimiz küçük gözler ekleniyor. Bu, teknik olarak köprünün hafiflemesini hem de daha fazla yük taşımasını sağlıyor ve gelen suyu da çok hızlı bir şekilde diğer tarafa geçirdiği için köprü ince bir aerodinamik bir özellik kazanarak seli tahliye ediyor içinden ve böylelikle yıkılmıyor hiçbir zaman." diye konuştu. “Köprüler yanlış yere yapılıyor” “Karadeniz’de de benzer köprüler yapılabilir” Karadeniz'de de benzeri taş köprülerin yapılabileceğini söyleyen Bayatlı, "Yerine bağlı olarak Karadeniz'de böyle çok kemerli köprüler yapılabilir. Taş çok maliyetli bir iş, çok maliyet gerektiren, işçilik gerektiren bir malzeme ama taş köprüler hem daha çok uzun ömürlü ve daha az masraf gerektiren yapılar. Yerine göre yapılabilir neden olmasın. Köprüler, mümkün mertebe bulunduğu coğrafyaya göre tek gözlü de olabilir, aynı zamanda çok gözlü de yapılabilir suyu tahliye edecek gibi" dedi. |