Hatay Açıklarında Temizlik...
Samandağ'da Sahile Petrol Atığı Vurdu
Mersin'de Denizi Kirleten...
Bodrum'da Deniz Dibinden Bir...
Müsilaj Temizliği Çalışmaları...
Marmara Denizi'nde Müsilaj...
İÜ'nün Müsilaj İncelemesinin...
Marmara'dan Sonra Tehlike Karadeniz'de
Marmara Derin Deşarj Projesi İnceleniyor
Bilgisayar Mühendislerinden...
Müsilaj için Acil Eylem Planı...
Bilim İnsanları Müsilaj Oluşumunun...
TURMEPA’dan Acil Eylem Çağrısı
Marmara Denizi'ni Koruma Eylem...
Japonya, Radyoaktif Atık Suyu...
Karadeniz’deki Doğal Gaz Rezervi,...
Denizleri de Doldurup Satacaklar
Denizi Kirleten Gemiye 1,3...
Doğu Akdeniz Sahillerinde...
Muğla'da Deniz Dibine Yapılan...
Balıkesir’de Deniz Kirliliği...
2050’de Denizlerde Balıktan...
Döktüklerimizi Deniz Geri Verdi
3 aydır devam eden Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorunu ürkütücü boyuta geldi. Hidrobiyolog Levent Artüz, sorunun 32 yıldır uygulanan atık suların denize deşarjından kaynaklandığını söyledi.
Marmara Denizi’ni adeta esir alan müsilaj (deniz salyası) İstanbul’dan Gemlik’e, Erdek’ten İzmit’e hemen her sahilinde görüldü. Oluşturduğu çirkin görüntü bir yana deniz yaşamını tehdit eder durumda. Adeta “Deniz bitti” dedirten görüntüler 3 aydır devam ediyor. Şu ana kadar belediyelerin yürüttüğü salyaların toplanması dışında bakanlık düzeyinde kapsamlı bir çalışma henüz ortada yok. Üstelik Karadeniz ve Akdeniz sahillerinde de görülmeye başlandı. BirGün’den Yaren Çolak’ın haberine göre; Sevinç-Erdal İnönü Vakfı MAREM (Marmara Environmental Monitoring) proje lideri Hidrobiyolog Levent Artüz gelinen noktayı değerlendirdi. Marmara Denizi’ni esir alan müsilajın kaynağı nedir? Salyanın artışı sadece kirlilikten mi kaynaklı? İlk olarak 2007 senesinde yaşadığımız kütlesel müsilaj agregat oluşumu veya bu 32 senelik süreç içinde yaşanan kırmızı sular, yeşil sular, denizanası çoğalmaları vb. 1989 senesi öncesinde Marmara Denizi’nde hiçbir şekilde gözlenmedi. Deniz canlıları ve insanlar için nasıl bir tehlike taşıyor? 2007 senesinde de izlediğimiz gibi, söz konusu kütle çökerken askıdaki katı madde ile birlikte bitkisel ve hayvansal plaktonları da içine hapsetmekte. Bu da çok geniş çaplı besin zinciri kırılmalarına sebebiyet vermekte ve yine bazı türler için yer açarak, rekabet koşullarını değiştirerek yeni olası baskın türleri teşvik etmekte. Bu olgunun akıbeti, eğer uygulamalarda değişiklik olmaz ise bir anlamda bundan sonraki felaketin altyapısını hazırlayacak. Diğer bir sorun ise kütlenin organik oluşu. Eninde sonunda bir şekilde parçalanacak. Ancak parçalanmayı sağlayacak bakterilerin gereksinim duyacakları suda çözünmüş oksijen yine arıtılmaksızın deşarj edilen atıklar dolayısı ile olması gereken seviyenin çok altında. Kısaca durum kısır bir döngüye girdi. Türkiye’nin tüm sahil şeridi salya saldırısına mı maruz kalacak? Salya sorunu geçecek mi? Haberin tamamına linkten ulaşılabilir. |