Afetler Yaşanmadan Riskler Azaltılacak
Kentsel Dönüşümü Hızlandıracak Hamle
İran'daki Deprem Van'ı Etkiledi
Prof. Dr. Naci Görür Manisa...
Van'da 4.7 Büyüklüğünde Deprem
Antalya'da Deprem Hareketliliği...
TÇMB Yönetim Kurulu Üyeleri...
Selimiye Camisi, 500 Yıl İçinde...
Marmara için Korkutan Uyarı:...
Elazığ Depreminde Yakınlarını...
Bakan Kurum Depremzedeler...
Elazığ Depremindeki Hasar,...
"Jeotermaller Bölgede Depremi Artırıyor"
Manisa'da 4,8 Büyüklüğündeki...
Tunç Soyer: “İzmir Büyükşehir...
Deprem Ölçüm Cihazlarını Çaldılar
Prof. Dr. Naci Görür'den Marmara...
Günlerdir Sallanıyor ama Deprem...
Elazığ Depremiyle İlgili 8...
İlhan Kesici: “Deprem Bakanlığı...
TBMM'de Deprem Araştırma Önergeleri...
Deprem Uzmanlarından “Afet Kanunu Yenilensin” Önerisi
Doç. Dr. Bülent Özmen, "1996'da yayımlanan deprem bölgeleri haritası, bilimsel gelişmeler ışığında yürürlükten kaldırılmış, yerine 2019'da yeni harita yürürlüğe girmiştir. 7269 sayılı Kanun'un da günümüz koşullarına göre yenilenmesi gerekir." dedi.
Deprem alanında uzman öğretim üyeleri, afet kanununun günün şartlarına göre yenilenmesini öneriyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'de afet hukukunun zayıf olduğunu, bu konuda yeterli çalışmanın yapılmadığını söyledi. 1959'da çıkarılan 7269 sayılı "Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun"un çok eski olduğunu dile getiren Kadıoğlu, kanuna bakılarak Elazığ depreminin ardından bir yerin afet bölgesi ilan edilmesi konusunda ilgili çevrelerde kafa karışıklığı yaşandığını, herkesin bu konuyu farklı yorumladığını belirtti. Kadıoğlu, "afet bölgesi ilan edilmesi" meselesinin günün şartlarına uygun şekilde yeniden görüşülmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir an önce yasa koyucular ve teknik adamların bir araya gelip afet bölgesi ilanı konusunu dünyadaki örneklerini de inceleyerek yeniden düzenlemesi gerekiyor. Bu konu açıklığa kavuşturulmalı ve yeni bir yasal düzenleme yapılmalı. Kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için 1959 yılında çıkan bir kanunun günün şartlarına uydurulması lazım. Afet bölgesi ilan edilmesi durumunun, deprem, çığ düşmesi, sel gibi büyük/küçük her afet için aynı derecede geçerli olmaması lazım. Örneğin 'afet bölgesi 1', 'afet bölgesi 2' şeklinde seviyelendirilebilir. Öte yandan, deprem sonrası afetzedelerin de bazı yasal hak talepleri oluyor, bu gibi konularda da sıkıntı yaşanıyor. Bunlar da yeni düzenlemenin içinde olmalı." "Afet bölgesi konusu, Elazığ depremi sonrası yeniden tartışma konusu oldu" Genellikle 1959'da çıkarılan 7269 sayılı Kanun'un genel amacı ve madde gerekçeleri bilinmeden ve bu kavramların neler getirebileceği dikkate alınmadan yapılan bu tartışmaların Elazığ depremi sonrasında da yeniden yaşandığına dikkati çeken Özmen, "Bu konu, yasanın 2. maddesiyle düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, olmuş veya muhtemel afetlerin etki alanı ilgili bakanlıklarca tespit edilir, şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de harita ve krokilere işlenmek suretiyle afete maruz bölge olarak cumhurbaşkanınca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırların ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunması gerekmektedir." diye konuştu. Özmen, "afete maruz" kararı alma işleminin, bölgede yapılacak resmi ve özel tüm yapılara bazı özel koşullarla izin vermek veya bu bölgelere yasanın 14. maddesi gereğince "yapı ve ikamet yasağı getirmek" amacı taşıdığını kaydederek, yasada afetin genel hayata etkinliğinin ilgili bakanlıklarca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği maddesinin yer aldığını, bu yönetmeliğin "Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik" başlığı ile 1968'de yürürlüğe girdiğini ifade etti. Bu yönetmeliğe göre, olay nedeniyle yıkılan, ağır hasar gören veya görmesi muhtemel yapı sayıları, ölü ve yaralı bulunması, tarım ürünleri ve hayvanların zayi olması gibi hususlara bakılarak olayın genel hayata etkisinin olup olmadığına karar verildiğini anlatan Özmen, "Dolayısıyla olmuş veya muhtemel bir afette 7269 ve 4123 sayılı yasalar gereğince yapılması gereken yardımların yapılabilmesi için bölgenin afete maruz bölge olarak ilan edilmesi gerekmemektedir. AFAD tarafından, meydana gelen olayın bölgenin genel hayatına etkili olarak belirlenmesinden sonra yasaların öngördüğü her türlü yardım yapılabilmektedir." dedi. "Afetle ilgili kanunlar bir bütünlük halinde yeniden ele alınmalı" Özmen, söz konusu kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu gibi afetle ilgili kanunların da bütünlük halinde ve birbirindeki eksiklikleri tamamlayacak şekilde yeniden ele alınması gerektiğine dikkati çekti. 7269 sayılı Kanun'un hem çok eski hem de daha çok müdahale ve iyileştirme çalışmalarına yönelik olması nedeniyle yenilenmesi gerektiğini ifade eden Özmen, "Afet yönetimi çalışmalarında asıl önemli olan, afet olmadan önceki çalışmalar yani afet risklerinin azaltılması çalışmalarıdır. 7269 sayılı Kanun'da afet risk azaltılması çalışmalarına yeteri kadar yer verilmemiş. Ayrıca, bu kanun sadece bazı afetleri içeriyor. Yeni düzenleme, bütün afetleri kapsayacak şekilde olmalı." görüşünü paylaştı. |