Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mimarlık Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hızır Önsoy, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, Türkiye'nin en fazla yağış olan ili olan Rize'de hafta sonu
meydana gelen selin bir kişinin ölümüne yol açtığını anımsattı.
Yöredeki sel, heyelan ve su taşkınlarının can almasına, bilime ve bilim
insanlarına yeterince önem verilmemesinin sebep olduğunu savunan Önsoy, ''Bilim
bu tür olaylara çözüm üretiyor, ancak uygulamada bu çözümlere saygı duyulmuyor.
Bilimin dediklerine saygı duyulsa bu tür felaketler olmaz'' dedi.
Rize'deki selde Karadeniz Sahil Yolu'nun da olumsuz etkisi bulunduğunu ifade
eden Önsoy, ''Sahilden duble yol geçirdik ama bazı eksiklikler yaptık. Sel ve
heyelan durumunda akarsuların taşıdığı hafriyatın denize nasıl ulaşacağı
hesaplanmamış. Sular denize ulaşamayınca taşkınlarıyla gelen ağaç dalları ve
çöpler ortada kalıyor'' şeklinde konuştu.
''Temel Fıkrası'' gibi yapılaşma örnekleri var
Dere yatakları başta olmak üzere yöredeki bilinçsiz yapılaşmanın da sel ve
heyelanlarda olumsuz etkileri bulunduğunu vurgulayan Önsoy, şöyle devam
etti:
''Yapılaşmada Temel fıkrası gibi örnekler var. Örneğin Rize Meslek Yüksek
Okulu'nun batı tarafındaki At Meydanı'ndan bir dere geçer. Dereyi kapattılar,
oraya inşaat yapmak için yüzlerce kamyon toprak döktüler. Şimdi taşkın oldu
oradaki dolgu malzemesini tamamen alıp Rize kent merkezi kıyısına taşıdı. Bu
olayda olduğu gibi doğa insanlara diyor ki 'siz hata yapıyorsunuz, ben de o
hatalarınızı sizin başınıza vururum'. Rize'deki selde ayrıca, şehrin üst
kısımlarındaki dere yataklarında bulunan bütün inşaat malzemeleri, atıklar,
dolgular gelip şehrin içine birikti. Bu gayet doğaldır, bunun olmaması anormal.
Ancak yörede yapılaşma olurken bilim insanları dinlense bu tür olaylar
olmaz''
''Kriz yönetimi yerine risk yönetimi uygulansın''
önerisi
Yöneticilerin de bu tür olayların önlenmesi noktasında bilim insanları ve
üniversiteler ile işbirliği yapmasını gerektiğini belirten Önsoy, bu tür
olaylarda olay olduktan sonra kriz yönetimi uygulaması yapılması yerine, olaylar
yaşanmadan alınacak tedbirlerin ortaya konması için risk yönetimi uygulamasına
geçilmesini istedi.
Risk yönetiminde sel, heyelan ya da su taşkını olmadan yaşanabilecek
olumsuzluklar göz önüne getirilerek bazı önlemler alınabileceğini anlatan Önsoy,
''Rize başta olmak üzere Doğu Karadeniz yağışı bol bir yerdir. Hatta son
yıllardaki küresel iklim değişikliği sebebiyle yağışlar daha da artacak. Buna
göre hesap yapmak lazım. Uygulamacıların bilim adamları ile görüşüp
üniversitelerle işbirliği yapması şart. Bu tür olaylar sadece belediyelerimizin
alacağı önlemlerle önlenemez, bu olaylar belediyelerimizi aşar'' ifadelerini
kullandı.
Doğu Karadeniz'de ikinci sel periyotu
Doğu Karadeniz'de sel, heyelan ve su taşkını gibi olayların yılda 2 periyot
halinde yaşandığını anlatan Önsoy, birinci periyotun Mayıs-Haziran ayları,
ikinci periyotun ise Eylül-Ekim ayları olduğunu ifade etti.
Yörenin ikinci sel periyotunda bulunduğunu belirten Önsoy, ''Doğu
Karadeniz'de ikinci sel, heyelan ve su taşkını periyotu olan Eylül-Ekim
periyotuna girdik. Doğu Karadeniz'deki ikinci sel periyotunda daha kötü şeyler
bizi bekleyecek. Bunun için uygulamacıların kısa vadeli tedbirler yerine
üniversiteler ile işbirliği yaparak orta ve uzun vadeli tedbirler alması lazım''
dedi.
Birinci sel periyotunda ilkbahar yağışları ve dağlardaki karların erimesi
yüzünden biriken suların dere yataklarından taşması nedeniyle sahil kesimi ile
şehirlerde sel olduğunu anlatan Önsoy, ''Küresel iklim değişikliği sebebiyle
içinde bulunduğumuz ikinci sel periyotunda sapmalar olabilir ama bu periyotta
yörede aylarca etkili olan yağışlar nedeniyle toprak tamamen suya doyuyor.
Dolayısıyla bundan sonra gelecek yağış toprakta sızmaya fırsat bulamayacağı için
akışa geçip şehirlerde sellere sebep olacak'' diye konuştu.
|