Mimarlar Odası Ankara Şubesi, hinterlandında olduğu illerde de doğal ve kültürel varlıkları koruma mücadelesini sürdürüyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, doğa tahribatına neden olacak Tunceli Sütlüce bölgesinde inşa edilmesi planlanan katı atık tesisi yapılmasına ilişkin “Çevresel Etki Değerlendirilmesi Olumlu” kararının iptali için Çevre Şehircilik Bakanlığı’na dava açmıştı. Davaya ilişkin bilirkişi raporu tebliğ edildi. Bilirkişiler, mahkemeye sundukları raporda adeta doğa dersi verdi.
Bilirkişiler, raporda yaklaşık 55 bin ağacın kesilmesi öngörüldüğü proje alanının orman alanı olduğunu, tesisin inşa edilmesi durumunda insan sağlığının, su kaynaklarının, bölgedeki tarım ve hayvancılığın olumsuz etkileneceğini belirterek, “Dava konusu tesisin söz konusu alana yapılması uygun değildir.” dedi.
Projeden acilen vazgeçilmelidir, bu ısrar neden? Bilirkişi raporunu değerlendiren Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Tezcan Karakuş Candan, şunları söyledi: “Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak, hinterlandımızdaki illerde de bilim ve teknikten aldığımız güçle kamu yararına aykırı ve doğayı tahrip edecek projeleri yargıya taşıyoruz. Tunceli Belediyesi öncülüğünde, 7 ilçe belediyesi tarafından Avrupa Birliği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin finansıyla Sütlüce köyü bölgesinde, 18 hektarlık alana yapımı planlanan ‘Entegre Katı Atık Bertaraf Tesisi’ projesinin doğa katliamına yol açacağı açıktır. Haklılığımızı bilirkişi raporu da tescil etmiştir. Bölge halkı da yaklaşık 55 bin ağacın kesilmesini öngören, su kaynaklarını kirletecek, tarım ve ormancılığı olumsuz etkileyecek tesisten vazgeçilmesi için defalarca yetkililere çağrıda bulunmuştur. Bu ısrarı anlamak mümkün değildir.” dedi.
Proje alanı orman alanıdır, alanda yaklaşık 55 bin ağaç bulunmaktadır Candan, bilirkişi raporunda yer alan “Tunceli Merkez İlçesi, Sütlüce (Tüllük Köyü) Yolu Mevkii’nde Tunceli, Pülümür, Nazımiye, Ovacık ve Mazgirt Belediyesi Katı Atık Yönetim Birliği tarafından yapılması planlanan Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisi Kapasite Artırımı Projesi’ne ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 22.04.2021 tarih ve 6267 sayılı ÇED olumlu kararının, proje sahası, iki büyük akarsu tarafından çevrelenmiş olup geçirimli bir litolojiye sahip olduğu için; projenin gerçekleştirileceği alanın ve etkileyeceği alanın çevredeki su kaynaklarına ve bunların kısa orta ve uzun mesafeli koruma alanlarına göre konumunun belirtilerek ilgili mevzuatlardaki koruma kararları da gözetilmek suretiyle projenin gerçekleştirilmesinin bu açıdan çok sakıncalı olabileceği, bize göre bariz hatanın iklim değişimi ve küresel ısınmanın geri dönülemez noktayı aştığı bugünlerde projenin gerçekleştirilebilmesi için 18,3 hektar alandaki yaklaşık 55 bin ağacın kesilmesi gerekmesi olmadığı hususları gözetilerek davaya konu ÇED olumlu kararının kamu yararı bakımından olumlu olmadığı görülmüştür. Projenin gerçekleşeceği alanda, 3 farklı 100 metrekare denemeli alanları üzerinde alınan sonuca göre 100 metrekarelik alanda yaklaşık olarak 30 adet meşe ve ardıç fidanı olduğu tespit edilmiştir. Bu hesapla 1 dönüm alanda 300, 1 hektarda 3 bin ve nihayet proje alanını oluşturan 18,3 hektar alanda da 54 bin 900 ağaca karşılık geldiği ve sahadaki Ardıç ağaçlarının ülkemizde lokal olarak bulunmakta olup gerek orman ağacı gerek orman dışı ürünleri çevre halka destek sağladığı, proje sahasının niteliğinin, sonuç olarak dava konusu alan; teknik fen bilimsel ve hukuki açılardan orman sayılan alanlardan olduğu tespit edildiği dava konusu yöredeki başta insan sağlığı olmak üzere tarım ve hayvancılığı olumsuz etkiler oluşturacağından, dava konusu tesisin çekişmeli alana yapımı uygun görülmemiştir.” ifadelerine de dikkat çekti.
Ekolojik yıkıma neden olur Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Bilirkişiler hazırladığı raporda adeta tesisi inşa etmek isteyen kurumlara doğa dersi vermiş, tesisin inşa edilmesi halinde geri dönülemez zararların ortaya çıkacağını gözler önüne sermiştir. Bilirkişiler raporda katı atık tesisin ekolojik yıkıma neden olacağını belirterek, ‘Etkileşim alanı içerisinde bulunan insan ve hayvan sağlığı, bitkiler ile sucul ekosistemi önemli ölçüde olumsuz etkileyeceği, alınacak önlemler ile bu olumsuz etkilerin minimize edilse bile doğal çevre alanında ve etkileşim bölgesinde telafisi mümkün olmayan çevresel tahribata yol açılacağı, projede bölgenin flora ve faunasının etkilenmemesi için yeterli tedbirlerin alınması yönünde gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, tesis mevcutta değil, proje üzerinde var olduğu için ancak tesis işletmeye başladığı ve anılan çevresel olumsuzlukların baş göstermesinin ardından anlaşılabileceği, ÇED olumlu kararına konu işlem ile etkileşim alanındaki dere yataklarının, su kaynaklarının ve bitki örtüsünün doğallığının ve sucul dengesinin bozulacağı muhakkaktır. Bu yönüyle, projenin çevreye muhtemel bütün etkileri, proje bazında nitel olarak incelenmiş ise de nicel olarak doğru incelenmeli ve alınacak önlemlerin yeterli olup olmadığı, ancak tesis faaliyete geçtikten sonra belirlenebileceği, ÇED raporunda belirtilen önlemler ve taahhütlerin bilimsel ve teknik verilere uygun olmakla birlikte, geri dönüşü olmayan bu tür hassas projelerde önemli olanın belirtilen önlemler ve taahhütlerin gerçekliğe de uygun olması gerektiği, projenin yer seçimi açısından sakınca olduğu, projenin kapasite artırımının anılan yerde yapılmasının uygun olmadığı, yakın çevresine olumsuz birçok etkilerinin olabileceği, çevre kirlenmesine sebebiyet verebileceği, ÇED olumlu kararının kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve net bir biçimde ortaya konularak endemik yapıya ve ekolojik tahribine, bozulmasına ve/veya yok olmasına neden olacağı, ÇED raporunda alandaki flora ve fauna çeşitliliğinin korunması açısından yapılacak çalışmaların ÇED raporunda gerekli önlemlerin alınmadığı, bu önlemlerin yeterli olmadığı, çevreye olabilecek olumsuz etkilerin önlenmesi ya da zararın çevreye zarar vermeyecek şekilde en aza indirilmesi için gerekli tüm önlemlerin alınmadığı, projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalarla alınacak önlemlerin ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olmadığı görülmektedir.’ diyerek durumun vahametini ortaya koymuştur.”
|