BR> DIŞARIDAN TAKVİYE DE
GEREKEBİLİR
- Bütün duvarlara uygulanabiliyor
mu?
Bütün duvarlara uygulanabiliyor. Ama bütün duvarları bu
şekilde güçlendirseniz bile hedeflenen yapısal güvenliği sağlamaya yeterli
olmayabilir. Bu binanın büyüklüğü, mimari yapısı vs gibi bir çok etkene
bağlı. Çok katlı binalarda binanın dışarıdan payandalaması yani betonarme duvar
kullanmak da gerekiyor. O zaman sadece dış yüzeyde bazı alanlara betonarme
yapıyoruz ve hibrid bir sisteme dönüşüyor.
- O zaman evlerin
boşaltılması gerekiyor mu?
Yok hayır, onda da gerekmiyor.
İnsanlar yine evin içinde oturabiliyor.
- Hangi binalara
dışarıdan betonarme takviye de gerekiyor?
Bu bir mühendislik
problemi. Yapı üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadan bu soruyu
cevaplayabilmek mümkün değil. Ama genel olarak 4 katlı binalara sadece içeriden
yapılan uygulama yeterli gelebilir.
Bir de burada mal sahibinin önüne
seçenekleri koyarsınız. Kullanıcı binası ile ilgili olarak 'depremden
hasarsız çıksın' kararı da verebilir ya da 'benim evim yıkılmasın ama hasar
görebilir' de diyebilir. Her iki şekilde de gidilecek yollar belli. Bu
kararı yönetmeliklere dayandırılan mühendislik yaklaşımları ile verebilir ve
uygulamaya geçebilirsiniz. SAĞLAM ZEMİNDE BİLE GÖÇECEK BİNLERCE YAPI
VAR
- Zeminin hiç önemi yok mu?
Bizde
zeminden bağımsız olarak yapıdan kaynaklanan büyük bir tehdit var. Zayıf zemin
bile olsa bunun üzerindeki hasar beklentisi yapıdan kaynaklanır. Çünkü zayıf
zemine uygun teknikleri kullanarak bina yapabilirsiniz. Ama zeminin iyi olması
yapıyı ayakta tutmaz. İstanbul'daki sıkıntı da bu.
Sağlam zemin üzerinde
bile göçecek binlerce yapı var.
- Peki insanlar ne
yapsınlar?
Biz toplumsal bir çözüm öneriyoruz. Bu olay kişisel
iradeye bırakılamaz. Bugün sadece Zeytinburnu'nda çökecek bina sayısı binlerle
ifade ediliyor. Bina sahibine 'binanızı güçlendirin' deyip topu atmak çözüm
değildir. Sizin mal sahibine 'bak şu yöntem var' demeniz lazım. Ayrıca şunlar da
ekonomik imkanlar, şu şekilde kredi, şu şekilde düşük faiz sağlıyorum demeniz
gerekir. Ondan sonra da zaman vereceksin, 'git ilgili yerlere güçlendirme
projeni ve uygulamasını yaptır; yalnız ben bu işleri yakından denetleyeceğim'
demeniz lazım. Bir siyasi iradenin yapması gereken budur.
SİYASİ
İRADEYE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM
- Siz o zaman siyasi iradeye
çağrıda bulunuyorsunuz...
Elbette. Yüzbinlerce bina ve
yüzbinlerce candan söz ediyoruz. Çürük binada oturmak zorunda olan insanlar
bilmiyor mu binalarının tepelerine çökeceğini? Bu insanlarımız için çözüm
üretmezseniz onlar ne yapsın? Hem problemin çözümü bilinmiyor, hem ekonomik
imkanlar kısıtlı... Kısır bir döngü yani, evlerine ancak ekmek parası
götürebilen insanlarımızın gerçekten yardıma ihtiyacı var.
Burada mali
protokollerin ve teknik protokollerin belirlenip uygulanması lazım. Ayrıca bir o
kadar önemli olan diğer bir husus ise, bugünden tezi yok yeni yapılacak binanın
önümüzdeki depremde yıkılmayacak şekilde yapılmalarını sağlamak lazım. Ama
maalesef bugün dahi yeterli denetleme yok.
- Bireysel olarak
yapılabilecek birşey yok mu?
Elbette yapılır ama asıl olan
burada kişisel çözümler değil, toplumsal çözümler üretilmesi. Bu anlamda
toplumsal bir seferberliğe, toplumsal bir projeye ihtiyacımız var.
Biz bu
uygulamayı Antakya'da Belediye Konutları'nda 8 katlı bir blokta yaptık mesela.
Tüm kat sakinleri anlaşıp aralarında para topladı ve binalarını hem içeriden hem
de dışarıdan güçlendirdi.
Başka yerlerden isteyenler de mühendislik
hizmeti alıp yaptıracaklar. Bunu yapan şirketler var, çünkü bu uygulamanın
yönetmeliklerimizde artık yeri var. Biz bilgiyi saklıyoruz gibi bir durum yok,
uygulayıcılar bunu biliyor.
- Antakya'daki uygulama ne kadar
sürdü?
Antakya'daki yerel müteahhit, herşeyiyle 4 ayda bitirip
çıktı. Bina içi ve dışı ikişer ayda bitti.
Binalarda beton dökme işlemi
varsa 1-4 ay arası sürüyor. Ama beton uygulaması yoksa ve sadece içeriye lifli
polimer yapılacaksa hafta mertebesinde bitiyor. Bir daireden 1 günde
çıkılır.
