afranbolu’dan Mardin’e Cumalıkızık’tan Edirne’ye Türkiye’nin her yerinde
onlarca koruma ve kurtarma projesinin ardındaki kurum olan ÇEKÜL (Çevre
ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) artık 20 yaşında.
Kurumun televizyonlarda gazetelerde pek görmediğiniz, esprili başkanı
Pof. Dr. Metin Sözen’in birikimi ise 50 yıllık. Sözen, kurumun
bir tutkal gibi yereli, devleti, özeli ve STK’ları birleştirerek 20 yılda 100’e
yakın tarihi kenti nasıl ayağa kaldırdıklarını anlattı.
ÇEKÜL
nasıl olup da bu kadar çok işi başardı?
- Biz işi öncelikle kent
odaklı olarak götürdük. Üç sözcükle başladık: Doğa ve kültürle varız. Doğanı
tükettiğin zaman üzerinde yaratılmış kültürü de diri tutamazsın; toprağın
altındaki ve üstündekini buluşturamazsın, dedik. Her ölçekte koruma, dedik. Önce
bir eve, sokağa, mahalleye, kente, havzaya, sonra da bölgeye ve bölgelerarası
işbirliğine yöneldik. Bu yıl da sınır ötesine taştık. Mesela Halep’le Antep;
Trablus ile Bursa, Bursa ile Saraybosna gibi dayanışma örneklerine
başladık.
Yani sürekli birlikte
çalışmayı mı teşvik ediyorsunuz?
- Evet, siyasi bir ayrım asla
yapmadık. Ben, çalıştığımız belediye başkanlarının hangi partiden olduğuna
bakmıyorum. Her ölçekte tasarım ve örgütlenmeyi getirdik. Antep’te sistemin
bütün öğeleri oturduğu için oraya bir merkez kuruyoruz. Orada uzman kadroları
yetişti o Maraş’a yardım ediyor, Mardin’in gelişmiş bir tarafı Antep’e yardım
ediyor. Bütün kentlerde anıtsal ağacına kadar kent envanteri yaptık. Kent
müzeleriyle halkın kendi varlığını kendisine tanıttık.
Siz
onları harekete geçiriyorsunuz aslında.
- İlk ivmeyi biz
veriyoruz, sonra kendileri devam ediyorlar. 50 yılda bugün artık hiçbiri
kalmayacak şeylerin tekrar hayata girdiğini göreceksiniz. Şu anda Mardin’de
bütün yanlış binaların briketli ekleri çıkıyor, yüzlerce binanın yıkımı başladı.
Yeni Mardin denilen kısımda her yer temizleniyor sokaklar iyileştiriliyor,
telefonlar telleri yer altına alınıyor. Binalar, her birine işlev verilerek
turizmde kullanılabilir hale geliyor. Esnafın yüzü güldü. Uçak yoktu uçak
koydurttuk, havaalanı yapmak zorunda kaldılar.
Yani köklü bir
değişim bu...
- Evet, Antep’e gidin bakın, Antep şu anda
herkesin imrendiği kent oldu. Terk edilmiş sokaklar mahalleler ayağa kalktı
binaların hepsine işlev verildi. Kalesinin içi, toprak dolu mahzenleri müze
oldu. Hendekler çıktı, çevresi aydınlandı, tarihi merkez ve yeni merkez
birbirine bağlanmaya başladı. Makro ölçeğe bakıp mikro ölçekte sonuç alarak işi
götürüyoruz.
Birlikte çalıştıklarınızı nasıl motive ediyorsunuz?
- Siz başardınız, diyoruz. Evlerin yüzü bizim, içi sizindir
diyoruz. Birden bire insanlar kendi sokaklarında farklı yaşamaya başladılar.
İçinde kendileri oturuyorlar. Koca koca mahalleler ayağa kalktı. Bursa’da
eskiden kaleyi göremezdiniz. Bursa çarşısını ayağa kaldırdık gece gündüz
aydınlandı. Bu bir ekonomik program.
Birlikte çalışacağınız
kişileri nasıl belirliyorsunuz?
