eni Büyükşehir Belediyeleri Yasası ''metropoliten'' planlamaların yerel yönetimler tarafından yapılmasını öngörüyor...
Daha önce bu yetki Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'ndaydı. Hatta 1995'te İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce yapılan ''1/50 bin'' lik planı da yüksek yargı ''Bu ölçekteki yetki bakanlığa aittir'' diyerek içeriğine bile bakmadan iptal etmişti... Bakanlık görevini tavsatınca, İstanbul plansızlıktan kurtulamadı...
Şimdi büyükşehirler bu yeni ve çok önemli yetkileri için kolları sıvıyorlar. Daha da ''genişletilmiş sınırlar'' ı içerisinde ve her biri onlarca belediyeyi de kapsayacak şekilde, en az 20 yıl ''nasıl yapılaşacaklar'' ına ve ''nasıl gelişecekler'' ine karar veriyorlar...
Şehirciliğin tam yeri
Ne var ki bu ölçekteki planlamaların, öncelikle bilimsel ilkelerle üretilmesi yaşamsal önem taşıyor. ''Şehirci'' lerimizin işte tam da bu konuda kendilerini göstermelerine ve ''öğreti'' nin gereklerini yaşama geçirmelerine fırsat verilmesi gerekiyor.
Bunun için de planlamayı yıllardır adeta kendilerine benzeten şu ''çıkarcı ve rantçı siyaset'' in, ne yapılıp edilip hiç değilse metropoliten planlamadan ''uzak durması'' nı sağlamak şart...
Çünkü bu ölçekteki siyasal tercihler, örneğin 1/1000 ölçekli uygulama planlarında ''hatırlı parseller'' e ayrıcalıklı imar hakları vermeye benzemez.
Kentleri çevreleyen tüm arazilerin kullanım amaçlarından koruma ilkelerine; ulaşımdan ekolojik dengeye kadar milyonlarca kişinin gelecek kuşaklarla birlikte ''yazgı'' sını belirleyecek konulara kararlar verilirken işin içine yine hatır-gönül ya da belli kesimlerin rant beklentileri girerse kentlerin ''esenlik'' leri değil tam tersine ''karanlık gelecek'' leri planlanmış olur...
Metropoliten af planı
Nitekim Bursa için hazırlanan ''1/25 bin'' ölçekli plana ilişkin kimi ''kaygı'' lar da işte o ''geleceğin esenliği'' ni değil; ''imar talanı'' nı gözeten bir düzenleme olduğu yönünde...
Oysa 1998 yılında, kentin hemen tüm ilgili kurumlarınca da benimsenerek kabul edilen ''1/100 bin'' ölçekli plan, özellikle doğal dokuyu gözeten kararlarıyla ''umut'' ların güvencesiydi.
Bu planı, başta merkezi hükümet ovayı parçalayan çevre yolu güzergâhıyla ve belde belediyeleri de yine ovaya göz koyan ayrıcalıklı konut siteleri izinleriyle bozsalar bile, temel hedefleri hâlâ geçerliydi...
Şimdi üretilen 1/25 bin ölçekli plan ise işte o hedefleri de göz ardı ettiği gibi, yine ovadaki ''aykırı'' uygulamaları ''uygun'' gören tavrıyla bir tür ''metropoliten af planı'' niteliği de taşıyor.
Nitekim başta ''Akademik Odalar Birliği'' olmak üzere, Bursa'nın genel kentleşme ve gelişme sorunlarını bilen ''uzman'' kurumların yayımladıkları bildirilerde de bütün Bursalıların önemsemeleri gereken eleştiri ve uyarılar yer alıyor:
İşte, 1/25 bin ölçekli plana karşı en önemli çekincelerden bazıları;
1- ''İlgili kurumların görüşleri'' bile sorulmadan onaylanan plan, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde parsel ölçeğine kadar inilen ranta dönük kararlarla biçimlenmiş;
2- 1/100 binlik plandaki ovanın, özel mahsul alanlarının, sulama alanlarının ve sit alanlarının ''korunması ilkesi'' göz ardı edilmiş;
3- Kentin ''ana ulaşım politikası'' yok;
4- Uluabat Gölü koruma alan sınırları belirtilmemiş;
5- Sektörel (konut, sanayi, ticaret, tarım, nüfus) ''analiz'' ler yetersiz;
6- İş alanlarının ''merkezin dışına'' çıkarılması planlanmamış;
7- Hâlâ ''yeni ve yoğun sanayi alanları'' önerilmekte;
8- Konut alanları önerisinde yüksek ''nüfus yığılmaları'' var;
9- ''Fay hatları'' eksik işaretlenmiş, afetle ilgili kararlar üretilmemiş;
10- Yeşil alan, eğitim ve sağlık tesisleri alanlarını bile ticarete açan plan hükümleriyle ''kamu yararı'' göz ardı edilmiş...
Siyasal şehircilik
Bursa'daki işte bu kaygılar, sadece Osmanlı'nın ilk başkenti için değil, aslında tüm kentlerimiz için de geçerli. Çünkü planlama yetkileri yerel yönetimlere bırakılırken ''bilimden uzaklaşma'' ya karşı gerekli ''önlem'' alınmadı.
Sözde ''demokrasi'' ile ''siyasal şehircilik'' yaratılınca uzman kurumlar da sadece ''ricacı'' ve eleştiren olmaktan kurtulamadılar..
|