İhtiyaçlarımızı karşılarken doğal sistemlerin
bozulması, kıtlıkların, susuzluğun baş göstermesi, ormanların, verimli
toprakların kaybedilmesi… Kaçınılmaz bir sonuç mudur, yoksa bir yandan
gıda, barınak, eğitim, tatmin edici iş ve keyifli insan ilişkileri gibi
gereksinimlerimizi temin ederek sağlıklı bir şekilde dünya üzerindeki var
oluşumuzu sürdürürken bir yandan da bütün yaşam sistemlerinin, canlı cansız
bütün varlıkların devamı ve çoğalması için gerekli koşulların sağlanması mümkün
müdür?
Bunun için hemen, bulunduğumuz yerden başlayarak yapabileceğimiz bir şeyler
var mı? 1970'li yıllarda tam da bu ve bunlara benzer soruları dert edinip
cevaplar arayan Avustralyalı Bill Mollison uzun uzun doğayı, canlıları ve daha
sonra da insanları ve modern toplumu gözlemleyerek o zamanlar tez danışmanı
olduğu lisansüstü öğrencisi David Holmgren'in de desteğiyle çok özel bir
tarımsal sistem çerçevesi geliştirdi. Bu sisteme permakültür (permaculture -
permanent agriculture, permanent culture - kalıcı/sürekli/daimi tarım,
kalıcı/sürekli/daimi kültür) adını verdi. Bu çok özel sistem, ağaçlar, çalılar,
otlar (sebze ve yabani otlar), mantarlar ve kök bitkilerini içeren çeşitli
ürünlü ve çok yıllık türlerin baskın olduğu bir bitkilendirmeden oluşuyordu.
Permakültür ilkeleri ve türce zengin bir bahçe yaratma üzerinde uzun süreler
çalışan ikilinin bu emekleri 1978 yılında "Permaculture One" adlı kitabın
yayınlanmasıyla sonuçlandı. Takip eden dönemlerde Bill Mollison permakültürün
kapsamını genişleterek toprak erişimi, iş girişimi yapılanmaları ve bölgesel
özfinansman stratejilerini de içeren uygun hukuki ve finansal stratejileri de
kapsamına aldı.
Permakültürün isim babası, faaliyette olan en eski permakültür kurumu olan
Permakültür Enstitüsü’nün kurucusu Bill Mollison ve onun yetiştirdiği ve Geoff
Lawton 72 saatlik Permakültür Tasarım Sertifikası (PDC – Permaculture Design
Certificate) kursu vermek üzere İstanbul’a geliyorlar.
Kurs, 21 Kasım – 4 Aralık 2010 tarihleri arasında İstanbul’da
gerçekleşecek.
|