Gayrimenkul yatırım ve geliştirme uzmanı Redevco
şirketi, Erzurum’daki yaşam alışkanlıklarını
değiştirmeye hazırlanıyor. 32.000 metrekarelik kiralanabilir alanı ve 130
mağazasıyla Doğu Anadolu’nun en büyük ili olan Erzurum’un ilk
alışveriş merkezi olacak Erzurum Alışveriş Merkezi, şehir
merkezinde konutlaşmanın en yoğun olduğu bölgede inşa edildi.
Proje geliştirmede “yeşil bina” standartlarını ön planda
tutan Redevco, Uluslararası Bina Geliştirme Standartı (1990’da
İngiltere’de uygulanmaya başlanmıştı) BREEAM adı verilen Bina
Araştırması, Kuruluş ve Çevresel Değerlendirme Metotu’nu tüm
projelerinde uyguluyor. Yapıların arazi kullanımı, ekoloji, enerji kullanımı,
su, inşaat materyalleri, sağlık, ulaşım, kirlilik ve yönetim anlamında tüm
çevresel performanslarına değer katan BREEAM, yeşil yapıların oluşumunda ve
Redevco’nun yatırımlarında önemli rol oynuyor.
Avrupa’nın en uzun ve doğal kayak pistine sahip olan Palandöken sayesinde kış
turizminin giderek önem kazandığı ve arttığı Erzurum 2011’de gerçekleşecek olan
Üniversite Kış Olimpiyatları’na da ev sahipliği yapacak. Bu organizasyon
çerçevesinde yeni bir çehre kazanacak olan Erzurum, Erzurum Alışveriş
Merkezi’yle de bögenin ilk ve en büyük hipermarketine ve ilk 8 salonlu sinema
kompleksine de kavuşacak.
Çevre duyarlılığı
Redevco Türkiye’nin Genel Müdürü Patrick van Dooyeweert
Hollandalı bir mimar. Redevco’nun çevre duyarlılığı politikasının ana
ilkelerinden birine uygun olarak Erzurum Alışveriş Merkezi açıldıktan sonra
binanın çevresel performansının sürekli iyileştirmesini garanti altına almak
üzere “BREEAM in Use” sertifikası için ayrıca başvuracağını
anlatıyor. “Erzurum Alışveriş Merkezi kendi enerjisini üretecek. Kojenerasyon ve
apsorpsiyonlu soğutma gruplarının kullanımı yoluyla merkezi ısıtma, soğutma ve
elektrik üretimini, Türkiye’deki alışveriş merkezlerinden metrekare başına daha
az karbondioksit salınımıyla gerçekleştireceğiz. Bu sistemler enerji
maliyetlerinin azalması için zaman içerisinde kiracılarımıza da yarar
sağlayacak” diyor.
Van Dooyeweert’in dikkat çektiği noktalar arasında şunlar da var:
“Redevco, sürdürülebilirlik konusunu uzun süredir faaliyetlerinin önemli bir
parçası olarak görüyor. Sorumlu bir geliştirici, mülk sahibi ve Çevre Dostu
Yeşil Binalar Derneği’nin kurucu üyesi olarak Redevco mevcut teknolojileri
kullanarak alışveriş merkezlerinin enerji verimliliği konusunda çıtayı yükselten
gelişmeler sağlamayı kendine görev biliyor. Böylelikle çevreye verilen zarar
azaltılmakta ve kiracılar, kurumsal enerji faturalarının azalmasından zaman
içinde de ayrıca faydalanabilme olanağını elde edecekler.
Bu amaç ve ‘yeşil bina’ tasarımını teşvik etme yaklaşımıyla Redevco tüm
perakende gayrimenkul projelerinin BREEAM’a göre sertifikalandırılmasını ve yeni
projeler geliştirirken BREEAM için gereken koşulları dikkate almayı
hedefliyor.”
5 yıldır Türkiye'de
Patrick van Dooyeweert beş yıldır Türkiye’de çalışıyor. Kendi deyimiyle
“gayrimenkul yatırım ve geliştirme” işinin içinde kendini buluvermiş. Böylece
Redevco şirketinin Türkiye genel müdürlüğü görevini üstlenmiş. Van Dooyeweert
şirketin toplam portföyünün 7 milyar Avro tutarında olduğuna işaret ediyor.
