Sakarya'ya Yeni Afet Koordinasyon...
Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye...
“İklim Değişikliği Aşırı Soğuk...
“Güçlü Bir Toplum için Kadınlarımızı...
Binaların Deprem Riskini Daha...
Binaların Güvenliği, Yerli...
Türkiye İMSAD’dan ‘Enerji...
Türkiye İMSAD Kadın İstihdamının...
Türkiye İMSAD, Anadolu’daki...
Türkiye İMSAD Aylık Sektör...
Türkiye İMSAD’dan Dünya Konut...
Türkiye İMSAD Gündem Buluşmaları’nda...
Türkiye İMSAD Dış Ticaret...
Türkiye İMSAD’dan 17 Ağustos...
“Doğal Afetlere Karşı Önleyici Faaliyetleri de Hızlandırmalıyız”
‘1-7 Mart Deprem Haftası’ dolayısıyla açıklamada bulunan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Doğal afetlerin bizlere verdiği mesaj; sadece düzeltici değil, önleyici faaliyetlerin de hızlandırılması gerektiği yönünde.” dedi.
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, ‘1-7 Mart Deprem Haftası’ kapsamında yaptığı açıklamada şu değerlendirmeleri yaptı: “Ülkemizdeki deprem gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Topraklarımızın yüzde 90’dan fazlasını kaplayan iki büyük fay hattı önemli riskler barındırıyor. Sadece bir deprem olduğunda değil, deprem olmasa dahi bir araya gelmeli, bu konuyla ilgili harekete geçmeliyiz. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde, riski depremin değil güvensiz yapıların oluşturduğunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Doğal afetlerin bizlere verdiği mesaj; sadece düzeltici değil, önleyici faaliyetlerin de hızlandırılması gerektiği yönünde. Depreme hazırlık; toplum olarak uzun zamandır orta ve uzun vadeli planlar yaparak aşmamız gereken hayati konulardan birini oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz süreçte tüm binaları yıkıp yeniden yapamayacağımıza göre, kentsel dönüşüm kapsamında binaları depreme karşı güçlendirme çözümünü iyi değerlendirmeliyiz. Gelecekteki refahımız, çocuklarımıza sağlıklı, güvenli binalar ve kentler bırakmak için bugün konforumuzdan fedakârlık yaparak, orta ve uzun vadeli planlarla hareket etmemiz büyük önem taşıyor.” Depremle mücadelenin dozunu artırmalıyız Bugün en güçlü kentsel dönüşüm senaryosunda dahi 2026 yılında, yani 4 yıl sonra 17 milyon vatandaşımızın yaşamını hala riskli binalarda sürdüreceği öngörülüyor. Ortada böyle bir veri varken toplumun da artık acilen harekete geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Hane halkının, kaynaklarının bir kısmının öncelikle deprem güvenliğini geliştirmeye aktarılabilmesi ve oluşan bilinçle beraber kamunun desteklerinin de daha verimli şekilde değerlendirilmesi, depreme karşı güvenli yapılara geçme hızını artıracaktır. Deprem güvenliğini geliştirme faaliyetlerimiz ile hayatta kalmasına vesile olacağımız her can, vereceğimiz ulvi mücadelede temel motivasyonumuz olacaktır.” Güçlendirme ve yenileme seçenekleri de iyi değerlendirilmeli Tayfun Küçükoğlu sözlerine şöyle devam etti: “İnşaatlar en az 100 yıl için yapılmalı, kent mimarisi de bu yaklaşımla şekillenmeli ve sık sık değişikliğe gidilmemeli. Biz 20-30 yıl ömrü olan binalarda yaşıyoruz. Hem binaların dayanıksızlığı hem de yeni çevre düzenlemelerinden dolayı mevcut yapılar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Örneğin Kadıköy’de 70’li yıllarda, az katlı, bahçeli evler yıkıldı yerine yüksek apartmanlar yapıldı. Şimdi aynı binalar bir kez daha dönüşüyor. Arada sadece 30-40 yıllık bir zaman var ve bu kapsamda çok ciddi bir kaynak harcanıyor.” İhtiyacımız, ortak bilincimizi geliştirerek ritmimizi yükseltmektir Depreme karşı dayanıklı, güvenli ve kaliteli yapıların inşa edilebilmesi için güçlü bir denetim mekanizması oluşturulması gerektiğinin de vurgulayan Tayfun Küçükoğlu, “Depreme dayanıklı yapılar için doğru malzemenin doğru biçimde kullanılmasının ve yapı denetimlerinin önemi yadsınamaz. Tüm bu gerçekler ortada iken kontrolsüz ve denetimsiz, belgesiz ve izinsiz yapılaşmalara kesinlikle müsaade edilmemesi gerekiyor.” dedi. |