Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
düzenlediği Kültür Turizmi Zirvesi’ne konuşmacı olarak
katılan ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin
Sözen ve Genel Sekreter Ece Müftüoğlu Narcy, ÇEKÜL
uzmanları tarafından hazırlanan 'Sürdürülebilir Kültür Turizmi
Kılavuzu'nu ilgililerle paylaştı. Açılış konuşmalarının ardından
birinci oturumun tematik konuşmasını yapan Metin Sözen, kültür
politikalarına değinerek 'marka mı, kimlik mi' sorusunu sordu.
Kentlerin somut ve somut olmayan kültürel ve tarihi değerleriyle yaşamaya
devam etmesi için 'kimlikli kent' vurgusunun yapılmasını
isteyen Sözen, marka kent kavramının özellikle turizm potansiyeli yüksek
bölgelerde rekabet algısı yarattığını vurguladı; aynı havzayı paylaşan kentler
arasında rekabet değil ortaklık kurulması gerektiğini söyledi. Tarihi
Kentler Birliği’nin gündemini oluşturan başlıkların ülke gündemi yarattığına
değinerek yerel yönetimlerin kamu-yerel-sivil-özel birlikteliğini söylem
olmaktan çıkarıp eyleme dönüştürdüğünün altını çizdi.
Kültür Turizmi Zirvesi’nde ayrıca, Tarihi Kentler Birliği’ne üye olan Bursa,
Şanlıurfa, Gazinatep, Muğla, Amasya, Beypazarı, Ayvalık, Fatih, Kemaliye ve
Altındağ belediye başkanları kentlerinde yaptıkları koruma çalışmalarını
aktardı. 'Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunması' oturumunda
konuşan ÇEKÜL Vakfı Genel Sekreteri Ece Müftüoğlu Narcy de,
ÇEKÜL’ün sürdürülebilir kültür turizmi kılavuzunu özetleyen bir konuşma
yaptı.
ÇEKÜL’ün kılavuzunda neler yer alıyor?
'Sürdürülebilir Kültür Turizmi Kılavuzu'nda, çok boyutlu yaklaşımdan marka mı
kimlik mi sorusuna, temel ilkelerden kültür turizminin nasıl yönetilmesi
gerektiğine, eylem planına kadar pek çok konu irdeleniyor:
Kılavuzun, 'Yerel Ölçekte Yönetim Planları' bölümünde, “Her tarihi yerleşme/alan kendine özgü,
farklı sorunlara sahip ve farklı çözümler gerektiriyor. Bu sorunları ve
çözümleri seçeneklerini içerden bilen ve tanıyan yerel yönetimler, tüm
paydaşlarla ortak sorumluluk ve yükümlülükler çerçevesinde işbirliği yaparak,
her kesimin benimsediği politikalar geliştirmeye ve hayata geçirmeye en yakın
taraf. Nitekim Avrupa Birliği’nin Altıncı Çevre Eylem Planı’nda yer alan
ifadesiyle ‘sürdürülebilirlik’, bütün paydaşların katılımıyla, işbirliği, ortak
hareket etme, etkileşim ve karar mekanizmalarında yer alma anlayışıyla mümkün”
denilerek, kamu-yerel-sivil-özel birlikteliğine dikkat çekiliyor.
Marka mı, kimlik mi?
Kılavuzun devamında yer alan 'temel ilkeleri benimsemek, uygulama ve eyleme
geçebilmek için marka mı kimlik mi?' sorusunun yer aldığı bölümünde ise şu
tespitler yer alıyor:
“Günümüzde kentler yatırım çekmek, ekonomilerini güçlendirmek, öne geçmek
için birer çekim merkezine dönüşmek, farklı olmak zorundalar. Bu çerçevede
turizmin her türü, kültür turizmi, sanat turizmi, fuar ve kongre turizmi,
festival turizmi, sağlık turizmi vb. kentlerin can damarı. Bu uğurda her kent
kendi özgün kimliğini, farkını, özelliklerini öne çıkarmaya, rekabette öne
geçmeye çalışıyor, hatta kendilerine yeni kimlikler biçmeye uğraşıyor. Son
yıllarda turizm planlamalarında yer alan destinasyonların da bu anlayışla
‘marka’ tanımları ile gündeme geldiği gözlemleniyor. Piyasa koşullarına göre
gelişen, kentleri birer ‘ürün’e dönüştüren, bu anlamda bir pazarlama stratejisi
niteliği taşıyan markalaşma anlayışı, kentleri, kültürleri ve tarihi mirası
rekabetin öngörülemezliğine ve tüketim iştahına feda ediyor. Kent kimliği kentin
devamlılığını sağlayan önemli bir öğedir. Güncel deyimle sürdürülebilirliğin de
ön koşuludur. Bu anlamda kent kimliği kavramı, markalaşma yerine daha derinlikli
bir oluşuma işaret etmektedir. Sürdürülebilirlik hedefi taşıyan bir kültür
turizmi politikasının, kentlere, kültüre ve tarihi mirasa can veren, özgünlük
kazandıran kent kimliğine özel bir özen göstermesi, turizmin bu ana girdisini
öncelikle koruması ve yaşatması zorunludur”.
Kültür turizminin yönetilmesiyle ilgili sürecin madde madde anlatıldığı
kılavuzda öne çıkan önemli mesaj ise merkezi yönetsel organların, yerel
yönetimlerin, turizm sektörünün ve yerel halkın birlikte hareket etmesi, etkin
ve sürdürülebilir bir kültür turizmi için kamu-yerel-sivil-özel birlikteliğe
işlerlik kazandırılması gerektiği.
|