|
mar yolsuzlukları gerekçesiyle Bodrum'daki bazı belediyelerde başlatılan ''operasyon''lar artık yargı sürecinde... İlk tutuklamaların gerçekleştiği 13 Temmuz 2006'dan bu yana basına yansıyan haberlere bakılırsa, Bodrum ilçe merkeziyle birlikte Konacık ve Yalıkavak beldelerinde, imar kurallarına aykırı işlem ve izinler için ''yasadışı ilişkiler''in kurulduğu; yetkilerin ve uzmanlıkların haksız çıkar elde etmeye yönelik, kurallara ''aykırı'' kullanıldığı savları var...
Bir yıllık ''izleme'' ve ''belgeleme'' sürecine dayalı olarak gerçekleştirildiği belirtilen operasyonlar için adli sonuçlar ortaya çıkmadan bir değerlendirme yapmak uygun değil. Ancak, bu gelişmeyle birlikte ''Bodrum'da imar'' konusunun da artık ''tüm yönleri''yle yeniden ele alınıp tartışılması gerekiyor.
Çünkü bir yerde hem imar rantı aşırı yükselip, hem de oradaki imar düzeninin mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı sürmesine olanak sağlayan tutum ve politikalar alıp başını giderse, yolsuzluk için ''en uygun ortam'' yaratıldığı gibi, bölgenin uygunsuz yapılaşma tahribatına uğramasında ''yasal'' sayılan kararlar bile etkili olurlar...
Tıpkı ''Bodrum Yarımadası''nda olduğu gibi.
'Koruma'nın direniş gücü
Türkiye'nin en ünlü, Akdeniz ülkeleri arasında da sayılı ''eğlence ağırlıklı tatil merkezi''ne dönüşmüş olan Bodrum, bu en pahalı turizm dünyasının yarattığı yüksek rantlı imar çekiciliği ile yerel kimliğini koruma kararları arasındaki ''amansız çatışma''yı yaşıyor...
Yarımadanın önemli kesimlerini kapsayan SİT alanlarındaki yoğun ''yapılaşma baskısı'', yıllardır büyük özverilerle ve hatta Koruma Kurulu üyelerinin ''kıyım''ı pahasına göğüslenmeye çalışılıyor.
Bu direnişte ''siyasi destekli çıkar girişimleri''ne her zaman engel olunamadığı için de aynı koruma yer yer ''delinerek'' ve sürekli bir gerilim içinde süregeliyor...
İşte böylesi bir ortamda, eğer şu SİT ilanları ve koruma kararları olmasaydı; yerel ve duyarlı kesimlerin mücadelesi, Mimarlar Odası'nın çabaları, hemen her usulsüz imar kararına karşı sivil direnişçilerce açılan ve kazanılan davalar rantçıları bir ölçüde bile olsa frenlemeseydi; kimi belediyelerde de iyi niyetli ve siyasi ya da ekonomik baskı gruplarına karşı ''kamusal kişiliğini koruyabilen'' yerel kadrolar bulunmasaydı; herkes emin olsun ki Bodrum bir Kuşadası 'ndan, hatta İstanbul'un su havzalarındaki apartmanlaşmadan daha beter betonlaşırdı.
'Bölerek yağmala'ma planı
Ancak yine de bu gerçek, süregelen durumu ''sorgulamamak'' anlamına da gelmiyor elbette... Bodrum'da, eminim ki şu son tutuklama ve soruşturmaların da temel nedeni olan ''imar kayırmacılığı''nın en önemli ''güvence''si, yarımadadaki 11 belediyeye ayrı ayrı ve her biri kendi içinde bağımsız davranma hakkını tanıyan ''denetimsiz'' yetkilerin verilerek; her yönüyle tam bir ''imar anarşisi''nin yaratılmış olmasıdır.
Yerel demokrasi adına yaratılan bu ''bilim dışı'' ve ''keyfi'' üleşim haritasında, yarımadanın aslında ortak değeri olan koylar, kıyılar, hatta manzaralı tepeler ve yeşil yamaçlar, ''bütüncül'' değil, ''parça parça'' planlanıp imara açılmanın adeta ''işgal ve imha''sı altında... Böylesi acımasız bir üleşimin temel nedeni ise yine siyasi ve ekonomik çıkar gruplarının, bir belediyeden ''yüz bulamazlarsa'' diğerini etkileme şanslarını çoğaltmaları; benzer şekilde çok belediye ile iş bitirerek, farklı beklentilere değişik çözümleri yaratma ortamını yaratmaları...
Nitekim bunun bir ''tahmin'' değil, ''gerçek'' olduğunu da özellikle tatil aylarında hemen her belediyeyi, her gün bir başka milletvekilinin ya da ünlü işadamlarının ziyaret etmesi kanıtlamıyor mu? İsterseniz şu anda yarımadadaki belediyelerden birini arayın, başkanın ''meşgul'' olduğunu, çünkü parti büyüğüyle ya da özel önemde bir konuğuyla ilgilendiğini göreceksiniz...
Peki ne yapmalı? Bodrum'u hem bu ''operasyonlara neden olan'' ilişkilerden hem de ''operasyon için akla bile gelmeyen'' üst düzey siyasal rant kararları ve talan politikalarının elinden nasıl kurtarmalı? Sorunun yanıtı için düzenlenecek toplantılar, gece kulüplerinden, barlardan ve çılgın partilerden daha çok ilgi topladığı zaman, ''kurtuluş süreci'' de başlamış demektir...
|
