WWF ve Küresel Ayak İzi Ağı (Global
Footprint Network) işbirliğiyle 1998 yılından bu yana “Yaşayan Gezegen
Raporu” yayınlanıyor. Bu çalışmada doğanın sunduğu ve gezegenin her yıl
yenilediği kaynak miktarı hesaplanıyor. Çıkan rakam, insanlığın yaşamını
sürdürebilmesi için gerekli olan doğal kaynakların yeniden üretilme süresiyle
karşılaştırılıyor. Ekolojik ayak izi ve biyolojik
kapasite arasındaki fark; nüfus, tüketim oranı, küresel gayrı safi
milli hasıla ve kaynak ihtiyacı gibi etmenler göz önünde bulundurularak
hesaplanıyor.
İnsanlık tarihinin büyük kısmında yaşam, doğanın kendini yenileyebileceği
düzeyden daha az miktarda doğal kaynak tüketilerek sürdürülebiliyordu. Ancak son
30 yıldır gezegenin kırılma noktalarına doğru hızla ilerliyoruz. İnsanların
yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan doğal kaynaklar, doğanın
sunabileceğinin üzerine çıktı. Ekolojik ayak izi ve biyolojik kapasite olarak
adlandırdığımız bu iki ölçü arasındaki fark her yıl daha da açılıyor. Başka bir
deyişle; dünyadan aldığımız kredinin neredeyse minimum ödeme tutarını
ödeyebiliyoruz. Günümüzde, bir yıl içerisinde tüketilen doğal kaynakların doğa
tarafından yenilenmesi 18 ayı buluyor. 2010 yılında dünya nüfusunun, doğal
kaynakların %150’sini kullanacağı öngörülüyor. Bu nedenle yaşamımız
‘sürdürülebilir’ olmaktan çıkıyor ve dünyadaki türlerin %30’u kayboluyor.
Yüzyılımızın en büyük tehdidi olan iklim değişikliği, doğal kaynaklarımızı
gereğinden fazla tükettiğimizin en belirgin göstergesidir. Karbon ayak izi,
insanlığın ekolojik ayak izinin büyük bir bölümünü oluşturuyor ve hızla artıyor.
Karbon ayak izi 1970 yılına kıyasla iki katına çıktı. Atmosferde biriken
karbondioksit, bize iklim değişikliği olarak geri dönüyor.
Türkiye’de tüketimin ekolojik ayak izi 209,6 milyon küresel hektar olup kişi
başına düşen ekolojik ayak izi 2,8 küresel hektara denk geliyor. Türkiye
1974’den beri ekolojik borçlu ülkeler arasında yer alıyor. 2006’dan beri,
talebin bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmasına rağmen ekosistemin kendini
yenileme hızından daha hızlı üretim gerçekleşiyor. Türkiye’deki ayak izinin
büyük bir kısmı gıda sektöründe gerçekleşiyor.
Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Mathis Wackernagel konuyla ilgili olarak “Bütün
yıl ihtiyacımız olan doğal kaynağı dokuz ayda tüketiyoruz. İklim değişikliği,
biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditler, ormansızlaşma ve su krizi açıkça
gösteriyor ki doğa mevcut tüketimimizi karşılayamıyor” dedi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak yaptığı açıklamada “Bugün ortalama bir
Amerikalı için beş, bir Avrupalı için üç, Türkiye’de yaşayan ortalama bir
vatandaş için iki dünya gerekiyor. Yine de ekolojik likidite krizini geri
çevirme olanağına sahibiz. Geri dönüşsüz bir ekolojik krizin üzerimize çökmesini
önlemek için henüz çok geç değil. Daha sürdürülebilir bir yola girmek için yaşam
biçimimizi hangi kilit alanlarda dönüştürmemiz gerektiği ortada. Gezegenimizin
sahip olduğu kaynakların kendini yenilemesine izin vererek yaşamak için gerekli
teknolojinin büyük bir bölümü mevcut. Ayak izimizi küçülterek doğal kaynaklar
üzerindeki etkimizi azaltmak için, bu kaynakları sağlayan ekosistemleri daha iyi
yönetmemiz gerekiyor.” dedi.
|