umhuriyet'in Ankara dış siyasa muhabirlerinden Bahadır Selim Dilek gençliğin verdiği cesaretle ''haddini'' aşmış! 11 Ağustos'ta ''Sevda Tepesi Tartışması'' üst başlığının altındaki haberinde ''AKP Ecyad Kalesi'ni unuttu'' ana başlığı altında şöyle diyor: ''İstanbul'da Sevda Tepesi'ne inşaat izni isteyen Suudiler, Osmanlı mirası Ecyad Kalesi'ni yıkmışlardı. AKP'nin, Ecyad'ı hiç gündeme getirmemiş olması ise dikkati çekti.''
Ah bu gençler! Şimdi sırası mı? Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz 'in medyamızda masal kralları gibi ağırlandığı bir ortama limon sıkmanın anlamı var mı? Ecyad Kalesi yıkılmış da ne olmuş? İsterseniz ne olduğunu kısaca anımsayalım!
17 Nisan 2001'de Türk okuru, olayı ilk kez bu köşeden öğrendi. Suudi Evkaf Bakanı Dr. Abdul Rahman el Matrudi , yaklaşık yarım milyar dolara mal olacak bir tasarımı dönemin kralı Fahd' ın onayladığını açıkladı. Tasarım, 1781'de yapılan 1884'te onarılan, Mekke'yi koruyan üç Osmanlı kalesinden biri olan Ecyad Kalesi'nin yıkılıp yerine gökdelenler yapımını öngörüyordu. Kale, 800 kişilik Osmanlı topçu birliğini barındırmıştı.
El Matrudi, yapıların toplam 297 dönümlük bir alanı kapsayacağını, 942 lüks dairenin 17-32 kat arasında değişen 11 gökdelene yerleştirileceğini, bazılarının devre mülk olacağını, ayrıca 1220 odalı, beş yıldızlı bir otelle iki katlı 1600 arabalık otoparkı olan bir alışveriş merkezinin de yapılacağını açıklamıştı.
Türkiye, Osmanlı kalesinin yıkılmaması için Suudilere Ankara'da ve Cidde'de diplomatik notalar verdi, UNESCO devreye girdi. Diyanet İşleri Başkanlığı 112 bin hacıya imzalattığı dilekçeyi Suudi yetkililere iletti. Avrupa basını tarihsel miras katliamına dikkati çekti.
3 Ocak 2002 günü Osmanlı kalesinin yıkımına başlandı. Türkiye'deki tepkiler yoğunlaşınca Suudi Arabistan'ın o günlerdeki Ankara Büyükelçisi Muhammed el Bassam Hürriyet gazetesinde özetle şöyle dedi: ''Türk kardeşlerimizin Ecyad Kalesi'ne ilişkin duygularını takdirle karşılıyorum. Ama kale konusu, Suudi Arabistan Krallığı'nı ilgilendiren bir iç sorundur. Kale, gerçeğe uygun biçimde bir başka yere (taşınarak yeniden) inşa edilecektir. Ayrıca Zeugma vadisindeki eserler çok daha tarihi idi. Türk hükümeti, kendi halkının çıkarını düşünerek baraj inşaatını sürdürmedi mi?''
İstanbul'da bir şirket, ''Almarwa ya da Hacar Apartmanları'' denilen gökdelenlerdeki lüks daireleri, devre mülkleri Türklere de pazarladı. Dairelere ilk kez önümüzdeki hac mevsiminde girilebileceği özel resmimizden anlaşılıyor.
Eski büyükelçi El Bassam galiba haklı! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 28 Eylül 2005'te Suudi Arabistan'daydı. Osmanlı kalesinin yerinde yükselen gökdelenleri gördü. Orada bir daire alıp almadığını bilmiyoruz. Parası varsa neden almasın? Ancak, değineceğimiz konu farklı. Büyükelçi ''Osmanlı kalesi bir başka yere taşınacak'' dememiş miydi? Erdoğan ne yaptı? Suudi Arabistan izlenimlerinin etkisiyle, üstelik finansmanı olmayan Ilısu Barajı'nın temelini atmaya gittiğinde ne dedi: ''Hasankeyf'i başka yere taşıyacağız!''
Hasankeyf'i bir başka yere taşımanın teknolojik olanağı var mı? Yok! Yıllardır barajı yapmak için para bulamazken Hasankeyf'i (teknolojik olanak olsa bile) bir başka yere taşımak astarı yüzünden pahalı olmayacak mı? Anlaşılan Başbakan Erdoğan, ziyaretinde öğrendiği Suudi usulü bir kandırmaca peşinde...
Bahadır, haberinde ''Sevda Tepesi Tartışması'' ndan da söz ediyor. Gerek Suudi kralı, gerek İstanbul Belediye Başkanı önemli yanlışlık yapıyorlar. Sevda Tepesi, sayın krala layık değildir. Krala bir başka Osmanlı kalesi düşünülmelidir. En iyisi belediye, Rumelihisarı'na cami yapacağına, bu kaleyi Suudi kralının emrine tahsis etmelidir. Ecyad Kalesi'nde olduğu gibi Rumelihisarı yıkılıp yerine Suudi kralına layık bir gökdelen saray, hemen ardına da Katarlıların istediği sarmal ikiz kuleler yapılmalıdır. Doğrusu ayıp ediyoruz!
|