Karadeniz’den yükselen bu ses, tüm ülke
gündemine yerleşti. Artık tüm ülke genelindeki 1200’den fazla “sit”
alanı, mevcut “Sit Kurulları”nın yetki alanından alınarak Çevre
ve Orman Bakanlığı’nın oluşturacağı kurullara devrediliyor ve
yürürlükte olan sit kararları yeniden düzenlenmek üzere ortadan kaldırılıyor.
Kurullar da bürokratlardan oluşunca ve içinde Maden Genel
Müdürü ile Çevre ve Orman Bakanlığı bürokratları yer
alınca, bundan böyle sit alanlarının ilanı iktidarın söz ve karar
kapsamındadır.
Yasa üyeleri; “Bakanlık müsteşarının veya görevlendireceği müsteşar
yardımcısının başkanlığında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Çevre
Yönetimi Genel Müdürlüğü, Ağaçlandırma ve Erozyon Genel Müdürlüğü, Orman Genel
Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü,
Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel
Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü,
Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Teknik Araştırma
ve Uygulama Genel Müdürlüğü veya bunların görevlendireceği yardımcıları ile
çevre ekolojisi ve biyolojik çeşitlilikle ilgili dört akademik temsilci, doğa
koruma alanında faaliyet gösteren bakanlıkça belirlenecek sivil toplum
kuruluşlarından iki temsilciyle toplam yirmi kişiden oluşur” şeklinde
belirliyor.
Ayrıca; “Kanunun yürürlüğe girmesi ile doğal veya tabii sit olarak tescil ve
ilan edilmiş olan alanlar ve tabiat varlıkları ile ilgili her türlü tasarruf
Çevre ve Orman Bakanlığı’na geçeceği için bu alanlarla ilgili her türlü
dokümanın Çevre ve Orman Bakanlığı’na devrinin sağlanması gerekir...” demek
suretiyle, önceki sit kurullarının yetkisi kaldırılıp işler iktidar
uygulamalarına terk ediliyor.
Amaç, yağmalanan maden alanlarındaki sit engellerini de aşmak. Kaz Dağları,
Turgutlu Çal Dağı, Bergama-Ovacık, Ödemiş Havzası, Kozak Yaylası, Erzene Vadisi,
Fırtına Vadisi, Çanakkale-Ayvalık-Edremit arasındaki 17 bin km2’lik sit alanı
gibi daha sayısız sit alanı yerli yabancı maden şirketlerinin iştahına
sunulacak.
Rekabet Kurulu, 05.07.2010 tarihinde; 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun’un 7. maddesi ve yine 1998/4 sayılı tebliğe göre; Elektrik Üretim
Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) ait 18 grup olarak özelleştirilmesine karar verilen
hidroelektrik santrallarının devredilmesini onayladı.
İlk etapta Kovada1, Kova da 2, İvriğ ve Kayaköy HES’leri elden çıktı. Sırada
Işıklar, Visera, İznik, İnegöl, Cerrah, Sutçu, Turunçova, Finike, Haraklı,
Hendek, Pazarköy, Akyazı, Bozüyük, Bünyan, Çamarlı, Bozkır, Ermenek, Göksu,
Anamur, Silifke, Mut, Bozyazı, Derinçay, Zeyne, Değirmendere, Kuzuculu, Karaçay,
Bayburt, Çemişkezek, Girlevik, Devre, Kayadibi, Erkenek, Kernek, Besni, Derme,
Malazgirt, Varto, Otluca, Uludere, Engil, Hoşap, Koçköprü, Erciş, Kiti, Telek ve
Arpaçay HES’leri yer alıyor.
Manavgat’ın İsrail’e satılmasından sonra, suların satılması endişesi gündemi
sarmıştı ve nihayet o da gerçekleşiyor. Dereler, akarsular üzerine HES yapımı
hızla gerçekleşiyor. Dereler de halkın elinden alınıyor. Bugüne kadar dereler ve
akarsular üzerinde toplam 225’in üzerindeki HES’in önce kullanma hakkının
özelleştirildi. 1-4 Temmuz 2010 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan “Avrupa
Sosyal Forumu”na “Antalya, Burdur, Isparta Dereleri Gönlünce Aksın Çevre
Platformu” gönüllülerinin katılımı halkın özgüvenini arttırmış ve halk önce
“Fırtına Deresi”nde büyük bir direniş sergilemiş, Yuvarlak Çay’da yapılacak
HES’e karşı direniş simgeleşmiş ve derelerine, akarsularına sahip çıkmıştır.
Doğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz köylülerinin kurduğu “Derelerin Kardeşliği”,
“Solaklı Vadisi ve Ekolojik Yaşamı Koruma Derneği” gibi çok sayıda demokratik
örgütle çelik gibi direniyor. Sadece Rize’de 500’e yakın HES projesinden 35’inin
yapıldığını ve Uzungöl, İkizdere, Fırtına Vadisi’nin elden gitmekte olduğunu
görüyor. Suların kesildiğini gözlemliyor ve bakanının, “Ağustosta tabii sular
azalır!” şeklindeki açıklamalarını, çevreye verilen yürek dayanmaz tahribatı acı
içinde izliyor. Zira Karadeniz derelerinin suyunun daha önce hiç kurumadığını,
azalmadığını onlar çok iyi biliyor.
Antalya-Gömbe beldesinde Uçarsu’ya kurulmak istenen HES’e karşı verdiği
direnişle tarihin onurlu sayfalarına geçmiş durumda. Altınova’da halk,
çiçekçilik, sebze ve meyvecilik yaptığı birinci sınıf tarım alanlarındaki
dereleri korumak için “Antalya Altınova Tarım Alanlarını Koruma Derneği” ile bu
direnişleri örgütleyebiliyor artık. Ülkede ilk etapta 1700 HES’in yapılacak
olması ve 5 ile 17 bin HES lisansının verildiği çevrecilerce açıklanıyor.
Çığlıkara Sedir Ormanı, Kaz Dağı, Kozak Yaylası, Çal Dağı, Erzene Yaylası,
Bergama Ovacık, Fırtına Vadisi ve göller yok edildi. İnsan olanın bu durum içini
yakıyor.
Halkımız da “Denizlerimizi aldınız, derelerimizi asla!” yazılı pankartlarını,
dağa taşa asıp haykırıyor. Bir ülkenin ekonomisi kılcal damarları olan
derelerinin satışını gerektirecek kadar dibe batmışsa o ülke ne yaparsa yapsın
artık belini doğrultamaz.
|