Erdoğan'dan "Dev Projeleri"...
"İzmit Körfez Geçiş Köprüsü...
İstanbul'a Yeni Bir Proje...
Dev Projeler için Yabancı...
'3'üncü Havalimanına Hazine...
Hazine'den Devlet Garantisi Açıklaması!
Halkın 'Havuz' Problemi!
"Resmen İhaleye Fesat Karıştırma"
Dev Projelere Garanti Artık...
Yayalaştırma Projesi'nin Koruma...
İstanbul'un "Mega Projeleri"ne...
"Kentsel Dönüşüm Süreci Sadece...
İşte Mega Projelerin Hedefindeki...
'Dev Projeler'in Kefili Kamu!
3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, şehir hastaneleri, körfez geçişi, hızlı tren gibi maliyeti en az 500 milyon olan projelerde özel sektöre 'devlet garantisi' verildi. Ancak düzenleme, 'Hazine garantisi' dememek için 'borç üstlenimi' adıyla yapıldı.
Büyük projelere devlet garantisi veren yönetmeliğin hafta sonu Resmi Gazete'de yayınlandığını duyuran Cumhuriyet gazetesi yazarı Çiğdem Toker, düzenlemenin büyük bir ekonomik risk yarattığına dikkat çekiyor. Yönetmeliğe göre, Hazine “garanti” vermemiş oluyor, siyasetçi “Ben garanti vermiyorum ki” diyor, kredi veren bankanın da 'işi görülmüş oluyor' ama bu durum ekonomik risk yaratıyor.
İşte Toker'in, 'Kimi kandırıyorsunuz?' başlıklı yazısı: Nihayet çıktı. Hazine’nin, devasa altyapı projelerinin borcunu nasıl üstleneceğini anlatan yönetmelik hafta sonu Resmi Gazete’de yayımlandı. 3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, şehir hastaneleri, körfez geçişi, hızlı trenler... Alt alta listelendiğinde, ciddi tutarlara ulaşan bu projelerde sorun çıkması halinde doğacak mali risk Hazine’ye ait olacak. “Sorun”dan kasıt ise şirket veya kamu idaresi herhangi bir nedenle sözleşmeyi feshederse, şirketin projeyi yapmak için bulduğu banka kredisini Hazine ödeyecek. Fakat ortada bir kandırmaca var... Eğer işler yolunda gitmezse, Hazine’yi büyük bir yükün altına sokacak olan bu sistemin içerdiği riskler kamuoyundan saklanıyor. Bir kere sırf “Hazine garantisi” dememek ve kayıtlarda göstermemek için “borç üstlenimi” adının takılması bile bunun kanıtı...
*** Kamuoyunu “uyutma” sistemi ise şöyle işliyor: - Ön koşul, projenin en az 500 milyon TL olması. 3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, körfez geçişi, şehir hastaneleri, hızlı tren projelerinin hepsi, -İngilizce kısaltması PPP olan- kamu-özel işbirliği modeli veya yap-kirala-devret’e göre tasarlanıyor. Bilmeyen için proje, tamamen özel sektöre yaptırılmış gibi görünüyor. - “Hazine garantisi” dememek için projeleri yaptıran Ulaştırma, Sağlık bakanlıkları veya bağlı kuruluşları “devlet garantisi” veriyor. Mesela Ulaştırma Bakanlığı, yolcu sayısını garanti ediyor. Ama dikkat; orada durması gerekirken durmuyor. Zira Ulaştırma, Sağlık Bakanlığı, Hazine veya Maliye değildir. Kendi parası yoktur. Bütçeden ödenek alırlar. Ama kendini Hazine’nin yerine koyarak, kur ve faizi de garanti ediyor. - Diğer tarafta ise kural asla değişmiyor. Kreditörler, kapısını çalan şirketlerin projelerine para vermek için muhatap olarak hep Hazine’yi karşısında görmek istiyor. - Hazine de Aralık 2013’te kanuna eklenen, hafta sonu da yönetmeliği çıkan sistemle “Borç Üstlenim Mekanizması”nı devreye sokuyor. *** Böylece bir taşla üç kuş vurulmuş oluyor: - Hazine “garanti” vermemiş oluyor. - Siyasetçi, “Ben garanti vermiyorum ki” demiş oluyor. - Kreditörün (bankanın) de işi görülmüş oluyor. O iş ne? İleride sorun çıkarsa, her koşulda parasını geri alabilmek... Aslında “mali risk” olarak adlandırılan bu üstlenimlerin, normalde Hazine’nin kayıtlarında görünmesi gerekiyor. Ancak alt alta konulduğunda yüz milyarlarca dolarlık yatırım büyüklüğüne ulaşan bu liste, devletin yükümlülük portföyünde görünmüyor. Kamu-özel işbirliği modeli, basit anlatımla ekonominin hep büyüyeceği varsayımına dayanıyor. Gerçekten de ekonominin yolunda gitmesi halinde, projelerde sıkıntı beklemek yersiz olur. Ancak işler tersine döndüğünde, bu kadar bir büyük proje stokunun borcu “kartopu” gibi büyütmesi ihtimal dışı değil. Yuvacık Barajı’nı hatırlayan bilir. Vaktiyle, Hazine’nin garanti verdiği o yap-işlet-devret projesi çok can yaktı. Sonuçta, 2001 krizinin ardından, Hazine garantisinin kaldırılması doğru bir adımdı. Yıllar sonra bu garantinin yeniden gelmesi, ekonomi için büyük bir risk. Fantezi isimlerle kamuoyunu kandırmak ise bu risk niteliğini değiştirmiyor. |
-
Düşmanlarımızla işbirliği yapan bazı uyanıklarımız (ki bunların çoğunun bu projeleri kaybedenlerce desteklendiği nerdeyse kesin gibidir) her fırsatta iktidarın her icraatına taş koymaya kalkarlarsa iktidarın elindeki bütün olanaklarla kendisini kollaması ve korumasından daha doğal bir şey olabilir mi? Kısacası "Madem öyle, gel böyle" diyorlar ama anlayana tabii ki... YANITLA
-
BU KONULAR UZMAN KİŞİ VE KURUMLAR TARAFINDAN KAMUOYU ÖNÜNDE AÇIKÇA NEDEN TARTIŞILMIYOR?.... YANITLA