Son üç dönemdir Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr.
Yılmaz Büyükerşen’i, sayısız yerel başarısından dolayı “en mutlu
başkan” sanırdım, meğer için için yanıyormuş.
Yerel yönetişimde kesintisiz olarak süren “üniversite-şehir
işbirliği” modeli yaratarak, Eskişehir’i “örnek kent” haline getiren
Prof. Dr. Büyükerşen’e, “Bugüne kadar ne kadar yatırım
yaptınız?” diye soruyorum. Şile Sivil Platformu’nun şubat ayı
konuğu olan Büyükerşen, konferans öncesi yaptığımız sohbette kendisine
yönelttiğim bu soruya “1999 yılında göreve geldiğimde, Türkiye’nin kredibilitesi
zayıftı, deprem nedeniyle hükümetin bize vereceği bir kaynak da yoktu. Kentsel
Gelişim Projesi’ni sunduğumuz Avrupa Kalkınma ve Yatırım Bankası, yapacağımız
yatırım kadar kredi vereceğini söyledi. 20 yıl vadeli, ilk 5 yılı ödemesiz,
yüzde 0.75 faizli 250 milyon dolar kredi aldık. Bu desteği beklemiyordum,
nedenini sordum. İçlerinden biri durumu ‘Hazırladığınız fizibilite raporunuzun
yalnızca sayfa numaraları değil, içindeki rakamlar da doğru. Türkiye’den gelen
raporların yalnızca sayfa numaraları doğru oluyor’ sözleriyle açıkladı” yanıtını
veriyordu.
700 bin nüfuslu bir yerleşimin modern çağın gereksinimlerine yanıt verecek
yatırımları gerçekleştirebilmesi için gerekli olan sermaye bu kadar işte: 500
milyon dolar!
‘Projelerim onaylanmadı’
Konferans sırasında da bu bilgileri yinelerken, kurucusu olduğu ve 20 bin
öğrencisi bulunan Anadolu Üniversitesi’nin bütçesinin belediye bütçesinin 8.5,
18 bin öğrencisi olan Osmangazi Üniversitesi’nin ise 6.5 misli olduğunu
hatırlatan Büyükerşen, “Son 5 yıldır Belediye Meclisi’nden hiçbir proje
geçiremiyorum. Bu durumda nasıl kanser olmadığıma şaşıyorum. 1999 seçimlerinde
yüzde 44 oyla Meclis çoğunluğu bendeydi, bir tane DYP temsilcisi vardı. 2004
seçimlerinde yüzde 45 oy almama rağmen Meclis’te azınlığa düştüm, 2009
seçimlerinde ise oy oranımı yüzde 52’ye çıkardım, yalnızca bir oyla Meclis
çoğunluğuna ulaşabildim. Heykel yaparak stresimi atıyorum, çünkü hamura
istediğim şekli verebiliyorum” diyor.
Büyükerşen, yalnızca sosyal demokrat değil, Ak Parti belediye başkanlarının
da Eskişehir modelini öğrenmek için kendini ziyaret ettiğini vurguluyor.
Konferansı düzenleyen Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Ekinci ile
birlikte iletişimci Banu Zeytinoğlu, sinema ve tiyatro sanatçısı Mustafa
Alabora, mimar Ali Candan Büyükçelen’in önderliğinde iki yıllık bir çalışmayla
kurulan “Şile Sivil Platformu” Büyükerşen’den duyduğu şu sözü unutmamalı: Nerede
gelişmiş bir şehir varsa, orada bilenler (bilim) vardır.
Yunus Emre kenti
Büyükerşen, Eskişehir’in iç ve dış turizmden daha fazla yararlanması için
hemşerileri Yunus Emre’ye sarılıyor. Yunus Emre doğum yeri olan, Mihalıççık
ilçesinin Sarıköy’deki türbesinde anılıyordu. Büyükerşen, Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay ile yaptığı görüşmeler sonucunda bu yılın mayıs ayında ilk
kez Yunus Emre’nin Eskişehir merkezinde düzenlenen etkinliklerle anılacağını
söylüyor.
Burada da iktidarın toplumu kamplaştıran garip tutumu ortaya çıkıyor. Zira
bakanlık ve valilik belediyeye etkinlik iznini, kendi düzenleyeceği “Yunus Emre
Haftası” bitiminde veriyor. Çünkü iktidar, Taptuk Emre Dergâhı’nda yetişen ve
tasavvuf kültürüyle beslenen şair ve düşünür Yunus Emre’yi İslami referanslarla,
belediye ise evrensel bakış açısıyla anacak. Büyükerşen, düzenleyeceği “Yunus
Emre Haftası” içinde Venedik gondolları ve Amsterdam botlarıyla ulaşımın
sağlandığı ve üzerinde Viyana köprülerinin yapıldığı Porsuk Çayı üzerinde bir
“Sevgi Adası” oluşturuyor. Şairin aşkı yücelten dizelerinden esinlenerek peyzajı
yapılan adada, âşıkların isimlerini yazdıkları plakaları çakabilmek için
kütükler hazırlatıyor.
Türkmenistan’a ihracat
“Eskişehir’e deniz getiren başkan” olarak da anılan Büyükerşen, şehir
mimarisinde kullanılan materyallerinin belediyenin kurduğu şirketler tarafından
üretildiğini söylüyor. Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov, Hazar
Denizi’nden Aşkabat’a açtırılan suyolu üzerinde yapılacak köprülerin ihalesini,
Porsuk’tan etkilenerek Eskişehirli müteahhit Erol Tabanca’nın şirketi Polimeks’e
veriyor. Ayrıca bu kanalda ulaşımı sağlayacak botlar için de Eskişehir
Belediyesi’nden de şimdilik 2 adet Amsterdam botu satın aldı.
İşçi bulma kurumunda okudu
24. yılını tamamlayan Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nin nasıl
kurulduğunu merak ediyoruz. Gerçi tüm bu bilgiler, bugünlerde Doğan Kitap
tarafından piyasaya çıkacak ve Büyükerşen ile yapılan nehir söyleşisinden oluşan
“Zamanı durduran saat” isimli kitapta yer alıyor. Büyükerşen 1950’lerdeki sosyal
güvenlik sistemini anlatıyor. O yıllarda şehre göç eden köylülerin geçici bir
süre, İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun yatakhanesi ve yemekhanesinden yararlandığını
söyleyen Büyükerşen, öğrencilerin bu tesisleri yurt olarak kullandığını
söylüyor. Büyükerşen, eğitimde fırsat eşitsizliğini gidermenin gereğine ve
öğrencilerin kente katkısına işte bu yurtta kaldığı yıllarda inanıyor.
Konferansın sonunda kendisine yöneltilen cumhurbaşkanlığı ve DP genel
başkanlığı sorularını “Gözüm hiçbir yerde yok” diyerek yanıtlayan Büyükerşen en
büyük arzusunu “Kaldırım mühendisliği fakültesi açmak isterim, Türkiye’de hiç
bilinmeyen bir konu” sözleriyle açıklarken, bu cümlede kinaye aradık ama
yoktu.
|