Dalmaçya kıyılarında Hırvatistan’ın en
güzel şehirlerinden biri Dubrovnik. Şirin sahil beldeleri, cennet gibi koyları,
tarihi ve doğal güzellikleri ile Dubrovnik mutlaka görülmesi gereken bir
yer.
Dubrovnik, Dalmaçya Kıyısı’nda yer alan eski bir Ortaçağ kenti.
Hırvatistan'ın en çok turist çeken bu tarihi kentinin önemi yüzyıllar öncesine
dayanıyor.
Yugoslovya Savaşı’nın patlak verdiği 1991 yılında Sırplar,
Mostar Köprüsü gibi buraya da acımamış ve şehir ağır Sırp bombardımanına maruz
kalmış. Hırvatların büyük değer verdiği Dubrovnik, UNESCO’nun da desteğiyle kısa
sürede restore edilmiş ve yeniden turistlerin gözdesi haline gelmiş.
İlk görüşte etrafı yüksek surlarla çevrilmiş minyatür bir kenti
andıran Dubrovnik, Lapad ve Eski Şehir olmak üzere iki bölgeden oluşuyor. İki
bölgenin de ayrı limanı, kendine özgü yaşam biçimi var.
Şehrin en önemli cazibe noktası Eski Şehir’ken, otellerin çoğu
daha sessiz ve sakin Lapad bölgesinde yer alıyor. Bu yüzden yerel halk Lapad’a
Hüzünlü Kent adını vermiş. Bu hüzün ise en iyi gün battıktan sonra anlaşılıyor.
Akşam olunca Lapad’ı, limandaki irili ufaklı tekneler teselli ediyor.
Eski Şehir ise Lapad’ın tersine hem gündüz hem de gece çok
hareketli. Geniş bir ana cadde ve ona açılan daracık sokaklar, kilise ve
müzeler, taş işçiliğinin sanat eserine dönüştürüldüğü görkemli binalarıyla
Dubrovnik’in adeta kalbi sayılan Eski Şehir doğrusu bunu da hak
ediyor.
Eski Şehir’de herşey çok düzenli. Bina çatılarının neredeyse
tümü kırmızı kiremitlerle kaplı. Turistlerin rahat gezebilmeleri için de şehre
araçla giriş yasaklanmış.
Eski Şehir’in ana caddesi Stradun’a adım attığınız andan
itibaren kendinizi bir curcuranın içinde buluyorsunuz.
Stradun günün her saati cıvıl cıvıl. Cadde boyunca yer alan çok
sayıda restoran ve cafe turistlerle dolup taşıyor. Sadece ana cadde üzerinde
değil, daracık ara sokaklarda bile onlarca cafe bulunuyor.
Eski Şehir’deki gezimiz liseyi yeni bitiren gençlerin her yıl
düzenledikleri karnaval havasındaki kutlamaları ile daha da şenleniyor. Özel
olarak bastırdıkları tişörtleri giyen gençler, kalabalığın şaşkın bakışları
arasında bir yandan eğleniyor, bir yandanda marş ve şarkılar söyleyerek tur
atıyor.
Sokakları adımlarken, kulağımıza gelen hoş melodiyi takip
ettiğimizde kontrbas ve mandolinler eşliğinde Hırvat şarkıları söyleyen sokak
çalgıcılarıyla karşılaşıyoruz.
İnsan’ın, Hırvatistan’da binden fazla irili ufaklı ada olduğunu
duyunca inanası gelmiyor. Ancak şaka değil gerçek, bu ülkede tam bin 1185 ada
var. Yemyeşil cennet gibi koylarıyla yüzlerce ada, her yıl Avrupa’nın her
yerinden yüzbinlerce tatilciyi ağırlıyor. Limanlara, zengin müşterilere ev
sahipliği yapan dev kruvaziyer gemileri demirliyor.
Bu kadar çok ada olunca insan hangisine gideceğini şaşırıyor.
Biz tercihimizi Cavcat (Şavkat) yarım adasından yana yapıyoruz. Dubrovnik’e
tekneyle 45 dakika uzaklıkta bulunan adaya saat başı turlar düzenleniyor. Biz de
bu turlardan birine katılıyoruz. Teknemiz yavaş yavaş Şavkat’a doğru yol
alırken, ardımızda kalan Dubrovnik bütün güzelliğiyle uğurluyor bizi.
Şavkat Limanı’na girerken, yeşilin içine gizlenmiş koylar ve
kırmızı çatılı evler burada da karşımıza çıkıyor. 5 bin nüfusa sahip bu küçük
yarımadayı gezmenin en ideal yolu, yürümek. Dubrovnik’in kalabalık sokaklarından
kaçanlar Şavkat’ın birbirinden güzel koylarında huzur
buluyor...
|