Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Doğan Hasol ile “Mimarlık Denince” Kitabı Üzerine

Doğan Hasol, geçtiğimiz günlerde YEM Yayınları’ndan çıkan “Mimarlık Denince” adlı kitabının içeriğini aktarıyor.

Doğan Hasol ile “Mimarlık Denince” Kitabı Üzerine

Türkiye’de mimarlık gündeminde bugün acilen çözüme kavuşturulması gereken öncelikli sorun nedir size göre?

DH: Öncelikli sorun “eğitim”dir. Bu konuda Mimarlar Odası’nda sürdürülen çalışmalar var, köklü üniversiteler de bu konu üzerinde çalışıyor. İkinci zorunluluk ise Ülke Mimarlık Politikası’nın oluşturulması ve uygulanmasının sağlanmasıdır.

Mimarlık Politikası konusuna değinmek istiyorum. Geçtiğimiz Şubat ayında Mimarlar Odası tarafından 15 sayfalık bir Mimarlık Politikası belgesi yayımlandı. Kitapta da ülkemizdeki mimarlık yasası ya da Mimarlık Politikası eksikliğinden söz ediyorsunuz.

DH: Mimarlık Politikası bu işin ‘olmazsa olmazı’dır. Yıllar önceydi, uluslararası bir görevim için Finlandiya’ya gittiğimde, bizlere Finlandiya Mimarlık Politikasını içeren bir kitapçık vermişlerdi. Düşünün, daha o yıllarda, Finlandiya’da hükümetin kabul ettiği bir Mimarlık Politikası vardı. Kitapçıkta “Finlandiya bir mimarlıklar ülkesidir” diye başlıyordu. Bu tanımlama Alvar Aalto’ya dayandırılarak yapılıyordu.

Kitabımda, Türkiye’nin de bir mimarlıklar ülkesi olduğunu dile getiriyorum. Hem de sadece Sinan’a dayanarak değil, Sinan’ın yaşadığı tarihten bin yıl önce yapılmış, dünya harikası olarak kabul edilen Ayasofya’yı, 12 bin yıllık Göbeklitepe’yi örnek göstererek yapıyorum bunu. Biz Türkler bu topraklara daha sonradan gelmiş olsak da halen bu toprakların insanlarıyız. Miletos’u, Ayasofya’yı planlayan, tasarlayan, yapanlar Aydınlı, Miletliydi yani bu toprakların insanlarıydı. İşte, zincir devam ediyor.

Mimarlık Politikası konumuza dönersek… Bazı ülkelerde mimarlık yasası vardır bazılarında ise Mimarlık Politikası. Bunu yasa haline getiren ülkeler var. Örneğin, Fransa.

Finlandiya mimarlık politikası kitapçığını daha sonra, Mimarlar Odası’na ilettim. Ayrıca, “Aydın Bir Ülkenin Mimarlık Politikası” başlıklı bir yazı da yazdım.

Mimarlık Politikası o ülkede mimarlığın nasıl, hangi kurallara uygun olarak yapılması gerektiğini belirleyen, açıklayan, işin prosedürünü gösteren belgedir. İçerdiği ilkeler bağlayıcı ve önemlidir. Bizde ise yalnızca mühendislik ve mimarlık hakkındaki yetkileri belirleyen, 1938 yılından kalma bir yasa var. Oysa mimarlığın doğru olarak nasıl yapılacağını belirlemek için bir Mimarlık Politikası ivedilikle oluşturulmalıdır. Mimarlık Politikasının varlığı mimarların dayatmalara karşı durmasını sağlar. “Şu tarz mimarlık yapacaksın!” diye kimse onu zorlayamaz. Dayatmayla sanat olur mu? Bir müzisyene “Mozart gibi beste yap!” diyebilir misiniz? Hayır, Bach’ın büyüklüğü ortadadır, Sinan’ın büyüklüğü de ortada. Bir mimar olarak bugün onun tarzında çalışmaya gerek yok, yeni Sinan’lar yaratmak lazım.



Katılımcı planlama, şehir hakkı, demokrasi konularına da yer vermişsiniz kitabınızda...  Bugünün Türkiyesinde katılımcı planlamayı gerçekleştirmek mümkün müdür?

DH: Tabii mümkündür. Bir kere belediyelerin, yerel ve merkezi yönetimlerin “Ben böyle istiyorum" diye dayatmalarla ortaya çıkmaması lazım. İstanbul’un 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı var. Bu, İstanbul’un imar anayasasıdır. O anayasada 3. Köprü yok, yeri sonradan, bir sayın yetkili tarafından helikopterle gezilerek belirlendi. 3. Havalimanı var, ama Silivri’de, bugün seçilen yerde değil. Ayrıca, bilimsel danışmanlara projelerde kesinlikle yer verilmeli. Bütün kararlar danışma yoluyla, paylaşım yoluyla olmalı. Paylaşımcı belediyelikten kastım da, projelerle ilgili olarak yöre halkının önceden bilgilendirilmesidir.


Örneğin, Fransızlar bütün büyük metropollerin bir limana sahip olması gerektiği fikrinden yola çıkarak Paris’i de deniz taşımacılığına açmak istediler. Paris, Fransa’nın tam ortasında yer alan bir şehir. Seine Nehri’ni düzenleyip onun denize ulaştığı noktaya bir liman kurabileceklerini düşündüler. Bu kararın uygulamaya geçebilmesi için yıllardan beri, nehir kıyısındaki yerleşmelerin ikna edilmesine çalışılıyor. Çünkü bu düzenleme onların da yaşamını etkileyecektir. Bizde Karadeniz sahil yolu yapıldı, kime soruldu? Hangi plana dayanıyor? Bir de bizde yetki kargaşası var, şu anda sayısız kamu kuruluşu plan ve plan değişikliği yapma hakkına sahip. Böyle bir şey kabul edilemez. Yıllar önce Ankara’da Bayındırlık Bakanlığı tarafından, 300 kadar uzmanın katıldığı bir toplantılar dizisi düzenlendi. Çalışmaların sonunda KENTGES adlı stratejik bölge planlama belgesi hazırlandı. KENTGES, Türkiye’nin planlamadaki yol haritasıydı. Bu belgede yetki dağınıklığından kurtulmak gerektiği söyleniyordu. Çalışmalar, zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kapanış konuşmasıyla sonlandı. Ne yazık ki daha sonra hiçbir şey yapılamadı. Bugün o kargaşa sürmekte.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3  |   4
http://www.yapi.com.tr/haberler/dogan-hasol-ile-mimarlik-denince-kitabi-uzerine_172693.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!