TEK YOL GÜÇLENDİRME DEĞİL
Ama iş çok
daha büyük bir iş. Bugün 100 bin adet binayı, sadece yıkılmasın, insanlar
ölmesin derecesinde en alt güvenlik seviyesinde ve en pratik şekilde
güçlendirsen bile toplam maliyet 20 milyar euroyu bulur. Diyelim bu parayı da
bulduk, binaları güçlendirmeye başlayın, geleneksel yöntemlerle mümkün değil.
Çünkü sizin 100 bin bina daha yapıp insanları geçici bir süre ile oraya transfer
etmeniz lazım. Ayrıca binlerce yetişmiş eleman gerekiyor bu iş için. Bu da çok
ciddi bir plan istiyor.
Bir de 100 bin yapının hepsinin güçlendirilmesi
de gerekmez aslında. Güçlendirilecek yapı var, güçlendirilmeyecek yapı var.
Güçlendirilecek olan yapının ekonomik bir değeri olmalı. Örneğin faydalı ömrünü
tamamlamak üzere olan bir yapı için güçlendirme masrafına girmektense o yapının
yıkılıp yerine yeni bi yapının yapılması daha ekonomik, dolayısıyla mantıklı bir
çözüm olabilir. Bugün İstanbul'da öyle bölgeler var ki, o bölgelerde kentsel
dönüşüm projelerinin uygulamaya konulması en mantıklı çözüm olacak. Bu
bölgelerde İstanbul'un toprağı üst yapısını 10 kere satın alabilecek güçte.
Dolayısıyla yalnız güçlendirme değil, olası bütün yöntemleri devreye sokmak
lazım ve depreme tüm silahlarımızla topyekün hazırlanmak durumundayız.
Güçlendirme, bu yöntemlerden yalnızca bir tanesi. 100 bin yapı müdahale istiyor
ama belki bunun 50 binini yıkıp yerine uydu kentler kurmak daha anlamlı, daha
ekonomik ve daha mantıklı bir yaklaşım olur.
- Bu işin maliyeti
nedir?
Normalde güçlendirme bina maliyetinin yüzde 40'ını
geçtiğinde o bina hakkında yıkım kararı alınır. Bir binayı lifli polimerlerle
güçlendirmek ile betonarme duvarlarla güçlendirmek arasında pek büyük biir fark
yok. Belki biri diğerinden %5-%10 oranında daha fazla maliyet gerektirebilir.
Ancak burada vurgulanması gereken nokta şu; bu uygulamayı binayı boşaltmadan
yapabiliyorsunuz. Dolayısı ile işin sosyal yönü ön plana çıkıyor ki bunu para
ile ifade edebilmek pek mümkün değil.
Antakya'daki uygulamanın kat
maliklerine maliyeti 5-6 bin lira civarındaydı. Yalnız bu nun bir pilot uygulama
olduğunu unutmamak gerekir.
- Siyaset cephesinden ilgi var
mı?
Siz belediye başkanı olsanız, kısa vadeli yatırımlarla
başarılı görünmek istemez misiniz? Bu aynı zamanda bir sonraki dönem seçilme
şansınızı da artıracak bir yaklaşımdır. Depremin 30 sene içinde olma
ihtimali var ama 30 sene sonrası için siyasi yatırım yapmak pek olası değil.
Dolayısıyla deprem riskinin azaltılması çalışmaları ister istemez ikici planda
kalıyor. Bu çalışmaların yukarıda ifade edilen türde kısa vadede sonuç verecek
çalışmalar olmadığı ortada. Ama ne kadar geç önlem alırsanız problem o kadar
büyüyor.
Biz Türkiye için bu projeyi sunuma hazır şekle getirdik,
uyguladık, tüm platformlarda yayınladık ve hatta Euronews'in ilgisini bile
çektik. Bizim yaptığımız iş artık uygulama aşamasına gelmiştir. Yetkililerin bu
projenin farkında olmasını istiyoruz.
NEDİR
BU LİFLİ POLİMER?
Engin Seyhan - BASF Yapı Kimyasalları
Ürün Müdürü
Lifli Polimerler (FRP) geçtiğimiz yüzyılın
ortalarında özellikle uzay ve havacılık endüstrisindeki atılıma paralel olarak
metal alaşımlarına alternatif olarak sınırlı bir şekilde kullanılmaya başlandı.
Kompozit malzeme teknolojilerinde son yıllarda yaşanan gelişmeler bu
malzemelerin yapı sektöründe de kullanımına olanak verdi. Lifli Polimerler bugün
boru endüstrisinde ve yapı güçlendirme işlerinde ağırlıklı olarak kullanılıyor.
Özellikle yığma ve betonarme yapılarda gerek deprem etkilerine karşı gerekse
düşey yüklere karşı yapı elemanlarının yük taşıma kapasiteleri Lifli Polimerler
kullanılarak arttırılabiliyor. Böylece binaların güvenlik düzeyleri
yükseltilerek depreme karşı taşıdıkları risk düşürülebiliyor.
Bu
teknolojinin en önemli özelliği insanların evlerini boşaltmalarına gerek
kalmadan güvenli, kolay ve hızlı olarak güçlendirme uygulamalarının
gerçekleştirilmesi. Aynı zamanda sistemin çok hafif olması binaya uygulama
sonrasında ilave bir yük getirmiyor ve deprem yüklerinin artışına neden olmuyor.
|