Redevco, altı kuşaktır yönetimi aynı Hollandalı ailenin elinde olan
Cofra Holding bünyesinde bir aile şirketiymiş. Şirket tekstil
işiyle başlamış. Ünlü C and A mağazalar zinciri de aynı aileye aitmiş.
Redevco’yu Patrick van Dooyeweert’in ağzından dinliyoruz:
“Redevco dünyada Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere 20 ülkede temsil
ediliyor. Üç yıldır Türkiye’deyiz. Bugün altı proje üzerinde çalışıyoruz. Birisi
bitti. İstanbul’un Anadolu yakasında bir bina. Şimdi bitme aşamasında olan iki
proje var. Bunlar Erzurum ve Ankara’da iki alışveriş merkezi. Ankara’dakinin
ismi Gordion, Erzurum’daki ise Erzurum Alışveriş Merkezi. Bu iki proje aşağı
yukarı bir buçuk ay içinde tamamlanacak.”
Erzurum ve Ankara projeleri tamamlandıktan sonra sırada Manisa Magnesia ve
Edirne Alışveriş Merkezleri var. Bu alışveriş merkezleri inşaatları için
şirketin Türkiye’yi neden seçtiği yolundaki soruma Van Dooyeweert şu yanıtı
veriyor:
“Açık değil mi? Bir kere Türkiye nüfusu genç ve kalabalık bir ülke. Size
şimdi tipik hükümet propagandası yapacak değilim. Türkiye’deki öyle ya da böyle
anlayışa baktığımız zaman burasının iş yapılabilecek bir ülke olduğu ortaya
çıkıyor.
Tabii ki işe başlamadan Türkiye’deki fırsatlarla ilgili araştırmamızı yaptık.
Aslında C and A’e mal tedarik eden şirketimizin Türkiye’de faaliyet gösteriyor
olması da bizim için bir avantajdı. Çünkü o şirket sayesinde Türkiye’yi
biliyorduk.”
Yatırımcı cenneti
“Ayrıca Türkiye’deki fırsatları görmek için sokağa bakmak yetiyor. Ortalık
cıvıl cıvıl gençlerle kaynıyor. Bir süre önce Budapeşte’ye gitmiştim. Orası son
derece sakin bir şehir. Sokaklar yaşlı insanlarla dolu. Bir de İstanbul’a bakın,
hatta Erzurum... Yolda gördüklerinizin çoğu 35-40 yaşın üzerinde değil. Genç
kuşağın iyi tarafı çok tüketmeye yatkın ve çok çalışıyor olması. Bütün bu
nitelikler Türkiye’nin bizimki gibi bir şirket için çok uygun bir ülke olduğunu
anlamamıza yeterliydi.
Türkiye’de insanlar kendi başlarına fırsatlar yaratıyorlar. Kendilerine
fırsat yaratan insanların yaşadığı bir ülkede de iş yapılır. Ayrıca Türkiye’nin
ekonomik göstergeleri de önemli.”
Patrick van Dooyeweert 1989’da ilk kez Türkiye’ye gelmiş. “1989
İstanbul’undan hatırladıklarımla bugün gördüklerim arasında dağlar kadar fark
var. 1989’ların İstanbul’u daha çok romantik, masal dünyasından fırlamışa
benzeyen bir şehirdi. Caddeler boştu. Trafikte pek çok eski model otomobil
görüyordunuz.
Bugünün İstanbul’u ise Avrupa’daki hiçbir büyük kenti aratmayacak düzeyde.
Ben Türkiye’de hemen hemen her bölgeyi gezdim. Şehirleri iyi tanıdığımı
sanıyorum. Şehirlerin altyapılarından sizler yakınabilirsiniz. Ancak gidin bir
de Polonya şehirlerinin altyapılarını görün. Ne demek istediğimi
anlarsınız.”
Türkiye’nin son beş-altı yıla kadar sadece yabancıların turizm için geldiği
bir cennet olarak görüldüğünü söyleyen Van Dooyeweert, “Ama şimdi artık yabancı
yatırımcılar buraya akın ediyor” diye konuşuyor.
|