ktidarın istemiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi "Kentsel Dönüşüm" adı altında bir çalışma başlattığında, bunu, her şeye para gözlükleriyle bakan iktidarın "Rantsal Dönüşüm" olarak kullanacağından hiç şüphemiz yoktu. Bazılarını inanılmaz zengin etmek adına yürütme sürecinde atılan adımlardan, pek çok zarar görecek olan toplumun hemen doğru bir biçimde bilgilendirilmesi gerekir. Bu da, farkında olanların başkalarına iletmeleriyle oluyor. Toplumsal sorunlarla uğraşmayı kendine görev edinmiş değerli yazar çizer dostlarımız sağ olsunlar, bunu en güzel şekilde yapmaya çalışıyorlar.
Sözünü ettiğim erdemlilerden Melih Aşık da, 19 Ekim 2006 tarihinde Milliyet gazetesindeki köşesinde "Dönüşüm alanları Kanun Tasarısı'nın, bir kılıf olarak kullanıldığı" ile ilgili düşüncelere "Rantsal Dönüşüm" başlığı altında yer vermiş. Bunu fırsat bilerek kendisine, farkındalığını çok güzel yansıtan bir yazarımız olarak teşekkür etmek isteriz. Aslında duyarlı kentliler olarak rahatsızlık duyduğumuz o kadar çok sorun var ki. Bunların farkında olmamak, karşı durmamak olası değil. Çünkü sonunda sorun yaratanlar gitseler de, bunları düzeltmek; hesabını sormak yine bizlere düşecek.
İktidarın Meclis'e sunduğu yasalar içerisinde "kılıfına uydurulmamış" yasa tasarısı yok ki. TBMM'de yasa tasarıları görüşülürken izlendiğinde, bazı önemli ayrıntılar tam olarak fark edilemeyebilir. Ancak konuyu biraz bilenler, neler olabileceğini hemen algılayabiliyorlar. Siyasi tercihe dayalı yasa tasarılarını tamamlayan her türlü donanım, işin başından itibaren ilişkili ve farklı ortamlarda planlanıyor. 26 Temmuz 2006 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Üç Boyutlu Siyasi Tercih" başlıklı yazımda bu oyunları ayrıntılarıyla yazmaya çalıştım. Her gün durmadan yeni tasarılar yasalaşıyor. Şayet AKP, gelecek seçimlerde yeterli oyu alamazsa, iktidarı devralacak olan farklı düşüncelerdeki yeni hükümet, herhalde pek çok yasayı kılıfından çıkarabilmek için epeyce zorlanacak.
Boğaziçi, kıyılar, milli park ve ormanlar gibi korunması gereken alanların "rantsal dönüşümünü" sağlayabilmek için, sadece yasa tasarılarına konan maddeleri yeterli bulmayıp, belediyelere ve mülki amirlere de yetki devirleri yapıldı. Acaba Büyükşehir belediyeleri, yasalar çerçevesinde yapılan yetki devir sözleşmelerine uygun hareket ediyorlar mı?
Örneğin, İstanbul'un iki yakasında yapılan dolgu alanları üzerine yeşil alanlar yapılması, altyapı dışında yeşili bozabilecek bir sosyal tesis ve benzeri yapılaşmalara gidilemeyeceğine dair hükümler olduğu halde, Kartal'da dolgu sahile oturtuluveren yapılaşma nasıl oldu? Olduysa nasıl yıktırılmıyor ve inşaat geliştirilerek sürdürülüyor?
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 7. maddesine göre, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler üzerine yapılabilecek yapılar sınırlı olarak sayılmıştır. Bu maddeye göre dolgu alanlarında, yine aynı yasanın 6. maddesinde sayılan iskele, liman, köprü, rıhtım, kayıkhane gibi kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıya yönelik altyapı tesisleri, özellikleri gereği başka bir yere yapılmaları mümkün olmayan yapı ve tesisler dışında yapı yapmak mümkün değildir.
Açık olarak burada bir belediye yapılaşmasının mümkün olmadığı belirtilmiş. Dragoslular, bu binanın yıkılması için ilgilileri uyardıklarında, "Daha ne istiyorsunuz, orada çerden çöpten gazinolar mı olsaydı. Biz beton bina yaptık" demişler. Yani, en büyük sorumluluk ve yetki verilen bir belediyenin, "dolgu toprağa beton oturtma" mantığı! Ve ne yazık ki, bu mantık kıyılarımızın pek çoğu için geçerli.
Kartal sahil yolunun deniz tarafındaki dolgu kıyı alanı üzerinde "Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesis inşaatı" deprem riski de, yasalar da bir tarafa atılarak yapılmış. Büyükşehir'in amacı böyle bir dönüşümü gerçekleştirmek midir? Deprem riski yüksek olan Yalova'da, yöre insanlarının yasal sahiplenmelerine karşın, dolgu sahil alanına 40 adet tersane yapılmasının adı nedir? Kıyılarımız, denize ve halka kapanıp çoğu yabancı gemilerin asbest vb. tehlikeli ve kirli atıklarıyla doldurulduğunda; Boğaz, malikâneler için yapılaşmaya açıldığında; Ömerli su havzası, malum kişilerce "özel planlar" ortaya çıkarılarak betonlaştırıldığında; onların da geleceğini görür gibiyiz. Belki de "oh" ne de güzel başardık, diye derin bir nefes alabilirler ama bu kirli hava, önce onları zehirleyebilir. Bunu düşünmelerinde yararları var.
Türksen BAŞER KAFAOĞLU
|