Çevreci Etkinlikler 3. Yılını...
Çevre Bakanlığı, Munzur'da...
Bakanlıktan Fabrikalara Çevreyi...
"Çevre Duyarlılığı İnşaat...
Erdemir'e 75 Milyon Euroluk...
Hem HES Patronu Hem 'Çevreci'...
Çevre için 20,7 Milyar Lira Harcandı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından...
Nevpanel'den Çevreci Ürünler
Kaş'ın Yeni Çevre Düzeni Planına...
Brezilya Tarihindeki En Büyük...
‘Dünya Çevre Ceza Mahkemesi...
Çevreci Kazım Delal'e 6500 Lira Şoku
Üst Plan İlişkileri Yönüyle...
Çevre Temizlik Vergisi Ödemeleri Başladı
İmsad ve Çevre Şehircilik...
Çevre Hakkı İçin Meclis'ten 10 Talep
"Çevre Bakanı Hangi ‘Çevre'nin Bakanı?"
Çevre Şehircilik Bakanı Sarı’nın ‘ÇED’ davası açanları yatırım düşmanı ilan etmesine çevre hukukçularından sert tepki geldi.
Yusuf Yavuz'un haberine göre, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, enerji, sanayii, madencilik, otoyol, turizm ve büyük ölçekli yapılar için yasal olarak uygulanması zorunlu olan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarına karşı dava açılmasının, çevre mücadelesi değil, yatırım düşmanlığı olduğunu söyledi.
ÇED davalarında raporun tamamının yargı tarafından iptal edilmesini önleyecek yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını dile getiren Bakan Sarı’ya Türkiye’deki çevre hukukçularından tepki geldi. Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) Üyesi Avukat Ömer Erlat, “Çevre hakkının kullanılmasını engelleyecek yasal düzenlemeleri müjdelemek ‘Çevre’ bakanına kalmışsa bu ülkenin geleceği için tam bir trajedidir. Vay bizim halimize" ifadelerini kullanırken, bir başka ÇEHAV Üyesi Avukat Arif Ali Cangı ise Bakan Sarı’nın açıklamasından çevre düşmanı olduğunu öne sürdüğü 2009/7 sayılı genelgenin kanun haline getirileceğinin anlaşıldığını belirterek, “Ülkenin doğası mahvolmuş ne gam; yeter ki yatırım olsun, kalkınma olsun” görüşünü dile getirdi. Bakan Sarı: ‘Bu iş artık siyasi mücadele yöntemi oldu’ Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, geçtiğimiz hafta İstanbul’da katıldığı bir toplantıda, Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir’in, müteahhitlerin ÇED raporlarıyla ilgili yargı iptallerinin önlenmesine yönelik beklentilerini dile getirmesinin ardından “Siz ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna verdiği yanıtta, “ÇED süreci çok uzun ve titizlikle tamamlanan bir süreç. En sonunda da o bölgedeki vatandaşın onayı da alınarak tamamlanıyor. Bir tane bile olumsuz görüş varsa zaten raporu vermiyoruz. Ama nedense her ÇED raporu mahkemeye gidiyor. Bu iş artık bir siyasi mücadele yöntemi oldu. Yatırımları engellemek ve Ak Parti hükümetine maşa göstermek anlamına geliyor. Bu yolla bütün Türkiye’nin kalkınmasının önü tıkanmaya çalışılıyor. Çoğu zaman da vatandaşa rağmen mahkemeye götürülüyor” ifadelerini kullandı. ÇED raporunun tamamının iptalin, önleyecek düzenleme geliyor Hürriyet’in haberine göre, bakanlık olarak bu konuda bir düzenleme yapmak için çalıştıklarını dile getiren Bakan Sarı, “Esası, bir ÇED raporunun tamamının iptalini önleyecek, ‘bazı maddelerinin iptaline imkan tanıyacak’ çözüm şeklinde olacak. ‘Çevreyi gözardı edip projeleri ve yatırımları vatandaşa rağmen yapıyoruz’ gibi bir algı yürütülüyor. Üçüncü köprüye karşı çıktılar. Şimdi muhtemelen üzerinden geçecekler” diye konuştu. ÇEHAV üyesi Av. Ömer Erlat: ‘Bu anayasal bir haktır’ Bakan Sarı’nın ÇED raporları hakkında dava açılmasını ‘yatırım düşmanlığı’ olarak nitelemesine çevre hukukçularından tepki geldi. Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) Üyesi Avukat Ömer Erlat, Anayasanın 56. maddesi gereğince sağlıklı bir çevrede yaşamanın vatandaşların hakkı, çevrenin kirlenmesini önlemenin ise devletin ve vatandaşların ödevi olduğuna dikkat çekerek, “Her vatandaş çevre hak ve ödevini yargı merciilerinin önünde kullanacaktır. Bu anayasal bir haktır. Devlet adına çevrenin korunması ödevini yerine getirmeyen Bakanın, çevre hakkını kullanan vatandaşları ‘yatırım düşmanı’ ilan etmesi büyük bir talihsizliktir. Çevre hakkının kullanılmasını engelleyecek yasal düzenlemeleri müjdelemek ‘Çevre’ bakanına kalmışsa bu ülkenin geleceği için tam bir trajedidir. Vay bizim halimize” diye konuştu. ‘Çevre düşmanı genelgede kanun haline geliyor’ Bakan Sarı’nın açıklamalarını değerlendiren çevre avukatlarından Arif Ali Cangı ise “Bakanın konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla çevrenin düşmanı 2009/7 sayılı genelge kanun haline getiriliyor. ‘Efemçukuru altın madeni işletmesi İzmir'in su havzasını kirletiyor’, ‘Cerattepe madeni işletilirse Artvin yaşanmaz hale gelir' vb gerekçelerle mahkemeler ÇED olumlu kararını iptal etseler de kararlar uygulanmayacak; ne pahasına olursa olsun projeler uygulanacak. İzmir arsenikli suya mahkûm olmuş, Artvin yaşanmaz hale gelmiş, dereler kurumuş, Aliağa kirliliğe boğulmuş, Kozak, Kaz Dağları talan edilmiş, ülkenin doğası mahvolmuş ne gam; yeter ki yatırım olsun, kalkınma olsun” görüşünü dile getirdi. ‘Çevre Bakanı Hangi ‘Çevre'nin bakanı?’ “Çevre Bakanı kimin bakanı, hangi 'çevre'nin bakanı?” diye soran Cangı, “Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı olan 'çevre'nin bakanı mı, yoksa canlıların yaşama ortamlarını mahveden çevrelerin bakanı mı?” ifadelerini kullandığı değerlendirmesinde, şunları dile getirdi: ‘Uygulanan politikalarla ekolojik yıkım kapımıza dayandı’ “Sayın Bakan, çevre ve ekolojinin korunması mücadelesi için de 'bu iş artık bir siyasi mücadele yöntemi oldu' demiş, çok doğru demiş. Bugün artık küreselleşen kapitalist sistemde emeğin sömürüsünün yanı sıra doğal varlıklar da kaynak haline geldi, doğa da sömürünün konusu haline dönüştürüldü. Uygulanan politikalarla doğal varlıklar hızla tüketiliyor, yaşam alanları kirletiliyor, önlenemeyen küresel iklim değişikliğiyle ekolojik yıkım kapımıza dayanmış durumda. AKP Hükümeti bu sistemin çok iyi bir uygulayıcısı, bu politikalara karşı yürütülen toprağın, suyun, havanın kısaca yaşamın korunması mücadelesinin de siyasi bir mücadeleye dönüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. ‘Her yerde yıkımı durdurmak için direnenler var’ Bugün artık köyünde, kentinde, dağında, tepesinde, ovasında, kıyısında, vadisinde, deresinde Türkiye'nin her yerinde bu yıkımı durdurmak için direnen insanlar var ve örgütleniyorlar. Sizin yaşamı tüketme pahasına yürüttüğünüz kalkınma politikalarınıza karşı direniyorlar; ekolojinin, yaşamın siyasetini örüyorlar; ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın yaşamı savunmakta kararlılar.” |