- ÇEKÜL kurulurken insan
envanteri yaptık. Bir kentte 2,5 insan varsa biz o kentte korumayı
başlatabiliriz, peki buçuğu nereden çıkıyor? Buçuğu gitse, 2 kişi çıksa biz yine
bu işi yaparız. Yani böyle kadrolarla yapıyoruz, 24 saat görev alıyorlar. Gelip
giden insanlardan merdivenlerimiz eridi. Yaşamım boyunca anonimleştirme
meselesini her şeyin temeli olarak aldım. Heykelimi yapmaya kalkıyorlar, sokağa
adımı veriyorlar. Yanlış bir iş. Çünkü anonimleştireceksiniz işi. Kişiye dönük
olmaz. O zaman partilere dönersiniz.
En aklınızda kalan proje
hangisi oldu?
- 1975’te arkadaşlarımızla beraber Safranbolu’da
çalıştık. O zaman otel yoktu, şimdi turistten geçilmiyor. ‘Korumanın Başkenti
Safranbolu’ deyince bir sinerji elde edildi. Arkasından dünya mirasına girdi.
Bütün projeleriniz kolay olmadı herhalde, sizi en çok zorlayan
ne oldu?
- Gaziantep’te Bakırcılar çarşısından başladık. Çarşıya
gittiğimizde “Zaten beş kuruş kazanıyoruz, sen şimdi burada uzun sürecek bir
inşaata gireceksin ondan da olacağız” dediler. Sabredin filan diyorum ama bazen
de çok sertleşiyorum. Yedi kilometrelik çarşıyı sekiz ayda bitirdik. Saat dörtte
kimse kalmayan çarşıda 24 saat insan var. Orada üç tane menfi adam var. Zaten
onlar muhakkak vardır, onları çiçek gibi yakalayacaksınız. “Bak, bu dükkandan
seni çıkarırım, hep itiraz eden sensin, bu kadar kişinin hayatı değişti, bu
kadar kişiyi senin ayağına getirdim sinek avlıyordunuz lan” dedim. Sonra “Bir
şey demedik hocam” dedi.
Bunlara para bulmak büyük iş ama siz
çok basitmiş gibi anlatıyorsunuz...
- Kültür Bakanlığı
fonlarıyla bir şey yapmak çok zor. Bir yere diyoruz ki “Ey ahali biz evinizin
dış yüzeylerini temizleyeceğiz, bir metrekarelik boyasını da siz alın. O da bir
lira! Maksat, içinde olmalarını sağlamak. Oranın halkı, oradan yetişmiş
zenginler, ticaret odası çıkıyor; biri ben buna badana veririm, biri ben bunun
işçilik ücretinin bir kısmını veririm diyor. Bu olunca valilik ve kaymakamlık
da, ben de şuradan katılayım diyor. Kültür Bakanlığı da diyor ki, ben de proje
yardımını tarihi kentlere yapıyorum. Böylece imece oluşuyor. Ama ihale sistemi
yapsak bunların hiçbirini yapamazdık.
ÇEKÜL
Vakfı
1975 yılında Safranbolu’dan yükseldi ilk ışık. Prof. Dr.
Metin Sözen, akademisyenleri, yazarları - çizerleri, sanatçıları ve bilim
insanlarını bu güzel beldenin gizlerini çözmeye ve birlikte korumaya davet etti.
Safranbolu halkı kentine ve kültürüne sahip çıkmanın önemini hissetti ve
Safranbolu ‘korumanın başkenti’ olarak anılmaya başladı. Aynı yıl; yani 1975’te
Muğla’da da meşale alevlendi. Ardından Kastamonu, Kütahya, Bursa... ÇEKÜL Vakfı
1990’da kuruldu. ‘7 Ağaç Ormanları’ ve ‘7 Bölge 7 Kent Projesi’ gibi
çalışmalarla 2000’lere yaklaşırken Anadolu’nun her köşesindeki varlığı kalıcı ve
etkindi ÇEKÜL’ün.
Bi’şey yapmalı
Birlikte 20 yıl sergisi
ÇEKÜL’ün
20’nci yaşı vakfın Beyoğlu Ekrem Tur Sokak No:8’deki binasında 28 Aralık Salı
saat 18.00’de açılacak ‘Birlikte 20 Yıl’ sergisi ve sokak etkinlikleriyle
kutlanacak. Vakfın işbirliği yaptıkları kurumları da içeren 20 yıllık tarihi
kitabı da o gün çıkacak. Sergi 18 Ocak’a kadar açık kalacak.
|