Belediyeler baktı, sel her şeyi aldı

2008'de yokluğuyla gündemin en önemli başlıklarından biri olan su, 2009'da bu kez dizginlenemeyen akışıyla gündemdi. Önce Karadeniz sahillerini dağıtan selden İstanbul ve Trakya'da payına düşeni fazlasıyla aldı. Temmuz ayında bastıran sağanak yağışlarda önce Artvin Şavşat, bentlerini yıkan sel sularına teslim oldu. Sel, daha sonra Giresun ve Rize'de etkili oldu. Sel suları, özellikle dere yatağında ya da yakınında yoğun yapılaşmanın olduğu bölgelerde maddi hasara ve can kayıplarına neden oldu. Seller, kaçak yapılaşmayı, derelerin ıslahını, Karadeniz sahil yolunu ve ihmalkarlık konularını tekrar tartışmaya açtı. Selin zararlarını görmek için bölgeyi ziyaret eden Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Giresun'u önce afet bölgesi ilan etti, daha sonraysa 'dil sürçmesi' dedi.

Sağanak yağışlar, Eylül ayında da Trakya Bölgesi'ni vurdu. Şehir Plancıları Odası, "İstanbul ve Trakya'da yaşanan üzücü olay bizim için sürpriz olmadı" açıklaması yaptı. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ise, başka bir noktaya dikkat çekti: Mevcut altyapılar, küresel iklim değişikliğinin sonuçlarını kaldırabilecek düzeyde değil. Özellikle Ayamama Deresi'nin taşmasıyla daha bir görünür olan felaket sonrasında Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun açıklamasıysa şöyleydi: Alınacak önlem yok. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, olası bir sel felaketi durumunda Ankaralılardan üst katlardaki komşularında kalmalarını istedi.

Yetkililerin açıklamaları bir yana, çok acı bir gerçek vardı: Yapıların çok önemli bir bölümü ruhsatlı yapılardı ve sel, belirli aralıklarla hep aynı yerleri vuruyordu.