nsana ve yaşama saygı, hayatta en önem verdiğim ilkelerden biri. İnsana
ve yaşama saygının bilgiyle geliştiğini, bilgiyle yerleştiğini, bilgiyle
çoğaldığını ben en çok onda gördüm, ondan dinledim, ondan okudum...
O
dediğim Sevgili Doğan Kuban. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın bu
yılki onur konuğu Doğan Kuban! (“Sevgili” sözcüğünü taa çoooook öncelerde, Sanat
dergisini çıkardığımız ilk yıllarda, yazılarıyla bizi aydınlatan,
yüreklendirmeleriyle sesimizi geniş kitlelere duyurmamızı sağlayan insanlar için
kullanıyorum. “Gönül zengini” olanlar için…)
Hiç kuşkum yok onu
tanıyorsunuz, biliyorsunuz, kitaplarını okuyorsunuz. Sizlere onu tanıtmama gerek
yok. Ondan neler öğrendiğime geçmeden önce bir itiraf:
Benim her hafta
cuma gününü iple çekmemde Doğan Kuban’ın çok önemli bir rolü var. Hayır, her
hafta sonu onunla buluştuğumu sanmayın! (Geri aldım, bir bakıma her hafta sonu
onunla buluşuyorum da!) Cuma günü olsun; gazetemizin Bilim Teknoloji eki çıksın;
çıksın da içinde hemen Doğan Kuban’ın yazısını okuyayım, ufkum genişlesin
isterim…
Doğan Kuban’ın sadece yazılarını değil, kitaplarını da okumak,
insanın ufkunu açmakla kalmaz, geleceğe inancını da güçlendirir. En karamsar, en
kötümser, ülkemden ve dünyadan tüm umudumu kestiğim anda bile onun yazısı insana
umut verir. Nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa ya da asla çıkamaz gibi
düşüncelere saptığınız anda Doğan Kuban okuyun, mutlak bir ışık, bir ipucu sunar
size. Hayır reçete sunmaz. Düşünmenizi, öğrenmenizi, tartmanızı, sorgulamanızı,
eleştirmenizi, yorumlamanızı sağlar. Bana inanmıyorsanız, açın bakın bugünkü
yazısına!
Doğan Kuban’ın benim için en önemli özelliklerini (önem sırası
gözetmeden) satır başlarıyla şöyle sıralayabilirim:
- Benim için o
sadece mimar, mimarlık tarihçisi değil. Benim için o tarihçi, yazar, mimar,
sanat tarihçisi, bilim adamı, düşünür, filozof … (Şiir de yazıyor. Hatta Japon
Haiku stilinde yazdığı şiirleri bile okumuştum bir zamanlar)
- Dünyaya
merakla bakar, ilgiyle sarılır. Sorduğunuz bir soru, bir gözlem, öğrenmek
istediğiniz bir konu onu heyecanlandırır. Bu merak ve ilgi bilimden sanata,
doğaya çok geniş bir alana yayılır. Onunla bir nehir söyleşisi yapan Müjgan
Yıldırım kitabına “Bir Rönesans Aydını” başlığını koymuştu ki, tam isabetti. (İş
Bankası Yayınları)
- Olayları, durumları, bütünselliği içinde ele alır
bağlantılarını ortaya koyar, gösterir, tarih ve coğrafyayla besler. Özellikle
kültürel olayları… Kültürü ve sanatı, mimariyi ve kent sorunlarını tarih
bilinciyle ele alır.
- Önyargıları kırar, varsayımları ve moda deyişle
ezberi bozar.
- Alçakgönüllüdür. Kendini değil yaptığı işi önemser.
Böbürlenmeyi bilmez. Sadece şu son “Osmanlı Mimarisi” dev eseri (YEM Yayınları)
birkaç ömür caka satmaya yetse bile oralı olmaz.
- Bunca yıldır tanırım,
onun öfkesini dışavurduğunu görmedim. Sesini yükselttiğini duymadım. İnsanı
kahreden konuları bile, sakin sakin ele alır. Şiddeti düşüncede de dilinde de
barındırmaz, barındıramaz.
Bu yazıyı yazarken, Faruk Şüyun’un
hazırladığı, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Kültür Çınarı” adlı kitabı (TÜYAP
Yayınları) henüz görmedim. Ama Cumhuriyet Kitapları’ndan yeni çıkan “Çağdaş Bir
Gelecek İçin – Türkiye’nin Bağımsızlık Savaşı”nı bir solukta okudum.
Çağdaş bir gelecek için bir Doğan Kuban yetmez, daha çok, daha çok Doğan
Kuban’lar gerek bize diye haykırmak geliyor içimden!
|