Bizim için gayet lüzumsuz bir dert gibi görünebilir. Fazlasıyla Batı’nın
meselesi, hatta adresi daha de netleştirelim Amerika’nın kanlı yarası. Dertleri
dışarıda çamaşır kurutamamak. Şöyle balkona ipi gerip silkeleye
silkeleye asamamak… Son birkaç yılın bu neredeyse örgütlü hareketine dair
ara ara küçük haberler çıkar. Geçen hafta da hareketin çevreci kanadının yaptığı
bir eylemi duyduk. Fakat olay daha hacimli; üstelik tersinden bir şekilde
Türkiye’nin büyük şehirlerini de bağlar bir yanı var.
Meseleyi Amerika’ya has kılan şey ortada anayasal bir hüküm
olmasa dahi bilhassa mülk sahiplerinin sözleşmeye dahil ettikleri şartlarla
dışarı çamaşır asmanın yasak olması. Balkonlarında, bahçelerinde çamaşırların
sıralandığı mahallelerde emlak fiyatlarının düştüğü bir hakikat. Neden? Çünkü
efendim mandallanmış çamaşır bir alt sınıf alametifarikası olarak algılanıyor.
Hatta Amerika’da her 100 konuttan 80’inde çamaşır kurutma makinesi bulunduğu
düşünülürse, çamaşır ipi gayet ‘düşük’ bir sınıfı işaret ediyor gözlerinde.
Halbuki Avrupa’da çamaşır kurutma makinesine sahip ev sayısı
yüzde 3’ü geçmiyor. Bunu sadece iklimle açıklamak mümkün değil; kemiksiz
kültürel bir meseleden söz ediyoruz. Bilhassa Akdeniz
ülkelerinde kana karışan sıcaklıkla birlikte ipe çamaşır asımında öyle
dondan sutyenden utanma gibi bir mevhumun da olmadığını görürsünüz. Aynı iklim
ve bitki örtüsü kuşağından Türkiye, bu anlamda Avrupa’ya yakın dursa da
özellikle kadın iç çamaşırlarının her daim geriye gizlendiğini de biliriz,
görürüz. Konu çamaşır diziliminden kültürel okumalara geldiyse, saadeti evinin
hanımı olmakta bulan kadınların, pantolonları, gömlekleri, tişörtleri, çamaşır
sepetinden doğru sırada alarak, milimetre şaşmaksızın boy sırasına dizerek
asışının incelenmesini talep edebilirim.
Yavaş çamaşır hareketi
Amerika’da “Çamaşır asmak hakkımız, söke söke alırız” minvalinde gezen bu
kitlenin naifliği ayrıca dikkat çekici. Herkeste bir nostalji, yok ben küçükken
annem şöyle asardı, yok bizim kasabada çamaşırlar şöyle uçuşurdu… Yakın zamanda
açık havada dalgalanan bir gömlek gören gerçekten yok gibi. O kadar ki,
90’lardan beri küçük mandal üreticilerinin tek tek iflas etmesiyle bildiğimiz
tahta mandal çağdaş sanat âleminde hürmet görür bir malzeme olmuş çıkmış
oralarda. Onun dışında sadece iki apartman arasına çamaşır asarak ‘enstalasyon’
yapan kimi sanatçılar var. Bizim bir sürü mahallede bienale bile gerek yok,
çamaşırlı sanat günlük olarak hizmetinizde.
“Çamaşırlar soğuk suyla yıkansın, sonra da dışarıda kurusun” hareketinin
öncülüğünü yapan Project Laundry List’in web sitesinde (www.laundrylist.org), sadece açık havada
çamaşır kurutmak üzerine çalışmış kimi sanatçıların işleri de yer alıyor. İklim
değişikliği çerçevesinde kurutma makinelerine müptelalığın insanlığa maliyeti
üzerine bilimsel verilerin yer aldığı site hizmette sınır tanımıyor. İsterseniz
alışveriş bölümünden çamaşır askısı, mandal falan da satın alabiliyorsunuz.
“Yavaş Çamaşır Hareketi” de onların kafasından çıkmış
zaten…
Komşunun donu meselesi
Amerika ikâmetgahlıların kıya sıya bu konuyu tartıştığı forumlarda temiz
çamaşırlardan lafa girince ortaya çıkan ‘kirli’ hasletlerle de karşılaşmak
mümkün. “Tamam dünyanın geleceği için bunun gerekliliğine inanıyorum, ama alt
katımdaki Çingene ailesi asmasa olmaz mı?” diye lafı o kadar dolandırmadan
söylüyor ki, inanamıyorsunuz.
“Ben komşumun donlarını görmek zorunda mıyım?” şeklinde lafa giriliyorsa,
işin içinde yüksek ihtimal bir ayrımcılık, bir elitizm var. Komşu ya göçmendir,
ya yoksuldur ya da şişmandır. Zaten imaya gerek yok, “Dışarı çamaşır asmak
üçüncü dünya işidir, geri bir adımdır” diyenler mevcut. Bu arada ikili üçlü
tartışmalar arasında dışarıda kuruyan çamaşırların ‘hijyeninden’ endişe eden de
gördüm tuhaf biçimde; o kadar bilmiyorlar yani bu işleri…
Hem toplumsal hem de çevresel sebeplerle Batı dünyası çamaşır asmakla
barışmaya çalışırken, bizim büyük kentlerimiz ise gün geçtikçe mandaldan
kopuyor. İstanbul’un dört bir yanını saran çok katlı afili konut, site modelinde
bırakın balkonu, açılacak camı bile olmayanlar var. Ali Ağaoğlu’nun onuncu
kattaki bahçelerine çamaşır asılabilecek mi acaba? Aman emlak değeri düşmesin…
Obamaların çamaşırlarını görmek istiyoruz!
Sadece çamaşırları açık havada kurutarak dünyada neler değişebileceğini
duyduktan sonra, anti-nükleer hareketten etkilenerek 1995’te Project Laundry
List’i kuran Alexander Lee aslında avukat. Ama artık kendini tamamen bu işe
vermiş, kitaplar yazıyor, eyalet eyalet gezerek çamaşırlarını dışarı asanlarla
tanışıyor. Obama başkan olduktan sonra bir söyleşide “Beyaz Saray’ın bahçesinde
çamaşır assınlar” demesi, başına bela olmuş, basbayağı ırkçılıkla suçlanmış.
Halbuki adamcağız http://right2dry.org/
sitesinde 2007’den beri imza topluyor. Diyor ki, “Başkan ve ailesi bir günlüğüne
çamaşırlarını bahçeye assın. O fotoğraf her şeyi değiştirecektir”. İş, Obama’nın
donuna kalmış gibi yani…
|