Bir kentte “yoldaşınız” kimse, size kim “kılavuzluk” yapıyorsa biraz da onun
bakış açısından o kenti görürsünüz. “Türkiye’nin en tutucu, en muhafazakâr
kenti” olarak anılan Konya sokaklarında heykeltıraş
Anar Eyni ile birlikte dolaşırken “başka bir Konya” gördük.
Türkiye’nin en eski yerleşim birimlerinden biri olan bu kente “heykeller
diken” bir sanatçının gözünden baktık. Semazen
heykelinin önünde poz veren türbanlı genç kızları, Zafer
Anıtı’nın önünde oynayan çocukları gördük. Konya’ya 1926 yılında
dikilen Atatürk Anıtı’ndan sonra 78 yıl boyunca hiç başka bir
heykel dikilmemiş. Ve 2004 yılında Anar Eyni tarafından yapılan Zafer Anıtı’nın
dikilmesiyle “heykel tabusu” aşılmış. Bunu Semazen heykeli ve
diğerleri izlemiş. Anar Eyni, şimdi Selçuk Üniversitesi Heykel
Bölümü öğretim üyesi. Eyni, sanat yaşamı ve Konya’da “heykel dikme”nin
anlam ve önemiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
- Azerbaycan’dan Konya’ya uzanan sanat yaşamınızı anlatır
mısınız?
- 1973 Bakû doğumluyum. Bakû Güzel Sanatlar Fakültesi Anıtsal Heykel Bölümü
mezunuyum. 1997 yılında İstanbul’da düzenlenen uluslararası bir yarışmaya
katıldım. Daha sonra İzmir’de “Atatürk Gençlik ve Demokrasi” konulu yarışmaya
katıldım. Bu yarışmada yaptığım maket kurul tarafından birinci seçilince bir
buçuk yıl bu heykel üzerinde çalıştım. Yaptığım heykel İzmir’de bir hayli ilgi
gördü ve beğenildi. Ben yavaş yavaş vatanıma gidip orada sanat çalışmalarımı
planlarken Konya Selçuk Üniversitesi’nden davet aldım. Buraya gelip heykel
bölümünü kurma çalışmalarını başlattım. Bu arada Selçuk Üniversitesi
Yerleşkesi’ne Alaeddin Keykubad Anıtı’nı yaptım. Siparişler birbirini izledi;
Türkiye’de çeşitli şehirlere heykel yapmaya başladım.
- Bir kentin tarihini heykelleri üzerinden de okuyabilirsiniz.
Rusya’da Stalin, Lenin heykelleri kaldırıldı, Afganistan’da Buda heykelleri
yerle bir edildi. Türkiye’de daha çok “müstehcen” bulunan heykeller kaldırılır,
saldırıya uğrar. Konya muhafazakâr bir kent. Bu kentte Atatürk heykelinden 78
yıl sonra ilk kez bir heykel yapılmış. Süreci anlatır mısınız?
- Sorunuzdaki “bir kentin tarihini heykelleri üzerinden okuyabilirsiniz”
cümlesi tam da benim anlatmak istediklerime girizgâh oldu. 1926 yılında dikilen
Atatürk Anıtı’ndan sonra heykel yapılmamış olması ve bu şehirde tarihini
hatırlatan bir anıtın olmaması benim bu işe soyunmama vesile oldu. Geçmişte
ihtişamlı bir başkent olmuş kentte olan izlerin bir sanat eserinde vurgulanmış
olması, insanlara bu şehrin tarihinin, mimarisinin, kültürünün estetik bir yolla
anlatılması gerekliydi. Zafer Anıtı’nın üzerinde Sultan Sencer döneminden
Selçukluların izleri var. Anıt 1071’de Konya’nın alınmasında katkısı olmuş
Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın anısına yapıldı diyebiliriz. O dönemin zaferlerini
simgelemek için ismine Zafer Anıtı denildi. Selçuklular at sırtında, kan,
gözyaşı, vahşet değil; koca bir kültür getirdiler bu topraklara. Bu kültürün
izlerini Zafer Anıtı’nın üzerideki dikili taşa taşıdık. Sultan Sencer
Türbesi’nden başlayıp Mevlana Türbesi’nde son buldu bu serüven.
- Konya’ya 78 yıl sonra heykel dikilmesi kent tarihi, sosyolojisi
açısından son derece önemli. Konya halkı heykellere nasıl yaklaştı? Herhangi bir
tepki, saldırı oldu mu? Rahatsızlık ifade edildi mi?
- Konya’nın merkezine heykel dikmek cesaret işi gibi düşünülüyordu. Daha
önceki belediye başkanları halkın tepkisinden çekindiklerinden ya da bu tür
sanatsal olayları önemsemediklerinden böyle bir işe girişmemişlerdi. Ama ne
mutlu ki olumsuz herhangi bir şeyle karşılaşmadım. Bizim heykel yapılması
konusunda hep baskılarımız oldu. O dönemde yeni gelen belediye başkanı Tahir
Akyürek bu konuda daha ılımlıydı. Bu tabuyu yıktı, korkmadı. Heykelin kaidesini
yapmadık, ulaşılmaz olmasın, diye. İnsanlar dokunabilsinler diye.. İnsanlar
heykele dokundu, okşadı, çocuklarını üzerine çıkardılar. Korkulacak bir şey
olmadığını gördüler.
- Türkiye’deki heykelleri nasıl buluyorsunuz?
- Türkiye’de çok iyi sanatçılar var. Türkiye’deki heykeller hakkında da iyi
şeyler söylemek isterdim ama bu yüzyılda bu pek mümkün görünmüyor. Belediyeler
ucuza kaçıp az maliyetli, kendi dönemlerini kurtaracak geleceği olmayan
heykeller istiyorlar ve bu işlerde sanat aramıyorlar. Heykeltıraşlar bazen
ideolojik ve içerik hiçbir anlam ifade etmeyen ama plastik açıdan bu konuyla
bilgili seyirciyi keyfe boğacak heykeller yaparlar, bazıları bu çalışma biçimini
bir kalıba sokmaya çalışır ve soyut heykel derler. Yurtdışında şehir
merkezlerinde parklarda bu heykellerden bolca mevcut. Ancak memleketimizde
sanatçıya sipariş edilen herhangi bir anıtın muhakkak bir ideolojik anlamı
olması lazım. Eğer siparişi veren bir yerel yönetimse o yörenin maddi ve manevi
değerleri üzerine vurgu yapılmasını ister. Bu durumda ortaya çeşitli karpuz,
üzüm, keçi vb. heykelleri çıkar.
|