‘Bıçak Sırtında Gidiyoruz’
2005 yılında Sabancı Holding’in geleceğe yönelik stratejik hedefleri oluşturulurken, grubun ana büyüme alanlarından biri olarak enerji sektörünün saptandığını belirten Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman, elektrik piyasasında dikey entegrasyona dayalı büyüme stratejisi ile yalnız elektrik üretiminde değil, dağıtım ve toptan
Hedef 2015 yılına kadar 5 bin megavatlık kurulu güce erişmek, Türkiye’nin elektrik tüketiminin yüzde 10’unu karşılayabilir hale gelmek ve 6 milyon aboneye hizmet vermek... 2005 yılında Sabancı Holding’in geleceğe yönelik stratejik hedefleri oluşturulurken, grubun ana büyüme alanlarından biri olarak enerji sektörünün saptandığını belirten Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman, elektrik piyasasında dikey entegrasyona dayalı büyüme stratejisi ile yalnız elektrik üretiminde değil, dağıtım ve toptan satışta da sektörün önemli oyuncularından biri haline gelmeyi hedeflediklerini anlattı. Zaten bu doğrultuda önemli adımlardan biri ocak ayı sonunda atılmış ve Enerjisa, Türkiye’nin en büyük elektrik dağıtım şirketlerinden olan 3 milyon aboneye sahip Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş’nin işletme hakkına sahip olmuştu. Hakman ile hem Enerjisa’nın neler yaptığını hem de Türkiye’nin enerji politikalarını konuştuk. - Ekonomik kriz Türkiye’de enerji sektörünü nasıl etkiledi? Elektriğe olan talepte bir düşüş oldu mu? Hakman: Krize birkaç açıdan bakmak lazım. Türkiye’de bugüne kadar yaşanan krizlerin tümüne baktığımızda, 2001 yılı dışında, hiçbir kriz döneminde elektrik talebinin belirgin şekilde düşmediğini görüyoruz. 2001’de bile ekonomi yüzde 5-6 küçülürken elektrik talebi yalnızca yüzde yarım düştü. Çünkü elektrik talebinde tek belirleyici sanayi değil. Elektriğin yüzde 75’i konutlarda tüketiliyor ve konutların sayısı da her geçen gün artıyor. Ben bizim yeni devraldığımız Başkent AŞ’den örnek vereyim. Türkiye genelinde ocak-şubat aylarında krizden dolayı geçen yıla göre talep yüzde 6’lar seviyesinden daha düşük çıktı ama Başkent’in talebi arttı, çünkü o bölgede sanayi fazla yok ve tüketim konut kaynaklı. Şundan eminim ki, Türkiye’de ekonomi biraz hareketlenmeye başlarsa elektrik sıkıntısı da yeniden başgösterecektir. Bu yüzden yeni yatırımların ve yeni santralların durmaması lazım. Bu konuda zaten Türkiye geç kaldı. ‘Kamu düzenleyici ve denetleyici olmalı’ - Siz yatırımlarda geç kalınmasını neye bağlıyorsunuz? - Oluşan piyasa yatırımcıya güven veremedi. Çok fazla yatırım yapılmadı, verilen lisansların dörtte üçü hiçbir yatırıma başlanmadan öylece duruyor. Ben bu sorunun ancak toptan piyasanın rekabetçi yapısına devletin müdahale etmemesi ile çözülebileceğini düşünüyorum... Kamunun kendini düzenleyici ve denetleyici konumuna çekmesi lazım. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de düzenlemeler ve denetlemelerin şeffaf bir şekilde, tüm taraflara aynı mesafede olarak yapılması gerekiyor. Bunun için de kamunun burada sektör oyuncusu olmaktan çıkması gerekiyor. Bu bakımdan özelleştirmeler özellikle önem taşıyor. Piyasadaki üretim tarafına ya da enerji satışına baktığımızda kamunun ağırlığı yüzde 80. Yüzde 80 kamu ağırlıklı oyuncuyla rekabetçi piyasa olmaz. - Bir de Türkiye’de enerji fiyatlarının pahalılığı sürekli gündemde... Türkiye’nin enerji kaynaklarının dışa bağımlılığı yüzde 60-70’e kadar çıkıyor. Bu yüzden dünyada petrol ve doğalgaz fiyatı arttığı zaman bu doğrudan elektrik fiyatlarına yansıyor. Aslında Türkiye’de elektriğin fiyatı kıyaslanan Avrupa ülkelerinden daha pahalı değil, hatta fiyat olarak daha bile ucuz ama satın alma paritesine baktığınız zaman Türkiye’de elektrik daha pahalı oluyor. ‘Türkiye’de talep artışı yüksek’ Bu işin bir boyutu. Bir diğeri ise şu: Avrupa’nın elektrik talebi çok fazla artmıyor. Bu yüzden yeni yatırım fazla yapılmıyor, enerji talebi amortismanı çoktan bitmiş santrallardan sağlanıyor. Dolayısıyla çok daha ucuz bir kaynak. Türkiye ise sürekli yeni yatırımlara ihtiyaç duyulan bir ülke. 1980’den bu yana ülkede elektrik talebi artışı her yıl ortalama yüzde 7.5 oldu. Bu da her yıl kurulu gücün üzerine yüzde 10 yatırım yapmak gerektiği anlamına geliyor. Bu yüzden yeni santralların yatırım maliyetlerinin Türkiye’de elektrik fiyatlarına olan etkisi Avrupa’dan daha fazla. Aslında şunu söylemeliyim, yeni yatırımlar maliyetlere yansıyor ama fiyatlara hâlâ tam anlamıyla yansımış değil. Şirket açısından ele alındığında hâlâ şirketler kâr elde etmiş değil... - Kriz elektrik piyasasındaki yeni yatırımları etkileyecek mi sizce? - Tabii, kuşkusuz kriz döneminde finansman problemi de yaşanıyor. Yatırımcı fiili olarak bu yatırımları yapamaz hale geldi. Biz Sabancı olarak finansman gücüne sahibiz ve yatırımlarımız aksamadan sürüyor ama bu herkes için geçerli değil tabii ki. Bu yüzden hükümetin enerjinin geleceğini düşünerek hareket etmesi lazım. Finansmana devletin birtakım destekleri olabilir, örneğin kamu bankaları kredi verebilir ya da Eximbank kredi garantisi verebilir. Bunların da ötesinde enerji santralları ciddi istihdama yol açan yatırımlar. Bu yüzden enerji yatırımlarına verilecek destek istihdam açısından da yararlı olacaktır. Örneğin bizim Bandırma santralı 1500-2000 kişinin çalıştığı bir şantiye olacak.
|